Son zamanlarda bir kelime her yerde karşımıza çıkıyor. Geçen gün maç izliyorum bir baktım basket takımı formasında bu amaçla bir dizayn yapılmış. Pandemi döneminde meşhur olan Podcast ve Zoom toplantılarının başlıca konu başlığı olarak ilk sıradaki başlık "Sürdürebilirlik". Kelime anlamı genellikle, gelecek kuşaklara ekonomik, ekolojik ve aynı zamanda sosyal koşulları devam ettirilebilen bir dünya bırakmak için kullanıyor.
Salgın sonrası dünya ülkelerinin ve şehirlerin yaklaşımları da değişiklik gösteriyor. Son zamanlarda haritadaki renklerle kovid durumunu anlamaya çalışıyoruz. Kırmızı olursa ne oluyor mavi olursa bayram mı? Acaba Lokantaya gitsem bir şey olur mu?
Başlık böyleydi. Benim de çok hoşuma gitti. Tarım ve kendine yetebilen ürettiğini satabilen bir ülke hayalini kuruyorum yıllardır. Bu virüs yurt ekonomisini sarıp sarmalayabilmek için bize büyük bir şans verdi. Türk zekasıyla her duruma uyum sağlamayı çok hızlı yapan yurdumun başarıl insanı bir çok sektörde kendini tedavi edebildi.
Hiç düşündünüz mü, tüketemediğiniz yemeklerin akıbetini. Bir çoğunuz hayvanlar için ayırmayı deniyordur. Ama artık zamane hayvanları da kendilerine özgü gıdalardan yemeyi istiyorlar. Durum böyle olunca israfın yükü de artıyor.
Pandemi olmasaydı acaba ekonomi nasıl olacaktı? Bu soru hep benim düşündüğüm ama bir türlü net karar veremediğim bir soru. Örneğin, İngiltere'nin AB den çıkması bizi nasıl etkilerdi diye düşünüyordum. Çünkü Brexit Avrupa ve Ortadoğu için çok önemli bir olay.
Ben yıllardır yaptığım araştırmalarda en fazla dikkat ettiğim konu, bazı strateji şirketleri veya Birleşmiş Milletlere üye ama, bir devlete bağlı olmayan kuruluşların, örgütlerin (Dünya Sağlık Örgütü mesela) araştırmaları ve sonuç bildirgeleri.
Hakikaten başta gençler ve yaşlılar olmak üzere hepimizin ruh halini bozduğu gerçek. Evlerine sıkışan insanların birbirlerini tanıma fırsatı ve kavgaları da bazen esprili bazen de korkunç bir şekilde haber bültenlerine konu oluyor. Durum böyle olunca da, bu alanda birçok araştırma yapılıyor. Araştırma sonuçları sonunda da ekonomik değerleri ve aile bağlılıkları konusunda çok farklı değerler çıkıyor ortaya.
Hiç düşündünüz mü Şubat ayının yıllardır hayatımızda bir köprü görevi yaptığını. Aslında çok uslu mülayim bir aydır. Şubat ayının kısa olmasının tek nedeni, İmparator Augustus'un kıskançlığı. Ama Şubat bunu sineye çekmiş bazen 28 bazen 29 çekmiş.