SON DAKİKA

Hekimlik sözleşmeleri

Hasta ile özel hastane veya muayenesi olan hekim arasındaki muayene, teşhis ve tedavi sürecini oluşturan ilişki sözleşme ilişkisidir. Hastanın hekime başvuru yapması ve hekimin muayene, teşhis ve tedavisini kabul emesiyle birlikte hekimle hasta arasındaki sözleşme ilişkisi kurulmuş olur.

Hasta ile hekim arasında kurulan sözleşme ilişkisinin konusunu hastanın hakları, hastanın talepleri, hastanın ücret yükümlülüğü ile doktorun hastayı muayene etmesi, teşhis koyması ve tedavi etmesi sorumluluğu yer alır. Hasta veya yasal temsilcisi ile hekim arasındaki ilişki her iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir. 

Hekimin idari ve cezai hükümlülüklerinin yanında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3’ncü maddesi kapsamında hasta hekim arasındaki ilişki Tüketici İşlemi olarak kabul edilmiştir. Hasta ile hekim arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olabilmesi için hastanın ticari veya mesleki amaçla hareket etmeyen bir kişi olması zorunludur. Yine hekimin veya kuruluşun sağlık mesleği yapan ve mesleki amaçla hareket eden kişi veya kurum olması gerekmektedir. Karine olarak bir sağlık kuruluşunun veya hekimin mesleki amaçla hareket etmelidir. Hasta ticari veya mesleki amaçla hareket etmiyorsa, sağlık kuruluşu veya hekimin ticari veya mesleki amaçla hareket ettiğinin karine olarak kabulü gerekir. 

Tedavi sözleşmesi kendine özgü bir sözleşmedir. Hem hekime hem hastaneye borç yükleyen sözleşme olmasına rağmen hekimin borcu mal varlığıyla ölçülemez. Hekimin yükümlülüğü malvarlığı ile ölçülemez. Hekimin yükümlülüğü hastanın canını,  ruh ve beden bütünlüğünü korumak ve tedavi etmektir. Hastanın yükümlülüğü ise genel anlamda malvarlığı ile ölçülebilir. Hekimin muayene, teşhis ve tedavi giderlerini ödemesi bu yükümlülüğün kapsamındadır. Hastanın malvarlığıyla ölçülemeyecek yükümlülüğü ise muayene, teşhis ve tedavi sürecinde hekimin önerilerini yerine getirmektir. 

Tedavi niteliği taşıyan her türlü tıbbi uygulama iş görme sözleşmeleri içinde “Vekalet Sözleşmesi” kapsamında değerlendirilmektedir.. Hekim ile hasta arasındaki ilişkide, hekimin vekalet ilişkisinden kaynaklanan özen borcuna aykırılığının olmaması zorunludur. Hekimin özen borcu sonucun elde edilmesi veya edilmemesini kapsamaz, sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmesini kapsar. Hekim, meslek alanı içinde en hafif kusurundan bile sorumludur. Hekimler hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Hekim en ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören ve hekim olan vekilden, ona güvenen müvekkil yani hastanın titiz bir özen ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen hekim, vekalet sorumluluğunu gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Hasta özen borcuna aykırılığı yaklaşık olarak ispatlayabilecekken, hekim kusuru olmadığını yani kusursuzluğunu ispatlamalıdır. Hekimin asli özen yükümlülüğünün yanı sıra hastayı teşhis, tedavi ve sürece ilişkin aydınlatma, muayene, teşhis ve tedavi belgelerini tıbbi arşivleme ve hastaya istendiğinde verme, hastaya özgü sırları saklama ve sadakat yükümleri de bulunmaktadır. 

Tedavi niteliği taşımayan dolgu, botoks gibi kozmetik müdaheleler ve estetik ameliyatlar ile diş hekiminin takma diş, protez, dolgu, implant gibi uygulamalar iş görme sözleşmeleri içinde “Eser Sözleşmesi” kapsamında değerlendirilmektedir. 

Hekimin gerek tedavi niteliği gerekse estetik nitelikteki muayene, teşhis ve tedavi sürecindeki kusurlarını bertaraf edecek anlaşmalar yapılmaktadır.  Ancak; hekimin kusurunu bertaraf edecek şekilde yaptığı bu anlaşmalar; hastayla hekim arasındaki güven ilişkisi ve dürüst davranma edimi ile aralarındaki hekimlik sözleşmesinin hukuki niteliğine aykırı olduğu gibi kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olması nedeniyle yargısal takdir yetkisine dayanak geçersiz sayılabilmektedir.