SON DAKİKA

Ortodoks Ekonomi Modelinde Bir Türkiye (1)

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin NEBATİ'nin 29 Eylül 2022 tarihinde Ekonomi Dönüşüm ve Paradigmalar Zirvesi'nde yaptığı konuşmada sarfettiği; "Neo-klasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır." cümlesi ülke gündeminde en çok tartışılan konulardan olmuştu.

Belli ki cümle, NEBATİ’nin danışmanları tarafından Akparti hükümetinin Mehmet ŞİMŞEK öncesi son 10 yılda uyguladığı ekonomi politikalarını özetleyen bir cümle olarak hazırlanıp önüne konulmuştu. Aslında cümle, ekonomi terminolojisiyle herhangi bir sorun da içermiyordu. Ancak bu konuşmayı, sürekli artan döviz ve enflasyon ortamı yanı sıra ekonomi kökenli olmamasına yönelik tartışmaların da zirve olduğu bir süreçte yapması, NEBATİ’yi toplum, medya ve ekonomi dünyasında ironi ile iç içe bir eleştirinin merkezine yerleştirdi.

Cümleyi ilginç kılan şey, Ekonomi kökenli olmaması iddiaları yanında toplumun kavrayış seviyesinin üstünde teknik kelimeler içermesiydi elbet.  Ancak ele alınan kelimelere baktığımızda aslında cümle, uygulanan ekonomi politikalarının özetini de içermekteydi. Cümlede geçen Neo-Klasik Ekonomi, epistemoloji, Heterodoks yaklaşım, davranışsal ekonomi, nöro ekonomi gibi kavramlara bakıldığında Türkiye’nin son 10 yılını özetleyen politikalar rahatlıkla okunabiliyordu.

Kelimeleri tek tek açıklamaya gitmeyeceğim. Klasik bir Google taraması ile anlamları öğrenilebilir. Ancak cümlenin Akparti politikalarına yönelik Mehmet ŞİMŞEK öncesi uyguladığı politikaları açıklaması açısından değerlendirilmesini faydalı görüyorum. Özellikle cümlede öne çıkan Heterodoks Yaklaşım, tam da bu politikaların özeti aslında. Kavramsal olarak Heterodoks yaklaşım, diğer bir tabirle Heterodoks Ekonomi Modeli, geleneksel ekonomi görüşlerinin ve yaklaşımların dışında kalan uygulamalara verilen genel bir isimdir diyebiliriz. Bu model ekonomide daha çok yönlendirmeci devlet politikaları ön plana çıkmaktadır. Bu modelde ekonominin süregelen yaklaşımları yetersiz görülmekte ve hükümetin ekonomiye müdahalesi, liberal ekonomistlerce hoş görülmese de daha fazla ön plana çıkmaktadır. Ayrıca enflasyonu baskılamak için bütçe açıklarının oluşması, artan enflasyon ve dövize rağmen faizin düşürülmesi, karşılıksız para basma, fiyatların sabitlenmesi, Merkez Bankasına müdahaleler gibi yöntemler ile sık karşılaşılmaktadır. Tabii bunlar teknik açıklamalar. Ancak bazen uygulanan politikaların vadeleri de göz önüne alındığında tamamen göz ardı edilebilecek politikalar olduğunu söyleyemeyiz. 

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’ın artan enflasyon ve dövize rağmen doktrinlerin aksine faizin indirilmesinde ısrar etmesinin, yani heterodoks yaklaşımda kalınmasında ısrar etmesinin nedeni, yatırım ve üretime gitmesi gereken sermayenin faize yönelmesini engellemek istemesinden kaynaklanmaktaydı. Bu yaklaşımla faize gidecek sermayenin (sıcak paranın) üretime yönlendirilmesi, uzun vadede büyüme ve kalkınmaya katkıda bulunacak, bunun yanında ihracat yoluyla dövizde düşüş sağlanacak  ve üretim ile talep sorunu çözülecekti. Böylece enflasyonun düşürülmesi sağlanacaktı. Bunun yanında artan üretim ile birlikte istihdamda da artışlar gerçekleşecekti. 

Tabi bu yapısal reformlar ile birlikte gerçekleştirildiği durumda başarılı olabilecek bir modeldi. Türkiye’de bunun başarılı olabilmesi, sadece yapısal reformlar ve heterodoks politikalar ile açıklanacak bir durum değil; ne yazık ki, aynı zamanda ticari etiğin ve toplumsal para ahlakının da göz önünde bulundurulmasını gerekli kılmaktadır. Bu açıdan yaklaşıldığında bu politikalarda başarı sağlanamadı. Dövizin ateşi, maliyeti büyük olmasına karşın Kur Korumalı Müdahalelerle dizginlenmeye çalışıldı. Aslında bütçeye maliyeti daha büyük olmasına karşın bu yöntemin seçilme nedeni, artan döviz ve enflasyonun daha büyük ekonomik ve sosyal maliyete sebebiyet vermemesinin önüne geçmekti. Yani daha büyükten maliyetten kaçınmak için büyük maliyet tercih edilmişti. Sonuçları dövizi bir süre bastırması açısından faydalı göründü. Ancak bunlar geçici tedbirlerdi. Kalıcı tedbirler için yeni hükümetin açıklanmasını bekleniyordu. Nitekim yeni hükümetin ilk işi Heterodoks politikaları masaya yatırmak ve Rasyonel politikalara yani Ortodoks Politikalara geçmek olacaktı…