SON DAKİKA

Resesyon

Resesyonun bizdeki anlamıyla Durgunluk, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH), istihdam ve ticarette azalma ile karakterize edilen bir ekonomik gerileme dönemidir.

Dünyanın konuştuğu bu resesyon konusu,  genellikle hem bireyler hem de bir bütün olarak ekonomi için olumsuz bir olay olarak kabul edilir. Ancak bazı iktisatçılar, resesyonların verimliliğin ve yeniliğin artmasına yol açmak gibi olumlu etkilerinin de olabileceğini öne sürüyor. Yani anlayacağınız olaya nereden bakacağınıza bağlı. Ama bizim gibi yurt dışına bağlı ekonomiler için biraz olumsuzluk arz ediyor. 

Bir durgunluk, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH), istihdam ve ticarette azalma ile karakterize edilen bir ekonomik gerileme dönemidir. Durgunluk sırasında, işletmeler karlılığı sürdürmek için mücadele edebilir ve çalışanlarını işten çıkarabilir, bu da işsizliğin artmasına ve tüketici harcamalarının azalmasına neden olabilir. Daha düşük tüketici harcamaları daha fazla işyeri kapanmasına ve iş kayıplarına yol açtığından, bu durum ekonomik gerilemenin kısır döngüsüne yol açabilir.

Resesyonda, iş kaybı veya azalan gelir nedeniyle iki yakayı bir araya getirmekte zorlanabileceklerinden, bireyler ve aileler üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Ayrıca mal ve hizmet satın almakta zorlanabilirler, bu da yaşam standartlarının düşmesine neden olabilir.

Ancak bazı iktisatçılar, resesyonların verimliliğin ve yeniliğin artmasına yol açmak gibi olumlu etkilerinin de olabileceğini öne sürüyor. Ayrıca, uzun vadede daha güçlü, daha sürdürülebilir büyümeye yol açabilecek finansal ve ticari yeniden yapılanmaya da yol açabilirler.

Farklı durgunluk türleri olduğunu, bazılarının doğal afetler, salgın hastalıklar veya savaş gibi dış etkenlerden, bazılarının ise para veya maliye politikası hataları gibi iç etkenlerden kaynaklandığını not etmek önemlidir.

Her halükarda, Hükümetler ve merkez bankaları, bir durgunluğun etkilerini hafifletmek için, örneğin faiz oranlarını düşürmek için para politikası ve hükümet harcamalarını artırmak için maliye politikası uygulamak gibi adımlar atmak zorunda kalırlar.

Sonuç olarak, durgunluk, bireyler ve bir bütün olarak ekonomi üzerinde önemli olumsuz etkileri olabilecek, ancak uzun vadede olumlu etkilere de yol açabilecek bir ekonomik gerileme dönemidir. Bir durgunluğun nedenlerini ve etkilerini azaltmak için atılabilecek adımları çok iyi anlamak önemlidir.

Türkiye, son yıllarda en sonuncusu 2018-2019'da olmak üzere birkaç durgunluk yaşadı. Durgunluğa, yüksek enflasyon, değer kaybeden bir para birimi ve büyük bir cari hesap açığı gibi faktörlerin bir kombinasyonu neden oldu. 2018 yılında Türk lirasının ABD doları karşısında yüzde 30'dan fazla değer kaybetmesi, ithal malların maliyetinde önemli bir artışa ve enflasyonda ani yükselişe neden oldu. Faiz oranlarındaki artışla birleşen yüksek enflasyon, tüketici harcamalarının azalmasına ve ekonomik büyümenin azalmasına neden oldu. Ayrıca, yüksek kamu borcu ve bir ülkenin ithalat ve ihracatı arasındaki farkı ölçen cari açık, ülkeyi dış şoklara karşı daha savunmasız hale getirdi. Türkiye hükümeti, durgunluğa, hükümet harcamalarını kısmak, vergileri artırmak ve para politikasını sıkılaştırmak gibi bir dizi ekonomik önlem uygulayarak yanıt verdi. Ancak, büyük cari açık ve yüksek enflasyon gibi durgunluğa katkıda bulunan temel yapısal sorunları ele almak için yeterli adımları atmadığı için eleştirilere maruz kaldı. COVID-19 salgını, Türkiye ekonomisi üzerinde de önemli bir olumsuz etki yaratarak GSYİH'da keskin bir düşüşe ve işsizliğin artmasına neden oldu. Hükümet, pandeminin ekonomi üzerindeki etkilerini hafifletmeye çalışmak için işletmelere ve bireylere mali yardım da dahil olmak üzere bir dizi önlem uygulamaya koydu. 

Fakat, ülkemizde durum çok zor. Çünkü yıllık yaklaşık 250 milyar dolarlık bir finansmanı yönetmekte Türkiye zorlanabilir. 

Sonuç olarak, Türkiye son yıllarda hepimizi derinden etkileyen yüksek enflasyon, değer kaybeden paramızın değeri ve bir de büyük cari açık bize resesyon yani durgunluğu zaten yaşatmıştı. Şimdi ABD Resesyon korkusuyla diğer ülkelere de korku salıyor. Hükümetimiz, durgunluğun etkilerini hafifletmek için bir çok adım attı. Fakat yanan bir ocağa odun atmak gibi bir çaba gerekiyor. Siz odun attıkça odun yanıyor yok oluyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nden aldığım rakamlara göre, geçtiğimiz yıl 254.209 Milyar Dolarlık bir ihracat yapmışız. Geçen ay bu ihracat rakamı yaklaşık 23 Milyar dolar. İnanıyorum ki, 103 bin 810 ihracatçı firma çalışıp çabalayarak ülkemizin durgunluk yaşamamasını sağlayacaktır.