SON DAKİKA

Zorunlu arabuluculuk

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28'nci yasama gündemi çok yoğun olacak. Türkiye Yüzyılı'nın ilk "Yargı Reformu Strateji Belgesi" ve "İnsan Hakları Eylem Planı" tamamlanarak kamuoyu ile paylaşılacak. Kamuoyu beklentisi, mağduriyet oluşturan hususların yargı reformu stratejisi ve insan hakları eylem planının çözümcül niteliğinin yüksek olacağı yönünde.

Alternatif uyuşmazlık çözüm yönetimi olan Arabuluculuk Müessesesi ülkemizde 2013 yılında uygulanmaya başlandı. Yabancılık unsuru taşıyanlar uyuşmazlıklar dâhil olmak üzere, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümü hedeflendi. Öncelikle ihtiyari başlayan bu kurum barış kültürünün ülkemizde yerleşmesi ve uyuşmazlıkların müzakerelerle çözümlenmesine büyük katkı sundu. 

Arabuluculuk müessesesinin kapsamının genişletilmesi ve zorunlu olması 2018 yılında işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklarla başladı. Bu alanda büyük başarı kazandı ve uyuşmazlıkların önemli bölümü mahkemelere gitmeden çözüme ulaştırıldı. Alternatif uyuşmazlık çözüm yönetimi olan arabuluculuğun başarı istatistikleri 2019 yılında tacirler arasındaki uyuşmazlıkların da zorunlu hale gelmesiyle taçlandırıldı.  2020 yılında da tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar ve 1 Eylül 2023 itibarıyla kira hukuku ve komşuluk hukuku uyuşmazlıkları zorunlu hale geldi. 

Sulh hukuk mahkemeleri yasalarla kendilerine yüklenen görevleri itibarıyla çok yoğun mahkemelerdir ama aynı yıl içinde uyuşmazlıkların %80’ini karara bağlanmaktadır. Bu yoğunluğa 2022 yılında 45 bin, 2023 yılında 90 bin dava ev sahibi - kiracı davaları olarak eklenmiştir. 2023 yılı itibarıyla kira hukuku ve komşuluk hukuku da zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Böylelikle ev sahibi kiracı arasındaki uyuşmazlıklar ve komşuluk hukuku uyuşmazlıkları arabuluculuk vasıtasıyla çözüme kavuşturulacaktır. Kira hukuku ve komşuluk hukuku konusundaki uyuşmazlıkların arabulucuyla çözülmesinin zorunlu hale gelmesi yargının yükünü hafifletecektir.

Elbette ülkenin genel ekonomik durumu ve gelir gider dengesinin bozulması ev sahibi - kiracı arasındaki ilişkilerin de gerilmesine hatta yer yer sertleşmesine sebep olmuştur. Bundan sonra arabulucular, sistematik iletişim teknikleri uygulayarak toplantılar düzenleyecektir. Bu toplantılarda tarafların birbirlerini anlamaları ve çözümlerini kendilerinin üretmelerini sağlamak için müzakereleri başlatacaktır. Bu müzakerelerde taraflar kendi çözümlerini oluşturamazlarsa çözüm önerisi getirerek anlaşmaları için süreci yöneteceklerdir. Arabulucuların tarafsız ve bağımsız kimlikleri, deneyimli hukukçu geçmişleri, sistematik iletişim teknikleriyle müzakerelerin yürütülmesi çözümü artıran unsurlardır.  

Tahliye taahhüdü ve tahliye, yeni dönem kira bedelinin tespiti ve kira sözleşmesinden kaynaklı diğer hususlar, taşınmaz paylaşımı ve kat mülkiyeti ile komşuluk hukukundan kaynaklanan anlaşmazlıklar arabuluculuk anlaşmasıyla çözüme bağlanabilecektir.  Özellikle kira tespiti davaları ve tahliye davaları taraflar arasında en yoğun yaşanan uyuşmazlığı kira bedelinin tespiti ve tahliye ile ilgili sorunlar oluşturmaktadır. 

Ev sahibi-kiracı arasındaki kira bedelinin artışlarına devlet müdahale etmiş, zayıf tarafın korunması ilkesi kapsamında sözleşme serbestliği ilkesi ötelenmiş ve konutlardaki kira artışları %25 olarak belirlenmiştir. Bu belirleme kiracıları ekonomik olarak rahatlatsa da sosyolojik anlamda gerilimler oluşturmuş ve ev sahibi – kiracı arasındaki şiddeti ne yazık ki körüklemiştir. Arabuluculuk ile uyuşmazlıkların önemli bir kısmının çözüme bağlanacağı öngörülmektedir. Bu öngörü altı boş bir öngörü olmayıp 2018 yılından beri oluşan istatistikler kapsamında gerçekçi bir öngörüdür.

Arabuluculuk anlaşması ilam niteliğine sahip olması ve çok kısa sürede infaz edilebilmesi tarafların anlaşmalara sadakatini artıran unsurlardır. Arabuluculuk süreci 3 hafta içinde tamamlanması ancak gerekiyorsa 1 hafta daha eklenebilmesi, adliyelerde uzun süren yargılama süreçlerine girmeden, avukat ve yargılama giderlerine katlanmadan çözümlerini kendileri üreterek barışı temin edebilmeleri, başvurunun ücretsiz olması, yargılama gideri, harç, tanık, bilirkişi ücreti gibi bir ödeme yapılmaması sürecin etkin kullanımında önemli etkenlerdir.  Taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlayamazlarsa yine mahkemelere başvurabileceklerdir. Davayı kaybeden taraf öncesindeki arabuluculuk maliyetlerini de ödemek zorunda kalacaktır. 

Hepimize hayırlı uğurlu olsun.