İsrail, 1948'den bu yana Filistin topraklarını işgal altında tutuyor. Bu işgal, Filistinlilerin temel insan haklarını ihlal ediyor. İsrail, Filistin halkını göçe zorlamak, topraklarını ele geçirmek ve onlara tahakküm etmek için her türlü yöntemi kullanıyor. Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılar, İsrail'in bu politikalarının bir uzantısı.

* * *

Gazze adeta bir açık hava hapishanesine çevrilmiş durumda. Şerit, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri ve 2 milyondan fazla Filistinli, her türlü insani yardıma muhtaç. İsrail'in saldırıları, uluslararası toplumun tepkisini de çekmiş durumda. BM Genel Kurulu, İsrail'in saldırılarını kınayarak, derhal durdurulmasını talep etti. Ancak İsrail, uluslararası toplumun uyarılarını hiçe sayarak, saldırılarını aralıksız sürdürüyor.

Bu vahşet karşısında, Filistin halkının yanında olmak barıştan yana her dünya vatandaşının görevi. Çünkü, İsrail'in saldırıları sadece Filistin halkına değil, insanlığa karşı da işlenen bir suçtur. Bu vahşet karşısında, sessiz kalmak, suça ortak olmak anlamına gelir.

Ancak ne yazık ki, dünya bu vahşete karşı yeterince tepkili değil.

BM, İsrail'in saldırılarını kınamasına rağmen, etkili bir yaptırım uygulamaktan kaçınıyor. Batılı ülkeler, İsrail'in en büyük destekçileri arasında yer alıyor. Bu ülkeler, İsrail'in saldırılarını görmezden geliyor, hatta kısmen destekliyor.

Bu durum, İsrail'in saldırganlığını daha da körüklüyor.

* * *

İsrail, uluslararası toplumun tepkisinden korkmuyor. Çünkü biliyor ki, bu zulme karşı bir yaptırım uygulanmayacak.

Son olarak 26 Ekim'de, İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine saldırı düzenledi. Saldırılarda en az 20 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail, saldırılarını, Filistinli direniş gruplarının İsrail'e roket saldırılarına misilleme olarak gerçekleştirdiğini iddia ediyor. Ancak Filistinli direniş grupları, İsrail'in saldırılarını öncelediğini belirtiyor. 

İsrail'in Gazze'ye saldırıları, insanlık adına utanç verici! Bu vahşet karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. 

Barış istemek suç değildir. Ne İsrailli ne de Filistinli tek bir çocuğun burnu kanamasın, Ortadoğu özlediği huzur dolu savaşsız, zulümsüz günler görsün. Bundan daha insani nasıl bir istek olabilir ki?

* * *

Birkaç gün sonra Cumhuriyetimizin 100. Yılını Kutlayacağız (!)

Savaşın, yedi düvelinin saldırısının ne demek olduğunu barışın manasını en çok çözmüş millet ve küllerinden doğan bir ülkeyi 100 yıldır ayakta tutan bir halk olarak önce birbirimize kenetlenmeli, sonra ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinden yola çıkarak mazlumun yanında durmalıyız.

Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun!