SON DAKİKA

İsrail için sonun başlangıcı mı?

Normalde bu haftaki köşede bir önceki haftanın konusunun devamı olacaktı. Ancak Filistinli direnişçilerin İsrail'e karşı başlattıkları Aksa Tufanı harekâtı nedeniyle o konu şimdilik başka zamana bırakmak daha uygun olacak. Dünyanın ve bizim de gündemimizi bir anda değiştiren Filistinli direnişçilerin varlık mücadelesine değinelim istedim.

Bu yazıyı ele alırken İsviçre’nin Basel kentindeydim. Bu şehri gezerken iki Karadenizli aile ile tanıştım. Onlar da uzun süredir burada yaşayan ailelerdi. Ren Nehrini kano tipi bir sal ile gezdikten sonra nehir boyunca birlikte yürüdük. Bir binanın önünden geçerken Karadenizli abilerimizden biri bana büyük bir binayı gösterdi. “Şu sarı binayı görüyor musun?” dedi. “Evet” dedim. “O bina, Theodor Helz’in İsrail’i kurduğu yerdir” dedi. 

Bahsettiği bina aslında 1896’da yapılan 1. Uluslararası Siyonizm Kongresinin yapıldığı oteldi. O toplantının önemi, İsrail devletini kurulması fikrinin orya atılması nedeniyle önemliydi. O kongrede Siyonizm’in kurucusu ve isim babası Theodor Helz "Ben bugün burada Yahudi Devleti'ni kurdum; ancak bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde ya da elli sene sonra bunu herkes böyle bilecektir" diye bir cümle kurar.

Tam da dediği gibi 52 sene sonra Batılı güçlerin yardımıyla işgal edilen Filistin toprakları üzerine 1948 yılında Yahudi devleti kurulur. İsrail’in kurulması ile birlikte Ortadoğu’da dökülen kan ve gözyaşının böylece resmi temelleri de atılmış olur. 

Arz-ı Mevud düşüncesine sahip Siyonistler için elbette Filistin’in dar toprakları yeterli gelmeyecektir. Arz-ı Mevud denilen topraklar, Mısır’dan başlayıp koca Arap yarımadasını içine alarak Anadolu topraklarının doğu ve güneydoğu bölgesini kapsayacak kadar geniş topraklardır. Bu genişliğe ulaşana kadar o kan ve gözyaşı dökülmeye devam edecektir anlaşılan.

Filistin’e ait Batı Şeria başta olmak üzere birçok bölgede Filistinlere ait evleri yıkarak yerlerine yerleşim yerleri inşâ etmeyi, tepkilere rağmen sürdürmektedirler. Evlerinin ve topraklarının gasp edilmesine karşı çıkan Filistinliler ya tutuklanmakta ya da vurularak yaralanmakta veya şehit edilerek öldürülmektedir. Şu an İsrail hapishanelerinde binlerce Filistinli haksızca tutuklu olarak kalmaktadır. İsrail, Mescidi Aksa’ya baskınlar yaparak adeta meydan okurcasına giriş çıkışlara kısıtlamalar getirmektedir. Sadece bununla kalınsa iyi. Uzun süredir tadilat çalışmaları bahanesiyle altını oyarak Mescidi Aksa’yı yıkma planları da yaptığı bir gerçek.

Ayrıca Gazze, tam bir açık hava hapishanesine döndürülmüş durumda. Gazze’yi Filistin’in bütününden koparan İsrail, 2 milyon insanın yaşadığı Gazze’ye izinsiz herhangi bir şey sokulmasına izin vermemektedir. Çoğu zaman Gazze’de insanlar, İsrail’in gaddarca bu tutumu nedeniyle temel insani ihtiyaçlardan mahrum kalmaktadırlar. Bunun yanında bulduğu her fırsatta çeşitli bahanelerle Gazze’yi yüksek teknolojili silahlar bombardımana tutmaktadır.

Filistinli direnişçilerin İsrail’e yönelik son saldırısını bu minvalde okumalıdır. İsrailli yetkililerin son demeçlerinde de itiraf ettikleri üzere insan olarak görmedikleri Filistinlere yönelik bu tutumları bardağın taşan kısmı olduğu söylenebilir. Uzun süredir İsrail’e karşı mücadele eden Hamaslı direnişçiler, Gazze’ye ve Mescidi Aksa’ya yönelik bir operasyon istihbaratını aldıkları için karşı saldırı gerçekleştirdiklerini belirtmektedirler. Aslında Bunun için bir gerekçeye de ihtiyaçları yok. Zaten İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı ve yıldırma politikaları yeterince bir bahane oluşturmaktadır.

Bazı kesimlerce İsrail’in 11 Eylül’ü olarak yapılan bir operasyon olduğuna yönelik yaklaşımların da elle tutulur yanı yok. Bu da güçlü lobilerce İsrail’e atfedilen algıdan kaynaklanmaktadır. İsrail, zannedilenin aksine güçlü bir orduya ve güçlü bir İstihbarata sahip mi, bu tartışılır hale geldi. Çünkü kısıtlı imkânlara sahip olan Hamas ile girdiği her savaşta kaybeden ve dar bir alanda dahi Hamaslı savaşçıları tespit edemeyen İsrail’in, oluşturduğu güçlü ordu ve istihbarat algısının gerçek yüzü ortaya çıkmış durumda. Bu da gösteriyor ki; ABD öncülüğündeki Batının bir bomba olarak Ortadoğu’ya yerleştirdikleri İsrail için Ortadoğu’da kalmak artık bir varlık sorunudur.