SON DAKİKA

Zengezur Koridoru'nun stratejik önemi

Ermenistan tarafından 1991 ila 1993 yılları arasında sistematik olarak işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesi, 2020 yılına kadar bu ülkenin kontrolü altında kalmaya devam etti. 2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan güçleri arasında meydana gelen II. Karabağ Savaşı, Türkiye'nin de askeri desteği ile Azerbaycan'ın kesin zaferi ile sonuçlandı. Azerbaycan bu savaşın sonunda, Dağlık Karabağ'ın önemli bir kısmını geri aldı.

Tarihsel açıdan bakıldığında iki ülke arasındaki sorun, her ne kadar eskiye dayansa da, aslen Sovyetlerin dağılmasıyla başladığı söylenebilir. Daha önce Sovyetlerin birer parçası olan iki ülke, 1991 yılında bağımsızlıklarına kavuştular. Bu durum, zaten sürtüşme halinde olan iki devletin arasındaki ebedi düşmanlığı da aleni şekilde ortaya çıkardı. Bağımsızlıklarının ardından, aynı yıl içerisinde Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarını işgal etmesiyle I. Karabağ Savaşı’nın fitili ateşlendi. Savaş sonunda Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ bölgesi, tamamen Ermenistan’ın kontrolü altına girdi. 

Sorun, günümüzün en önemli uluslararası konularında biri olarak hala gündemi meşgul etmektedir. Azerbaycan’ın işgal edilen toprakları nedeniyle BM nezdinde çözüm arayışları da sürmektedir. Aslında sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi amacıyla 1992 yılında AGİT tarafından aralarında ABD, Rusya ve Fransa’nın bulunduğu MINSK grubu kurulmuştu. Ancak bu grubun çeşitli girişimlerine rağmen, bazı MINKS üyesi ülkelerin Ermenistan yanlısı tavırları ve Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrı bir statüye bürüme çabaları nedeniyle çözüm yoluna dair bir ilerleme sağlanamadı.

Ki bu durum, Ermeni güçlerinin Temmuz 2020’de Azerbaycan’a ait Tovuz bölgesine saldırması ve ardından 27 Eylül 2020’de ilk temas ile II. Karabağ Savaşı’na neden oldu. Savaş, 10 Kasım’da Azerbaycan’ın kesin zaferi ile sonuçlandı. Bu açıdan 30 yıldır süren Ermeni işgali de son buldu. Bu süreçte Azerbaycan, Dağlık Karabağ’da birçok önemli kenti geri aldı.

Buraya kadar sorunun tarihi özetiydi. Savaş sonrası süreçte, başta Türkiye olmak üzere, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren gelişmeler de yaşandı.

Yenilgiyi kabul etmesine rağmen, batılı bazı güçlerden aldığı desteğe güvenen Ermenistan, antlaşmadan doğan yükümlülüklerini hala yerine getirmedi. Bu durum tansiyonu tekrar yükseltmiş görünüyor. Özellikle bu yükümlülükler arasında Türkiye ile Orta Asya Cumhuriyetleri arasında kültürel ve ekonomik açıdan önemli bir bağ oluşturacak olan Zengezur Koridorunun açılacak olması, Türkiye açısından oldukça önemlidir. Zengezur Koridoru aslında, savaş sonrası imzalanan ateşkes antlaşmasının 9. maddesi gereği, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında bağlantıyı kuracak olan koridordur. Ancak bu koridor, sadece bu iki bölge arasında değil; aynı zamanda faaliyete geçmesi durumunda hem Türkiye hem de bölge açısından, bölgesel ve küresel çapta iş birliği fırsatlarını barındıran bir koridor olacaktır.

Koridorun getirdiği bir diğer fırsat ise 2017’de Ermenistan’ı baypas ederek faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun doğrudan Azerbaycan’a ulaşacak şekilde yeniden ele alarak tasarlanacak olmasıdır. Böylece bu yolla Türkiye ile Orta Asya ülkeleri ile doğrudan ulaşım sağlanabilecektir. Bu da Türkiye ile Türki Cumhuriyetler arasında geniş bir sosyal, kültürel ve ekonomik iş birliği ağının oluşması demektir. Tabi bu durum, sadece Türkiye ile Orta Asya Cumhuriyetleri arasında bir iş birliği fırsatı sunmuyor; aynı zamanda Türkiye’yi stratejik açıdan önemli bir köprü yapacak ve Avrupa’dan gelip Çin’e uzanacak modern İpek Yolu için de önemli bir geçit olmasını sağlayacaktır.

Ancak MINKS grubu bazı üye ülkeler gibi Zengezur koridoruna sınırı olan İran da bu koridorun açılacak olmasında rahatsızlık duymaktadır. İran’ın ikircikli tavırların ne yazık ki koridorun açılmasını tehlikeye sokmaktadır. Aslında ekonomik açıdan değerlendirildiğinde koridorun, Türkiye ile Azerbaycan arasında sıkışık kalan ve ekonomik açıdan oldukça zor günler yaşayan Ermenistan açısından da önemli bir ekonomik fırsat barındırdığı söylenebilir. Ermenistan’ın Batılı ülkelerin ve İran’ın gazına gelmeyerek bu fırsatı tepmemesi hem kendisi hem de bölge için önemlidir.