SON DAKİKA

Matematik öğrenme

Biliyorsunuz yıllardır bu gazetede ekonomi yazıyoruz. Siz de bizi okumak için tevazu gösterdiniz desteklediniz... İşte biz de sizin için devamlı araştırıp diğer mecralarda olmayan haber ve bilgileri oluşturmaya çalışıyoruz.

Demem o ki bizim yaptığımız iş Matematik temelli bir iş. Bir çoğumuzun sevmediği matematik okunmaya başlamamız zekamız için de destekleyici. Çocukken cebir, geometri istasyonlarına uğramaktan ve matematik treninden bıkmıştım. Bu trenden ineyim diye düşündüm. Ama lisede Fen Bölümünde okudum, Üniversitede İşletme Mühendisliğini kazandım. Bunları hep matematik vasıtasıyla başardım. Ama yine de ne bileyim matematik deyince hep kaçıyorum. Bu tüccar kafa olmayışımdan da olabilir. Benim için ya 1 var ya da sıfır. Bilgisayar kafası. Ama artık daha olgun düşünebilen buçukları da görebilen bir adam oldum. On sekizinci yüzyılın saf matematik dediği disiplinlerden üçü. Lisede cebir ve geometriyi çok çalışarak geçtim. Ama gerçek bu ya hiç kalkülüs almamıştım. Ne olduğunu bile bilmiyordum. Her zaman bir konu olmaktan çok bir varış noktası, parlak kızların ve erkeklerin sırlarını paylaştığı özel bir yer gibi görünmüştü o yıllarda bana. Oysa, Ekonomide kalkülüs, hem marjinal maliyet hem de marjinal geliri kolayca hesaplamanın bir yolunu sağlayarak maksimum kârın belirlenmesine izin verir. Kalkülüs, denklemlere yaklaşık çözümler bulmak için de kullanılır; pratikte diferansiyel denklemleri çözmenin ve çoğu uygulamada kök bulma yapmanın standart yoludur. 

Neyse bunu o yıllarda anlamadım ama Üniversite ve daha sonra bu konulara kafa yormaya başladım. Yapabildiğim kadarıyla matematiği bitiremedim ama onun üzerine düşünme ve ortaya çıkardığı sorular temelinde devam ediyor. Ne öğrendim? Diğer şeylerin yanı sıra, matematiğin uygarlığın ürettiği en açık eser olmasına rağmen, aynı zamanda çözülemeyecek birçok spekülasyona da neden olduğunu mesela… Bu spekülasyonlar konusunda en yüksek mevkileri işgal eden rakamlar bile onları çözemez. Şaka gibi ama devamlı bir başka konu çıkıyor. Anlaşılan, bir ömür görev için yeterli görünmüyor. Isaac Newton ve Gottfried Wilhelm Leibniz bile anca ortaya çıkarmış bu işleri. Bu matematik işi hem gerçektir hem de gerçek değil. Romancılar ve müzisyenler gibi matematikçiler de fiziksel dünyada varlığı olmayan düşünce nesneleri üretirler. (Anna Karenina, Anna Karenina hakkında bir düşünceden daha gerçek değildir.) Diğer sanatçılar gibi, matematikçiler de başkalarının nadiren veya nadiren ziyaret ettiği bir dünyaya sahiptir. Ancak matematikçiler için bu bölgenin diğerlerinden daha fazla kuralı vardır. Ayrıca matematikçiler için farklı olan, hepsinin o dünyanın içeriği hakkında bildikleri kadarıyla hemfikir olmaları ve tüm matematikçilerin, nesneler kavramsal olsalar bile, içinde aynı nesneleri görmeleridir. Hiç kimsenin versiyonu, doğru olduğu sürece, bir başkasınınkinden daha doğru değildir. Bu dünyanın bazı kısımlarında yoğun bir şekilde yerleşim var ve bazı kısımlarda ise pek yerleşim yok. Parçalar sadece birkaç kişi tarafından ziyaret edildi ve bir ortaçağ haritasındaki karanlık yerler gibi parçalar bilinmiyor. Bilinen parçalar geçicidir, ancak aynı zamanda gerçek olduğu için somuttur ve fiziksel dünyadaki herhangi bir nesneden daha güvenilir ve sonsuzdur. Aynı dili paylaşmayan veya diğerinin söylediği bir kelimeyi anlamayan iki kişi, meditasyon gibi sessizce birbirleriyle matematik yapabilirler. Bunları yazarken belki bana bu adamın kafası karıştı galiba dermişsiniz gibi geliyor. Hayali bir dünyanın yanılmaz olması çok garip. Bu spektral nitelik, matematikçiler için bile şaşırtıcıdır. Matematikçi John Conway bir keresinde şöyle demişti: “Bu oldukça şaşırtıcı ve hayatım boyunca matematikçi olmama rağmen hala anlamıyorum. Gerçekten orada olmadan şeyler nasıl orada olabilir?”

Çocukluğumda olduğu gibi, matematik pratiği tarafından az çok seri bir şekilde yenilgiye uğradım. Yine de bu sefer matematik hakkında okumaktan ve beni tanıştırdığı dünya hakkında düşünmekten zevk aldım. O dünyayı turist olarak ziyaret etmek bile beni genişletiyordu ve düşüncemi değiştirdi. 

Neyse bu haftaki yazımda size enflasyon şöyle oldu böyle oldu diye yazamadım. Ya da “Biz Rusya ile Ukrayna savaşıyla oyalanırken Amerika ile Çin ne zaman birbirine girecek Tayvan’a ne olacak?” Da demedim. Durup dururken Japonya’da eski başbakan neden öldürüldü, arkasında kimler var, dünyayı nasıl etkiler diye de yazmadım. Onları da başka yazıda değerlendiririm.