SON DAKİKA

Yıkıcı bir depremi, iki saat önceden bilmek mümkün olabilir mi?

Geçtiğimiz günlerde, 20 Temmuz'da dünyaca ünlü bilim dergisi Science'da yayımlanan bir makalede, 7 magnitünde ve üzerinde meydana gelen depremlerin , önceden tespit edilebilir olduğuna ve büyük depremler öncesinde fay hattındaki hassas GPS ölçüm verilerinin depremin oluş istikametini işaret ettiğine ve bu istikamete bağlı olarak 2 saat içinde hangi fayı kıracağı ve bu fayın uzunluğuna göre depremin büyüklüğünün hesaplanması konusunda çok önemli bulgular ortaya kondu .

Mevcut izleme sistemleri henüz bu sinyalleri gerçek zamanlı olarak belirleyemiyor olsa da bilim insanları son keşfin, deprem bölgelerinde yaşayan kimselerin deprem öncesinde güvenli alanlara tahliye edilebileceği bir geleceğe ışık tuttuğunu ileri sürüyor.

Berkeley’de bulunan, Kaliforniya Üniversitesi'nden sismolog Richard Allen, keşif hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade etti: “Bir fay kırılmasının başlangıcının önceden bilinmesi oldukça büyük bir şey , iştah kabartıcı…”

Quentin Bletery ve araştırma ortağı Jean-Mathieu Nocquet, bir dizi büyük depremde elde edilmiş verileri bir araya getirdikleri takdirde erken bir kayma belirtisi tespit edip edemeyeceklerini merak ederek araştırmaya başladılar.

Araştırmada son 20 yılda meydana gelen, şiddeti 7 ve üzeri olan 90 depremden elde edilmiş verileri kullanıldı. Çalışmada deprem bölgeleri yakınlarında bulunan ve arazinin hareketini birkaç milimetrelik hata payıyla her beş dakikada bir ölçen GPS istasyonlarından ulaşılan kayıtlara da yer verildi. Böylelikle ana kırılmaların 48 saat öncesine kadar yaşananları gösteren 3 binin üzerinde zaman dizisi ortaya çıktı. Bilim insanları, depremin hemen öncesindeki 2 saatte, ana kırılma meydana gelmeden fayların kaymaya başladığını gösteren bir hareket artışı bulduklarını kaydetti. 

Çalışmayı yapan bilim insanları, bu durum karşısında şu yorumda bulundu: 

“Bu bize depremlerin doğası gereği tahmin edilebilir olduğunu gösteriyor. Ancak bunu söyleyebilmek için çok daha fazla veriye ihtiyacımız var.”

Bununla birlikte, mevcut GPS sensörlerinin gürültü seviyelerinde bir zorluk yatmaktaydı, bu da tespiti tek tek sahalardan değil, yalnızca büyük bir veri setinden mümkün kılmakta. Bletery’ye göre, kesin deprem tahminlerine ulaşmak için GPS sensörlerinin 0,1 milimetre kadar küçük hareketleri tespit edebilmesi gerekiyor.

Uluslararası çok saygın bir dergi olan SCİENCE’de yayınlanan bu makaleyi merak edenler (https://www.science.org/doi/10.1126/science.adg2565) bu internet adresinden makalenin orjinaline ulaşıp daha detaylı bilgi alabilirler. 

Elbette ki bir Jeofizikçi olarak depremlerin önceden tahmini konusu, bilimsel sınırlar çerçevesinde, beni çok heyecanlandıran bir konu olduğunu söyleyebilirim. Ancak yine de bu tarz araştırmaların sonucunu alabilmek için zamana, ayrıca 0,1 milimetre hassasiyette küçük hareketleri tespit eden GPS sensörlerinin yaygınlaşmasına ihtiyacımız olduğu açıktır. Bu tarz problemler multi disipliner çözümler gerektirir, zira depremlerin önceden tahmini konusuna, elektronik, bilgisayar, inşaat, jeofizik, fizik, jeolojik, jeodezik açıdan bakılması ve bir mühendislik çözümleme için ortak bir çalışma grubu ile depremleri irdelemenin daha hızlı sonuç getireceğini düşünüyorum. Aksi taktirde depreme sadece binalar açısından yada jeofizik açıdan yada jeolojik açıdan bakılarak bu problem çözülebilseydi eğer, bu zamana kadar zaten sonuç alınırdı.

Maalesef, İstanbul’da bizi bekleyen deprem riskimizde azalan, ortadan kalkan hiçbir şey yok. Oysa seçimlerden sonra ki süreçte sanki, 5 ay önce bu ülkede on binlerce insan depremde ölmemişte, Hindistan’da ölmüş, bizde televizyonlardan izlemişiz gibi bir boş vermişlik, vurdumduymazlık görüyorum ve çok üzülüyorum. 

Kışa girmeden mutlaka binanıza deprem analizi yaptırın ve binanızın beklediğimiz İstanbul depreminde yıkılıp yıkılmayacağı ile yüzleşin…

Steven Denn’in de söylediği gibi, “Aynı hatayı iki kez yapamazsınız çünkü ikinci kez yaptığınız hata değil seçiminizdir…”