SON DAKİKA

Türkiye'nin deprem gerçeği

Türkiye'nin yüzölçümünün %66'sı 1.ve 2. derece deprem bölgesinde yeralmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan nüfus, toplam nüfusun %71'ini oluşturup yüksek sismik risk altındadır.

Ülkemizde, “Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde kayıtlara geçen ve hasar yapan 158 deprem meydana gelmiş ve bu depremlerde 97.200 kişi hayatını kaybetmiş, 175.000 kişi yaralanmış ve 583.371 bina yıkılmış ya da ağır hasar görmüştür.”

Ülkemizin yakın döneminde iki deprem milat olarak kabul edilecek nitelikte felaketle sonuçlanmış ve sonrasında depremin mühendislik açıdan sorgulanarak yönetmeliklerde değişikliğe yol açılmasına neden olmuştur.

1939 yılında Erzincan’da meydana gelen depremde tek parçada 360 km.’lik bir fay kırılarak şehir yerle bir olurken resmi kaynaklara göre 32,962 kişi hayatını kaybetmiştir. Sonrasında batıya doğru yaklaşık 60 yıl içerisinde 1100 km.’lik bir hat boyunca belli zaman aralıklarında kırılan Kuzey Anadolu Fayı (KAF) bir canavara dönüşmüş, 60 yıllık sürede yaklaşık 76,528 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır.

1999 yılında ise Adapazarı – Gölcük merkez üstü olan deprem 45 sn. sürmüş, 17 km odak derinliğinde,  120 km’lik bir fay denizin içine doğru kırılarak devam etmiş ve resmi kayıtlara göre 18,373 kişi hayatını kaybetmişti. Bu tarihten sonra deprem, mühendislik açıdan ciddi anlamda sorgulanmış ve sırasıyla yönetmelik değişiklikleri, uygulama ve denetleme mekanizmalarında iyileştirilme işlemleri süreci başlamıştır.

Sadece iki depremde 51,335 insanını kaybeden ülkemizde elbette bazı şeyler iyi yönde değişmeye başlamıştır ancak maalesef istenen düzeyde değildir.

Özellikle depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda sismik izolatör sistemine ağırlık verilmesi çok önemlidir. 

Ayrıca, parası olan herkesin müteahhitlik yapmaya kalkması ve maliyetleri düşürerek daha fazla kar etmek istemeleri bu sektörde binaların riskini arttırmaya devam ediyor maalesef.

Gerekli zemin iyileştirme çalışmaları yapılmadan sadece manzarası güzel diye yapılan ve astronomik rakamlara alıcı bulan binalar, beklenen büyük deprem için  risk oluşturmaya devam ediyor.

Öncelikle deprem gibi önemli afetlerde maddi ve manevi zararı minimuma indirmenin ilk koşulunun önleme çalışmalarına ağırlık vermek olduğunu biliyoruz öyle ki AFAD ve JİCA toplantılarından edindiğim bilgilere göre önleme çalışmaları için yapılan 1 birimlik harcama 7 birimlik bir felaketi önleme özelliğine sahip.

O halde yol haritamız nasıl olmalıdır?

*Deprem ve diğer afetler için vatandaşlarımızdan kesilen vergiler, Afet Fonu adı altında toplanmalı, yaraların sarılmasında ve hatta çürük binaların dönüştürülmesinde sigorta vazifesi üstlenmelidir. Vatandaşlarımızdan toplanan bu vergilerin başka hiçbir yerde kullanılmaması şartı, Sayıştay tarafından denetlenmelidir.

*Tüm afetlerin planlandığı ve her yıl sadece bir afetin öncesi, afet anı ve sonrası için yapılması gerekenlerin anlatıldığı eğitimler her alanda ilk okuldan başlayıp 12.sınıfa kadar teori ve pratik olarak verilmelidir. Üniversitelerin tamamında AFAD’ın denetimi ve kontrolünde Arama Kurtarma Kulüpleri eğitilmeli, yetkilendirilmeli ve bu kulüplerde aktif olarak eğitilmiş göreve hazır öğrencilere teşvik amaçlı burs verilmelidir.  

*Belediye envanterinde bulunan tüm binalardan detaylı performans analizi istenmelidir. Bu analiz gözlemsel değil, detaylı verilere dayanmalıdır. (Karot sonuçları, zemin verileri statik proje ile karşılaştırılmalı ve yapıya en yakın olan maksimum yer ivmesine göre modellenmelidir.) Bu analiz zorunlu olarak istenmeli ve vatandaşa belirli bir süre tanınmalıdır. Gelen veriler sayısal olarak coğrafi bilgi sistemine aktarılarak ilçe bazında gerçek risk hesaplanmalıdır.  

*DASK başvurusu yapıldığında ya da daire satışı esnasında binanın performans analizi zorunlu olarak istenmelidir. DASK teminatı sembolik değil deprem anında hasarı karşılayıcı olmalıdır.  

Basit bir araba alırken bile tramer kaydına bakıp ekspertiz yaptıran vatandaşlarımız ev almadan önce binanın manzarasına değil depremde yıkılıp yıkılmayacağını anlamak için bina performans analizi istemelidirler.

*Depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda Japonya model olarak alınmalıdır.

*Müteahhit olma kriteri zorlaştırılmalı cezalar caydırıcı olmalıdır.

Yukarıda belirttiğim hususlar yapıldıktan sonra deprem anında neler yapılması gerektiği, deprem çantası ve sonrasında toplanma alanı gibi konular anlam kazanabilir. Aksi taktirde yukarıda belirttiğim aşamalar yapılmadan vatandaşlarımızın evinde deprem çantası bulundurması, deprem anında çök, kapan, tutun yapması ve deprem sonrası evin karşısındaki parka gitmesi malesef yeterli değildir.

Lütfen “mış” gibi yaparak kendimizi kandırmayalım...