SON DAKİKA

Yeni Kentsel Dönüşüm Yasası hukuka uygun mu?

Mülkiyet hakkı, Anayasa tarafından vatandaşlara tanınan mutlak ve ayni bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 35. Maddesinde, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilerek bu hak bizlere tanınmıştır ve bu hakkın kısıtlanmasının sınırları çizilmiştir. 9 Kasım 2023 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 7471 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 6306 sayılı Kanun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve birçok kanunda değişiklik yapılmıştır ve bu değişiklikler mülk sahiplerini tedirgin eden düzenlemeler içermektedir.

İstanbul Barosu’nun bu değişiklikle ilgili yaptığı açıklamada, “Söz konusu Yasada, kentlerin ve yapıların depreme hazırlıklı hale getirilmesine dair bir hüküm bulunmadığı gibi, yurttaşın barınma, mülkiyet, konut, savunma ve hak arama haklarının ihlali niteliğinde düzenlemeler yapılmış; evrensel hukuk kurallarıyla güvence altına alınan temel haklar hiçe sayılmıştır.” beyanları bulunmaktadır.

Bu düzenleme ile vatandaşların mülkü elinden alınıp kendi tercih etmeyeceği kırsal bir yerde mülk verilmesinin önü açılmıştır. Hal böyle olunca da ciddi hak kayıpları yaşanabilir. Ayrıca yapının riskli olup olmadığının tespiti, tahliyesi ve yıkım aşamalarında, kolluk kuvvetlerinin zorla vatandaşın evine girebileceği, eşyasının tahliye edileceği ve evinin yıkılacağı da düzenlenmiştir. Bu uygulamalar açıkça mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmektedir. 

1999 depreminden beri kentsel dönüşümün önemi, hızlı ve anlamlı adımlar atılması gerektiği konuşuluyor, ülkemizde yaşanan her büyük deprem sonrasında bunun gerekliliği tekrar gündeme gelip unutuluyor. Çok fazla fay hattı bulunan ve yanlış yapılaşma, denetim eksikliği, can güvenliğine önem verilmeyişi gibi sebeplerle çok fazla insanın hayatını kaybettiği bir ülke olmamıza rağmen önlem almak yerine her depremden sonra büyük kayıplar yaşamaya devam ediyoruz. Bu düzenlemeyle bunları önlemeye yönelik adımlar atılması gerekirken esas konudan uzaklaşıldığı açıkça görülüyor ancak maalesef hukukun üstünlüğüne verilen önem her geçen gün azaldığı için böyle kararlar ve düzenlemeler de olması gerektiği gibi yadırganmıyor ve geleceğe yönelik bir tehdit niteliğinde olmasına rağmen gereken tepkiler verilmiyor. Gereken adımların atılması için daha ne yaşamamız gerekiyor?

Anayasal haklara saygı duyulan, hukukun üstünlüğünü tanıyan, vatandaşların can ve mal güvenliğine gereken önemin verildiği ve buna yönelik denetimler ile düzenlemelerin yapıldığı bir ülke olmalıyken sürekli yanlış uygulamalar ve kararlar ile geriye gidişimizin ne zaman duracağını çok merak ediyorum. Bu düzenlemenin ne kadar yanlış olduğunun farkına varılıp umarım geri adım atılır ve gerçekten kentsel dönüşüme yönelik değişiklikler yapılarak düzenleme amacına ulaştırılır. Bu haliyle amaç kentsel dönüşümden çok mülkiyet hakkına müdahale gibi görünüyor.