SON DAKİKA

Üşümezsoy hocanın İstanbul Depremi iddiası

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy hocayı 1994 yılında İstanbul Üniversitesine başladığım günden beri tanırım. Hocanın fakültedeki lakabı, Son Mohikan idi. Her zaman kendine güvenir ve iddialı olmayı tercih ederdi.

Elbette ki vücut geliştirme çalışması yapması ve bu anlamda kendine bakmasının dışında, medyatik açıklamalar yaparak basının ilgisini 1999 depreminden hemen sonra kolayca çekmesi kaçınılmazdı ve öylede oldu. Ancak bu hafta ekranlardan heyecanlı anlatımıyla bir yayınına şahit olduğumda, anlattıklarına kaynak olarak EMSC’yi verince, hemen dünya ile bağlantımı kesip gösterdiği verilere yoğunlaşarak incelemeye başladım.

EMSC’nin yani; Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi (European-Mediterranean Seismological Centre)’nin yaptığı dinamik haritada, kırılma ihtimali olan faylar Marmara denizi çukurlarının yaklaşık 25 km. güneyinden geçmekteydi.

Bunun manası nedir diye sorarsınız, açıklık getireyim bu Celal Şengör ve diğer deprem uzmanlarının bahsettiği , Kuzey Marmara kenar fayındaki deprem senaryolarıdır. Bugüne kadar Kuzey Marmara’daki faylar EMSC tarafından fay olarak kabul edilmemekteydi. O faylar ölü faylardı ve bu nedenle kabul edilmiyordu. Bilim dünyası, bizdeki spekülatif, bilim olmayan faylar üzerinden 1999’dan beri senaryolar kuruyorlardı.

Kuzey Marmara’da 2 tane 7.4 büyüklüğünde deprem olacak. Bunlar 30 yıl içinde olacak. %67 risk var denilen spekülatif yayınlar yapıldı. Yalova Çınarcık kıyısı 1894’te kırılmış, Tekirdağ Marmara Adası 1912’de kırılmış. Bu durumda Marmara’da Kumburgaz çukurundaki kuzey Anadolu fayı olmayan ters fay dışında risk taşıyan fay yok. O da hiçbir zaman 6.5’i geçmez diye konuştu hoca…

Bu durumda, Marmara’da risk, Marmara çukurlarının güney kıyısında idi ve körfezden başlayıp Marmara adasına kadar gelen ve uzunluğu 150 km.’yi bulan bu fay kırılırsa 7,6 Magnitüdünde bir deprem yapabilecek ve bu fayın geçiş doğrultusu Kuzey Marmara fayı gibi Silivri’nin 22 km. güneyinden değil daha aşağıdan yani Silivri’nin yaklaşık 50 km. güneyinden geçecekti.

Peki bu durumda İstanbul’da bulunan deprem riski azalmış mıdır diye soracak olursanız, cevabım yine hayır olacak çünkü 1999 depreminin İstanbul’a olan uzaklığı 200 km. olmasına rağmen İstanbul’da etkili olmuştu. 

Bu defa İstanbul’un dışında Çanakkale, Yalova, Balıkesir, Tekirdağ, Çorlu’da ciddi anlamda etkilenecek, yani bizim şu an yapmamız gereken deprem hazırlıklarına bu bölgeleri de acilen dahil etmemiz gerekecek.

Bakınız hangi deprem senaryosu olursa olsun hiçbir bilim insanı bölgede deprem olmaz boş verin binaları, gidin tatil yapın demiyor dikkat ederseniz.

Gelelim son zamanlarda art arda Malatya’da olan depremlere, bu konuya daha önce de değinmiştim Arabistan plakasının aşağıdan bindirme yaparak sıkıştırdığı Anadolu plakasındaki baskının uzantısı olarak bu depremler devam ediyor ve edecek de.

Bunun en büyük nedeni Arabistan plakasının geliş hızının, yılda 2,5 cm.’den 6 cm.’e çıkmış olmasıdır. Ayrıca Akdeniz deniz tabanı sıcaklığı 16-17 °C’den, 26-27 °C’ye çıkmış, bu durumda oluşan magma yükselimi baskısı, aynı zamanda Afrika plakasının Anadolu plakasına geliş hızını da arttırmış durumda.

Bu bölgelerde depremlerin görülme sıklığında bir azalma olmayacak bu nedenle topraklarının %95’i deprem bölgesi içinde olan ülkemizde depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunu çok daha ciddi bir şekilde ele almamız gerekiyor.

Mevcut binaların tamamında yapı güvenlik belgesi oluşturulması gerekiyor. Böylece zemin etüdü olmayan, projesine göre yapılmamış, mühendislik ve yapı denetim hizmeti almamış binaların ayıklanarak, güçlendirme ile kurtulacakların güçlendirmelerinin yapılması, kurtulmayanların ise yıkılarak can güvenliği riskinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Nihai olarak depremin Marmara denizi içerisinde beklendiği kesindir bu nedenle sürecin bir an önce başlatılması şu an ülkemizdeki tartışmasız en önemli konu olmalıdır.

Aksi taktirde konuşulanlar, söylenenler, dilek ve temennilerden öteye gitmeyecek boş vaatlerdir…