Bu başlık size de bir fikir verebilir. Bugün hangi ortamdaki reklamlarla daha içli dışlı oluyorsunuz, geçmişte ne ile karşılaşıyordunuz. Bu konuda yurt dışında hazırlanan bir çok araştırma sonuçları ve yorumları var. Hepsinin ilk değindiği konu biraz iyimser süreci anlatıyor.
"Ekonomi ne olacak, yaz geldi pandemi bitti mi, İsrail de işin suyunu çıkardı" derken dünya dönüyor yıllar geçiyor ve biz hep bir ütopyada yaşamayı hayal ediyoruz. Sokaktan çevirdiğiniz kişiye bir sorun "dünya nasıl düzelir?" Diye. Mutlaka size vereceği bir cevap vardır. Bu konuda mütevazı da davranmaz. Sanırsınız ki, Dünyayı sanki o yönetiyor.
Şirketlerde kültür kelimesi, ekip üyelerini ve çalışanları nasıl davranacakları konusunda bilgilendiren örtük bir değerler hiyerarşisi olarak tanımlanıyor. Biz de yaşadığımız ortama göre kendi finansal kültürümüzü yaşamaktayız. Mesela eskilerin unutulmaz lafı "söz namustur…" İnanabiliyor musunuz, ticaret iki kişinin sözlü anlaşmasıyla yapılıyormuş. Bize ne kadar uzak gelse de bu ülkemizin bir ticari kültürü olarak yıllarca sürmüş.
Yine bir karantina dönemine girdik. Çoğumuz için son 12 ay yüksek bir telde yürümek gibi geçti.
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ama bu kelimenin taşıdığı değere layık yaşamadığımızı bilmediğimiz günlerdeyiz.
Benim görsel dokunsal biri olarak sevdiklerimi görmek ve sıkı sıkı sarılmak. Çocuklarla oynamak, onlarla alt alta üste debelenmek. Bakın sevdiklerimi öpmek demiyorum.
Ülkemizde bir çok dış fon imkanı var. Bizim de Varlık fonumuz var. Hanımlar için ayrı gençler için ayrı yeni işyeri kurmak isteyenler için ayrı fonlar var. Aklınıza ülke yararına bir proje fikri gelirse bunu da size uygulatacak fonlar da var. Ama düşündünüz mü hiç, almamız gereken fonları biliyor ya da kullanıyor muyuz.
Bu hafta enflasyon açıklanınca aklıma "Paylaşım Ekonomisi" geldi. Acaba enflasyonu azdıracağımıza paylaşsak enflasyon nasıl olur. Hadi gelin sizinle bu konuda paylaşım ekonomisine şöyle bir göz atalım.