SON DAKİKA

Slavoj Žižek ve Uyanış!

Žižek, Sloven filozof, sosyolog, kültür eleştirmeni 21.yüzyılın en radikal düşünürü! Aynı zamanda Ljubljana Üniversitesi felsefe bölümü ve Paris Üniversitesi psikanaliz alanında iki ayrı disiplinde doktora yapmış bir akademisyen. Günceli yakalayan, sürekli üreten, sözünü sakınmayan cesur bir filozof.

Nüktedanlığı, konuşurken kontrol edemediği elleri, aykırı kişiliği, eleştirelliği ve ortaya çıkardığı eserleri onu sıra dışı kılıyor.

Aynı zamanda büyük bir cesaretle eleştirdiği her konuya öneri getiren etkili bir teorisyen.

Žižek için yapılan en kalıplaşmış tanım ise ‘Ateist Solcu’ tanımı.

Çalışmalarını üç temel unsur üzerine kurmuştur: Psikanaliz, felsefe ve politika. Eserlerinde Lacan, Hegel ve Marx etkilerini görmek mümkündür.

Lacan’ın psikanalizinin, onun terminolojisinin temellerini oluşturduğu, Hegel’in felsefesinin ise onun düşünme metodu üzerinde etkili olduğu söylenir. Marx ise siyasi alanda onun çalışmalarının temel nedenini oluşturur.

Onu sıra dışı yapan şey, geleneksel olan her şeye kafa tutan cesur üslubudur. Aslında onun kadar radikal olmasamda Slavoj Žižek ile ortak yanımın insanları uyandırmaya çalışmak olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma özellikle afetlerin yönetilebilmesi konusunu bir hayli önemseyip kurduğum youtube kanalım Afet Yönetimi Platformu’ndan insanları bu tür konularda bilgilendirme çabamı önemsediğimi belirtmemde yarar var. Zira kapitalizmin bize düşünme ve sorgulama fırsatı bırakmayacak şekilde hayatımızdaki boşlukları kendi işine geldiği gibi doldurduğunu da hatırlatmak isterim.

Öyle ki geçenlerde gördüğüm bir duvar yazısı bu durumu çok iyi özetliyordu sanırım.

‘50 kuruşa aldığım suyu 1 liraya işeten sistemi kınıyorum...’   

Sorgulamanın bir uyanış olduğuna bizi inandıran Zizek, örneğin, Sophie Fiennes ile çektiği ‘Bir sapığın İdeoloji Rehberi (2012)’ filminde insanları uyandırmaya çalıştığını, amacının insanlara neden böyle yapıyoruz? sorusunu sordurmak olduğunu anlatıyor.

Sorgulamanın yanında gerekli olan en önemli şeyin değişim olduğunu söyleyen Zizek daima dengeye ihtiyacımız olduğunu değinse de; devrim, denge ve değişim arasında etkileyici bir ilişki kuruyor.

Bu konuyu bir röportajında şöyle özetliyor;

‘Daima dengeye ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat benim için gerçek devrim, dengenin kendisini değiştirdiğiniz zaman olur: Değişimin miktarını...’

Tüm bu hislerin ışığında, beyninden düşünceleri taşıran bu cüretkar filozofun neden 21. yüzyılda bu kadar çok kendinden söz ettirdiğini düşünürken çalışma masamda sızıyorum...

Sonrasında uzun bir kumsalda sabahın erken saatinde Zizek ile yürürken buluyorum kendimi.

Durup denize bakarken gözlerini kısarak söze başlıyor:

-‘Eğer bir şey değişmezse dağılır .’ Bunun farkında mısın yabancı.

-Evet, farkındayım üstadım. Devrim hakkında ne düşünüyorsun?

-Devrim, toplumun temel kurallarının değiştiği yerdedir. Ve bu nedenle kapitalizm, radikal bir devrimdir. Bana göre bütün istikrar kavramı kapitalizmle değişmiştir. Öyle ki bu sistem toplumsal alanın bütün mantığını değiştirmiştir. 

-Felsefe hakkında ne düşünüyorsun?

-Felsefe çözümler bulmaz, sorular sorar.

Bence Hegel’in yaptığını yapıp şu soruyu sormalıyız: Bu evrensel özgürlük projesinde kurtarılmaya değer olanı nasıl kurtaracağız?

-Gerçeğe, ‘yamuk bakmak’ tabiri ile aslında ne söylemek istiyorsun?

-Bir şeye dosdoğru, nesnel bir biçimde bakmak bize bir şey göstermez. Nesnenin açık seçik özellikler kazanabilmesi için, ona arzunun desteklediği, çarpıttığı, kişisel bir bakışla bakmamız gerekir.

-Sarı yeleklilerin Fransa’daki protestoları hakkında ne düşünüyorsun üstadım?

-Sarı yelekli protestocuların isyanı iyi niyetli ancak bu şekilde Fransız siyasetini değiştiremezler.

‘Sistemden imkansızı talep etmemeli, sistemin imkansız değişiminin kendisini talep etmeliyiz...’