SON DAKİKA

Moda kelime "sürdürülebilirlik"

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ama bu kelimenin taşıdığı değere layık yaşamadığımızı bilmediğimiz günlerdeyiz.

Kelime anlamıyla "Sürdürülebilirlik; bugünkü neslin ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün verilmeksizin karşılanması" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım bile ilk okuduğumuzda bize biraz anlaşılması zor geliyor. Moda kelime dedik modanın en büyük sektörlerinden olan tekstil sürdürülebilir olmaya en fazla ihtiyaç duyan sektörlerden. 

Günümüzde ihtiyaçtan çok keyfi olarak tüketime yönelmesiyle birlikte tüketim hızı da giderek artıyor. "Benden sonra tufan” diyen ender ülkelerden biri olarak bu sürdürülebilirlik işine çok kafa yormamız gerekiyor.  Özellikle moda anlayışının da tekstil sektörüne getirmiş olduğu keyfi tüketim, bu sektörün ekosistemi bozan sektörler arasında önemli bir yer edinmesine neden olmuş yıllardır. Artan dünya nüfusu ile birlikte azalan kıt kaynaklar ve bu nedenle gelecek nesillerin yaşamının tehdit altında olması bilim insanlarını çözüm arayışına itmiş, Sanayileşmenin de artmasıyla birlikte kaynaklar giderek daha hızlı tüketilmeye başlamış ve bu durum eko sistemdeki tüm canlıları etkilemiştir. Yani bir “biz büyüdük ve değişti dünya” şarkısı daha bu programda.

Daha fazla insan sürdürülebilirliği yaşamlarına uygulamaya başladıkça ve daha bilinçli tüketiciler haline geldikçe, geri alma programları kavramı popülaritesini artırıyor. Bunu şimdilik büyük marka olmuş tekstil şirketleri yapıyor. Kullanılabilir olan bir bölümünü Afrika'ya yolluyor diğer bölüm tekrar kazanılmak üzere işleniyor. Bu, doğal olarak, herhangi bir geri alma programı için ideal senaryodur. The Guardian'ın bildirdiğine göre, küresel ikinci el endüstrisinin değeri 3,7 milyar dolar değerinde olan, başka türlü hayır amaçlı bir eylemde yer alan çok sayıda işletme var. Bu bağışların faydaları var ve çoğu zaman onlara en çok ihtiyaç duyan insanlara ulaşıyor.  Ancak bazen de plağın diğer yüzü ortaya çıkıyor ve kıtanın birçok ülkesine o kadar çok giysi ulaşıyor ki, hükümetler bunları kullanmakta zorlanıyor,  çoğunun seyahati çöplüklerde sona eriyor veya zaten hassas olan ekosistemlere daha fazla zarar verecek şekilde bertaraf ediliyor. 

Gelişmiş ülkelerden sıklıkla ikinci el kıyafet alan ülkelerden biri olan Tunus, yalnızca 2019 yılında 190.000 tondan fazla bağışlanan kıyafet ithal etti ve bunlar şu anda ülkede satılan giysilerin yarısını oluşturuyor ve önemli miktarda ithal bağış hesaba katılmamış durumda kalıyor.

Moda, özellikle hızlı moda, sık sık yeni koleksiyonlar sunmak için hız ve düşük maliyete odaklanıyor. Bununla birlikte, bu sektördeki sorun, olumsuz çevresel etkisidir. Bir yandan, hızlı büyüyen pamuk, genellikle toprak kirliliğine ve tükenmesine ve su ötrofikasyonuna neden olan endüstriyel, toksik kimyasalların (böcek ilaçları ve gübreler) kullanılmasını gerektirir.

Öte yandan, çok fazla tekstil atığı var ve birçok giysi, yıkanırken mikro plastik olarak okyanusa kaçan sentetik elyaftan üretiliyor. Bu şekilde, bir şirket dayanıklı malzemelerle giysiler yapıyorsa, sürdürülebilir şekilde üretilmiş pamuk kullanıyorsa, değer zinciri boyunca döngüsel ekonomi ilkelerini uyguluyorsa ve daha az toksik kimyasallar kullanıyorsa, çevreye karşı sorumlu oluyor demektir.

Sürdürülebilirlik aynı zamanda sosyal olarak sorumlu olmakla da ilgilidir. Ve genel olarak, moda endüstrisi şu yıllarda ne yazık ki çok sorumlu bir endüstri değil. 

Bu eşyaların taşınmasının kirliliğinin yanı sıra, bu giysilerin üretiminin arkasındaki insan gücü en endişe verici olan şey. Bu ülkelerdeki insanlar (genellikle kadınlar ve çocuklar) genellikle çok düşük ücret alırlar ve kötü koşullar altında çalışırlar. Sosyal durumlarını pek iyileştiremezler ve çoğu zaman sadece faturaları ödemek ve hayatta kalmak için çalışmaya devam ederler. 

Bunun için insanlar ihtiyaç duymadıklarını reddetmeli, aldıklarını azaltmalı, yeniden kullanmalı ve geri dönüştürmelidir.

Anlaşılan şu ki artık ömrümüzü sürdürebilmemiz ve bizden sonrakileri de sağlıklı yaşatabilmemiz için çok dikkatli olmak gerekiyor. Sorumsuzca harcadığımız su ve diğer gıdalar aslında gelecek jenerasyonun elinden alınmış haklar gibi. 26 Mart'ta 40 ülke lideri Amerika Birleşik Devletleri'nin ev sahipliğindeki sanal iklim zirvesinde bir araya geldi.  Bu toplantıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “iklim değişikliği uyum strateji ve eylem planını 2030 ve 2050 hedefleri doğrultusunda güncelliyoruz. 2015 yılında sunduğumuz ulusal katkı beyanı çerçevesinde 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında yüzde 21'e varan azalma bekliyoruz” dedi. Virüssüz sağlıklı nice günlere...