SON DAKİKA

Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır…

Gazi Mustafa Kemal ne güzel söylemiş: "Ümidim gençliktedir…" "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim…"

Bir 19 Mayıs daha sessiz sedasız ve buruk geçti. Geçen hafta gençler sessiz ve ümitsizdi, gözlerden okunan aslında söylenemeyen şeyleri okudum ve gördüm o gün.

Yenilmiş ordular kadar tuhaf ve sahipsiz kalabalıkların içinden yürüdüm o gün.

Bazı gençler, içecekleri sigara için ateş vermemi istediler ancak bırakmaları nasihatini verdim, olmayan çakmağımı arıyormuş gibi yaparken.

Ne olmuş yani her şey çok kötü gidiyorsa?

İşsizlik kol geziyorsa.

Hayat, hayal kurulamayacak kadar pahalı olduysa.

Okul bitmiş ve askerlik kapıdaysa.

Evlenebilme ihtimali çok uzak ve pahalıysa.

Evden ekmek almak için çıkıp Norveç’e gitmek gibi tuhaf fikirler beyninde kol geziyorsa.

Hiçbir zaman aklına bile getirmediğin, aptalca bir işi, asgari ücret ile yapmak zorunda olmanın manevi ağırlığı her sabah omuzlarındaysa.

Ne olmuş yani…

İbn-i Sina 10 asır önce bu konuya açıklık getirmiş aslında:

“Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder…”

Bilim ve sanat itibar görmediği, toplumu terk ettiğinde ne mi olur?

Ne kadar işe yaramaz vasat insan varsa, kendini Abdurrahman Çelebi zanneder. Evet hatırlayın, koyunun olmadığı yerde keçi için söylenmiştir, bu söz…

Hikayeye göre ünlü Fransız kimyager Antoine Lavoisier dönemin yobaz bilim düşmanlarıyla verdiği mücadelede "Bu kelleler hiçbir işe yaramaz!" diye bağırır. Hemen sonrasında da yargılanır ve Lavoisier, 51 yaşında iken mahkeme giyotinle ölüme mahkum eder. Boynunun vurulmasını beklerken kitap okumaktadır. 

Cellat, onu giyotine götürmek için yanına geldiğinde Lavoisier, nerede kaldığını unutmamak için kitabın arasına bir “kitap ayracı” koyar…

Lavoisier, giyotine giderken , Matematikçi arkadaşı Langrange’i yanına çağırır:

“Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam, insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir.” der

kafası giyotinle kesilir, sepete düşer ve gülerek iki kere göz kırpar.

Sonrasında ,Matematikçi Langrange anılarını kaleme alırken bu olayı şöyle yorumlar ;

- “Lavoisier’in son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir.

İnsanları duyduklarına inanmaya değil , düşünmeye davet ediyorum…

Nelson Mandela’yı hatırlayın, dünyanın en ünlü mahkûmu olarak anılmıştı. Güney Afrika'da Robben Adası (Fok Adası)'nda 27 yıl hapis yattıktan sonra 1980'li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyuldu. 1990 yılında devlet başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak serbest bırakıldı. Serbest bırakıldığı zaman 71 yaşındaydı. Serbest bırakılmasına Güney Afrika siyahlarının yanında birçok beyaz da sevindi. Mandela'nın "Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim" demesi, halk arasında onu bayraklaştırdı. Verdiği mücadelenin hep arkasında oldu ve bedelini ödedi. 1993 yılında Nobel Barış ödülüne layık görüldü. 95 yaşında öldüğünde onu bir efsane gibi uğurladılar…

Mandela’nın beni en çok etkileyen sözü ise hayatıma ilham kaynağı olmuştur hep:

“Ben hiçbir zaman kaybetmem ya kazanırım ya da ders alır öğrenirim…2

Yani şimdilerde gençlerin, orta yaşlıların, emeklilerin ülkenin bu çok kötü gidişatına karşı umutlarını kaybetmelerine, enselerini karartmalarına gerek yok. Tarih tekerrür ediyor ve Atatürk’ün de söylediği gibi “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim…”

Siz de öyle yapın…