SON DAKİKA

Keşke tuz koksaydı!

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Plastik Kapanından Çıkış Raporu; küresel plastik üretimini yılda 60 milyon ton ve küresel plastik atık miktarını yılda 27 milyon ton olarak açıkladı.

Bilimsel veriler; Türkiye’de yılda 55.000 ton plastik atık denize karıştığını, soframızdaki deniz tuzu, göl tuzu, kaya tuzlarının tamamının mikroplastik içerdiğini göstermektedir. Mikroplastikler; çapraz bulaşmayla deniz ürünleri, yiyecek ve içeceklerle temas eden kaplar ve ambalajlar vasıtasıyla vücudumuza girmektedir. 

Plastik ile temas eden ve çevre dostu olarak bilinen kağıt bardaklar da bu riskin önemli bir parçasıdır. Kağıt bardakların hafif ve kolay taşınabilir olmaları, tek kullanımın oluşturduğu hijyen algısı, tasarım çeşitliliği, taşıma ve tüketmede pratik ve kolay seçenek olması yeme içme mekanlarında tercih edilebilirliğini ve yaygın kullanımını artırmıştır. Kağıt bardakların iç ve dış yüzeylerinin sıvı geçirgenliğini önlemek için plastik kaplamalara yani polietilen (PE) denilen malzemelere başvurulmuştur. Bilimsel veriler bu malzemenin yüksek sıcaklıklar altında veya uzun süreli temas sonucunda küçük parçalara ayrıldığı ve mikroplastiklere dönüştüğünü göstermektedir. 

Plastik malzemelerin zararları yalnızca çevre kirliliği ve ekosistem üzerinden değerlendirilemez. Mikroplastiklerin insan sağlığına onarılamaz zararlar verdiği bilinmektedir. Sürdürülebilir insanlık nesline ve insan gen yapısına verdiği zararlar henüz ölçümlenemese de; toksik madde transferinden kaynaklanan sorunlar, kronik iltihaplanma ve bağışıklık sistemi, hormonal ve sindirim sistemlerine verdiği zararlar ölçümlenebilmektedir. 

Türkiye Dünya’nın 3. Büyük plastik üreticisidir. Tek kullanımlık plastik ürünlerden yılda bir milyar dolardan fazla ihracat geliri elde etmekte ve ihracatın dört katı seviyesindeki üretimini de iç pazara sunmaktadır. Plastik konusunu ekonomi üzerinden değerlendirildiğinde yüzümüze geniş bir gülümseme yayılsa da, insan beden sağlığı, çevre ve ekosistem üzerinden değerlendirdiğimizde ağlanacak halimize güldüğümüz ortaya çıkmaktadır. Üstelik plastikten kaynaklanan sağlık sorunlarının giderilmesi için yapılan sağlık harcamaları, plastik üretiminden elde edilen gelirle yarışacak düzeydedir. 

Devlet vatandaşının beden ve ruh sağlığını korumak zorundadır. Bu zorunluluk devlete anayasal bir görev yüklemektedir. Devlet ne plastik sektörünün maliyetler üzerinden yaptığı algıları ne ihracat gelirlerini ne de tüketicinin yetersiz bilincinden kaynaklanan boşlukları görmezden gelemez. Devlet yasal düzenlemelerle bu tehlikeyi önlemek zorunda olduğu gibi, tüketicilerin plastik kullanımını azaltacak ve sürdürülebilir alternatiflere yönelmeye teşvik edecek bilinç ve farkındalığa erişmesini sağlamak zorundadır. 

Avrupa Birliği Tek Kullanımlık Plastikler Mevzuatı’nın önemli bir bölümünü geçtiğimiz günlerde yürürlüğe geçirdi. Plastik tıbbi malzemeler dışındaki tek kullanımlık plastikler yasaklandı. Kadın pedleri ve sigara filtreleri 2027 yılına kadar yasaktan muaf tutuldu ancak tüketiciyi uyaran ibareler bulunmasını kararlaştırdı. Su ve meşrubat saklayan tek kullanımlık plastik şişeler şimdilik yasağa dahil edilmedi. Ancak; plastik köpük ve plastikten yapılan tek kullanımlık tabak, çatal, bıçak, bardak, kulak çubuğu ve pipet gibi ürünlerin Avrupa Birliği ülkelerine girişini yasakladı. 

Avrupa Birliği üyesi ülkeler kendi iç yasalarını AB Tek Kullanımlık Plastikler Yasası’na uyarladı. Avrupa Birliği önümüzdeki günlerde plastik üretimi ve tüketimini çevre ve ekosistem yönüyle de çerçeveleyecek yasal düzenlemeler üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Türkiye; Tek Kullanımlık Plastik Mevzuatı’na uygun değişiklikleri kendi gündemine taşımak, yasalarını bu mevzuata uygun hale getirmek durumundadır. 

Kimyasal olarak modifiye edilmeyen doğal polimerler, toprakta çözülebilen pamuk ve bambu gibi bitkilerden elde edilen ürünler, geri dönüşümü kolay ve doğada kaybolabilen selülöz ve vizkoz temelli ürünler plastiğin alternatifi olmaya devam etmektedir. Gıda ile temas eden besinlerin tamamının tüketim, saklama ve taşıma ambalajlarının, üretim sürecinde kimyasal içermeyen “Taştan Kağıt Teknolojisi” ile yapılması yönündeki çalışmalar plastiğin alternatifi olarak gündeme gelmiştir.