Doğal afetlerin sürekli bizlere yıkım yaşattığı ve her seferinde önlem alınmamasının bedelini ağır ödediğimiz yıllar yaşıyoruz. Depremler, seller, yangınlar ve önümüzdeki yıllar için beklenen en büyük tehlike kuraklık…
Yaşanan deprem felaketinin acısı henüz çok taze… Yaralarımızı sarmamız için ise önümüzde çok uzun bir süreç olduğu aşikâr ancak bir felaket bitmeden diğerinin başlaması ve önlem almak veya müdahale etmek konusunda eksik ve yetersiz kalışımız nedeniyle her bir afet bizleri büyük ölçüde etkiliyor.
Dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günüydü. Romantize edilen çoğu olay gibi bu özel gün de romantize edilse de aslında ülkemizin kadınlarla ilgili tablosuna baktığımızda kutlanacak bir şeyin olmadığı apaçık ortada.
Yaşadığımız deprem felaketinin etkisi devam ederken süreci yönetmekte yapılan hatalar aynı şekilde devam ettiriliyor.
2 haftadır ardı ardına deprem felaketini yaşıyoruz, artçı sarsıntılar ve yeni depremler de devam ediyor. Depremin meydana geldiği ilk günden beri yaşananlarsa hem beklenen İstanbul depremine yönelik korkularımıza korku ekledi hem de hayatını kaybeden binlerce, mağdur durumda kalan yüz binlerce insan yüreklerimizi dağladı.
Ağrı kesiciler, grip ilaçları, kanser ve tansiyon gibi önemli hastalıkların ilaçları… Son aylarda bu ilaçları bulmakla ilgili yaşanan sıkıntı gitgide artmaya başladı ve hızlı bir çözüm bulunacak gibi görünmüyor.
Geçtiğimiz günlerde bir çocuğun ekranda, "Annem bana karne hediyesi et aldı." şeklindeki söylemi gündem olmuş, ekonominin halinin göstergesi olarak tartışılmıştı ancak ilerleyen günlerde görüldü ki böyle bir durum olmamasının yanı sıra bir muhabirin ricası üzerine bir çocuk ekranlara bu şekilde çıkarılmış.
Düşük faiz ile konut sahibi olanlara yönelik geliştirilen proje Yeni Evim Kampanyası geçtiğimiz gün başladı ancak bazı noktalara bakıldığında maalesef çok da işe yarayacakmış gibi görünmüyor.