SON DAKİKA

MENA Bölgesi'nde son durum

Son aylarda pazar karıştı. Pazar dediğim de Mena bölgesi. Bütün karmaşanın içinde olan bir ülke olarak, yüzümüz bir türlü gülmüyor.

Tam işleri yoluna koyduk diyoruz, dünyada bizi ilgilendiren bir olay oluyor. Nedense bu olayların hepsi de bizim bölgede oluyor. Yani MENA bölgesinde

MENA Bölgesi de, Kuzey Afrika’da Fas’tan başlayarak Orta Doğu’ya doğru uzanıyor; Cezayir’i, Sudan’ı ve Libya’yı içine alıp Mısır’a, buradan da İran’a kadar uzanıyor. Bu büyük ülkelerin oyuncağı olan MENA bölgesi,  şu ülkeleri de kapsıyor. Suudi Arabistan Yemen, Suriye, Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Kuveyt, Moritanya, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Tunus. Yani

M — Middle E — East  N — North  A — Africa   Baş harfleriyle bu akrostiş oluşturmuş. Aslında bölgenin standart bir tanımının olmadığını ve söz konusu coğrafyadaki diğer bazı ülkeleri de kapsadığını belirtelim; İsrail, Filistin, Azerbaycan, Afganistan gib. Bu ülkeler hep karmaşa içinde. Ekonomileri bir türlü adam olmuyor, olamıyor. Biz de ülke olarak tam ortasına yerleşmişiz. Aslında, “bize ne” deme şansımız var. Ama tarihimiz müsade etmiyor. Çünkü bu saydığım ülkelerin bir çoğu Osmanlı İmparatorluğu'nun illeri. Tarihi bağlarımız var. Diğer yandan Akdeniz bölgesi için de önem arzediyor. 

Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki yaratılan kargaşa, Avrupalıları da doğrudan etkiliyor. Hemen ağlamaya başlıyorlar. Ama zaten işleri karıştıran onlar. Sonra bizim Cumhurbaşkanımız Libya Başkanını misafir edince "Vay siz nasıl işbirliği yapıyorsunuz " diye başlıyorlar ekonomimizi kurcalamaya. Yine de Avrupa ülkelerinin bölgedeki etkileri hiç bu kadar zayıf olmamıştı. 2011'de Arap ayaklanmaları dalgasının başlamasından bu yana bölge, devrimci hareketler yaşıyor. Otoriter yönetimin sona ermesi ve yeniden kurulması ve yerleşik elitlerin değişim ajanlarını çökertmek için tekrarlanan girişimleri yaşanıyor. Çünkü artık Afrika'da biz de varız. Ve o coğrafyada oyun kurmaya başladık. Çin zaten tüm Afrikayı dünyaya çaktırmadan ele geçirmiş vaziyette. Bölgesel oyuncularla önemli ekonomik ve siyasi ortaklıklarına rağmen, Avrupa meydana gelen büyük değişimleri görüp kendine göre etkileyemedi. Sonucunda bu başarısızlık Avrupalılar için yüksek bir maliyeti oluşturdu. 

Bugün hala Libya, Suriye ve Yemen'de iç savaşlar hüküm sürüyor. Avrupalılar yıllardır sömürdükleri bu ülkelerde giderek daha zayıf görünüyor. Halkın hoşnutsuzluğu, Cezayir, Irak, Lübnan ve Sudan'da büyük çaplı halk protestolarını kışkırttı - ve bölgenin başka yerlerinde de kaynıyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika, önümüzdeki yıllarda daha fazla uyumsuzluk ve kargaşaya mahkum görünüyor - bu, 2011 ayaklanmalarının siyasi, ekonomik ve sosyal itici güçlerinin her zamanki gibi güçlü kaldığının temel gerçekliğini yansıtıyor. Bu arada, ayaklanma, artan dış müdahale için açıklıklar yarattı ve aşırılık ve istikrarsızlaştırma güçlerini besledi. Ancak, bizim gibi ülkelerin bu tip yerel ülke yönetimlerinin yanında olması çok önemli. Bazı kesimler boşa para harcadığımız konusunda eleştirilerde bulunuyor. Ama getirisi dünya ve bizim için muhteşem olacak gibi görünüyor.  

AB, MENA bölgesiyle temas kurduğu sınırlı durumlarda, istikrarsızlığın altında yatan nedenlerden ziyade göç krizini ve terörizm tehdidini ele almak için tasarlanmış kısa vadeli, işlemsel politikalara odaklandı. Burada güya oluşturulan Avrupa Birliği bloğu, öncelikle Türkiye, Libya anlaşmasını engellemek ve mültecilerin Avrupa'ya geçişini önlemek için Avrupa sınır kontrolünü ellerinde tutma isteğinden oluştu. Bu düzenlemelerden bazıları yalnızca insan hakları ve mülteci hukuku açısından son derece tek taraflı ve menfaatçi davranışlardan oluşuyor. 

Avrupa'nın, Kuzey Afrika'daki ülkelerle - ve bölgedeki diğer ülkelerle - karşılıklı olarak yararlı bir çalışma yöntemi bulmadaki yetersizliği, diğer güçlerin bölgeye artan ilgisini daha da arttı. 

MENA ülkeleri son aylarda geleneksel Avrupalı ortaklarından uzakta kalarak, bizim gibi ülkelerin sağladığı fırsatlardan yararlanmaya başladı.  AB'nin bölgeye daha derin veya daha uzun süreli siyasi müdahil olma konusundaki baskısı, Rusya'nın yanı sıra İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi güçlerin ittifaklarını güçlendirmek için daha fazla özgürlük sağladı. Uyum sağlamazlarsa, Avrupalılar bu kıtada giderek daha önemsiz hale gelecekler. Böylece yıllık ortalama 650 milyar dolardan olacaklar. Bizim gözümüz yok el alemin parasında ama o paradan biraz da bize aksa kötü mü olur. Sevgiyle kalın.