SON DAKİKA

H.G.Wells, bilimkurgu ve Atatürk

H.G.Wells, Jules Verne ile birlikte en çok önem verdiğim yazarlardan olmuştur. Bunun nedeni ise gelecekte olabilitesi yüksek olan gelişmeleri sosyolojik olarak değerlendirip, yaklaşık 100 yıl önceden tahmin ederek kurgu haline getirebilme başarısını gösteren ender yazarlardan biri olmasıdır.

İyi de, Wells ve bilim kurgu edebiyatıyla Atatürk arasındaki bağlantı nedir diye soracak olursanız?

Tamda onu anlatmak için bu günkü analizimi detaylandırmak istiyorum.

Ancak öncelikle H.G.Wells’i tanımamız gerekiyor;

Wells (1866-1946) ; günümüzde en fazla beyaz perdeye uyarlanan kitabı olan yazarlardan biridir. Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam, Ağrı Dağı Yolcusu Kalmasın, Kuyrukluyıldız Günleri ve Zaman Makinesi adlı bilimkurgu romanlarıyla tanınan ama neredeyse edebiyatın her dalında birçok eser vermiş olan İngiliz yazardır. Sosyalist olduğunu açıkça söyleyen H.G. Wells'in çoğu eserinde önemli ölçüde siyasi ve sosyal yorumlar bulunmaktadır. Jules Verne gibi gelecekteki teknolojik gelişmeleri anlattığı kitaplarıyla bilimkurgu dalının öncülerinden hatta yaratıcılarından sayılmaktadır.

Aynı zamanda 1920 yılında dönemin en önemli insanlık tarihi kitaplarından olan Outline of History eserini yayımlamıştır. 

Bu kitap ,Mustafa Kemal Atatürk tarafından değerlendirilmiş ve "kalıcı dünya barışı için uluslararası hükûmet" görüşü Nutuk'ta yer almıştır. Nutuk'ta yer alan  ilgili kısım şöyledir:

«Millete, şunu da hatırlattım ki, kendimizi, dünyaya egemen sanmak aymazlığı, artık sürmemelidir. Gerçek konumumuzu, dünyanın durumunu tanımamaktaki aymazlıkla, aymazlara uymakla milletimizi sürüklediğimiz yıkıntılar yetişir. Bile bile aynı acıklı durumu sürdüremeyiz. Efendiler, İngiliz tarihçilerinden Wells, iki sene evvel yayımlanan, bir kitap yazdı. Yapıtının son sahifeleri "dünya tarihinin gelecekteki evresi" başlığı altında birtakım düşünceler içeriyor. Bu düşüncelerde güdülen konu; "federal bir dünya devleti"dir. Wells, bu bölümde, birleşik bir dünya devletinin nasıl kurulabileceği ve böyle bir devletin önemli ayırıcı niteliklerinin neler olacağı üzerindeki düşüncelerini ortaya atıyor ve adaletin ve tek bir kanunun egemenliği altında dünyamızın alacağı durumu canlandırmaya çalışıyor. Wells, "bütün egemenlikler, tek bir egemenlik içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir güç yaratılmazsa dünya yok olacaktır" diyor ve "gerçek devlet, çağdaş hayat koşullarının bir zorunluk haline getirdiği dünya birleşik devletlerinden başka bir şey olamaz.", "Kuşku yoktur ki insanlar, kendi ortaya çıkardıkları şeyler altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmek zorunda kalacaklardır" diyor.»

Wells'in bilimkurgu romanlarında teknolojinin gözlemlenmesinin getireceği olanaklar bir yana bırakılır. Wells'te spekülasyon bir edebiyat biçimine dönüşür ve teknolojinin değil de onun toplumsal temellerinin araştırılmasına dönük bir boyut kazanır.

Wells'in ilham kaynağı Jules Verne olmuştur, ama Verne'in Ay'a Seyahat'i ile Wells'in Aydaki İlk İnsanlar romanını karşılaştıracak olursak, kolaylıkla görebileceğimiz gibi Wells; Verne'in teknolojiye verdiği önemi paylaşır, ama Verne'in romanında "Nasıl ve hangi teknolojik olanakla?" sorusu ortaya atılırken, Wells'te Ay yolculuğunun teknik sorunu baştan savma bir biçimde geçiştirilir. Çünkü Wells'in derdi, teknolojik olanakların gelecekteki muhtemel ürünlerini tahmin etmek değil, Ay'daki toplumsal hayatın bizzat kendisi üzerine, tıpkı bir zamanlar Thomas More'un Ütopya örneğinde olduğu gibi, model düşünceler geliştirmektir.

Wells sadece bilimkurgu içindeki ütopya karşıtı düşüncelerin savunucusu olarak bu türe damgasını vurmakla kalmaz, toplumun şiddet ve zor yoluyla, gereğinden hızlı bir süreç içinde sosyalist bir topluma dönüştürülmesinin sakıncalarına olduğu kadar, sınıf karşıtlıklarının iyice sivrileceğine karşı da uyarır bizi.

Benimde makalelerimde yazarlar ve filozoflarla sohbet etmek için metafor olarak sıklıkla kullandığım zaman makinesini fikirsel olarak icat eden Wells olduğu için bu kitabı aslında neden yazdığını öğrenmek için zaman makinemle, 1895 yılına gidiyorum.

-Üstadım bir hayranın olarak, fikir babası olduğun ve benimde ciddi anlamda metafor olarak kullandığım ‘Zaman Makinesi’ kitabını neden yazdığını merak ediyorum?

-Yabancı, kitabımı okuduysan bilirsin;

19. asrın son yıllarında Zaman Seyyahı yemekten sonra zamanın dördüncü bir boyut olarak ele alınması konusunda arkadaşları ile sohbet eder ‘Eşyanın sadece en, boy, yükseklik değil zamanda da mevcut olduğunu söyler. İnsanların, zaman boyutunu sezememelerinin sebebinin, onların zamanla birlikte hareket etmeleri olduğunu anlatır ve macera başlar…

Bir düşünsene bu makine gerçek olabilseydi eğer neleri değiştirebilirdik…

Büyük bir ihtimalle ben görmem ancak biliyorum, bir gün bu makine mutlaka icat edilecek!

Son tahlilde yabancı;

‘İlerlemeyi, bizi şikayet edenlere borçluyuz. Memnun insanlar hiçbir değişiklik istemezler…’