SON DAKİKA

Hayat şaka gibi

Günümüzde yaşanan ekonomik sorunlarla savaşmaya çalışan insanların hayatı bana bazen şaka gibi geliyor. Gündüz iş yerinde ekonomiden şikâyet eden, akşam bir barda eğlenirken karşınıza çıkabiliyor. İnsanların Finansal durumlarına ilişkin iyimserlikteki ılımlı artışa rağmen tüketiciler, potansiyel olarak artan fiyatlardan hâlâ korkuyor.

Dünya çapında yapılan araştırmalar Tüketicilerin hem seçici olarak savurganlık yaptığını hem de aşağı yönlü işlem yaptığını gösteriyor. İşte bu da bana şaka gibi geliyor. Ya da benim anlamam çok zor oluyor. Yine okuduğum birçok araştırmada tüketicilerin yüzde 40'ı önümüzdeki aylarda savurganlık yapmayı planladıklarını söylüyor, ancak yüzde 79'u alışveriş yaparken paradan tasarruf etmek için çaba harcıyor. Ben çok kişi görüyorum ki şu günlerde ellerinde sipariş kağıtlarıyla ne alsam ne almasam konusunda hesap yaparak alışveriş yapıyorlar.   

Şu an emekli ya da normal bir gelire sahip kişilerden oluşan tüketiciler harcamalarında daha dikkatli davranıyor. Aktif olarak paralarının karşılığını daha fazla almaya çalışıyorlar.  

Artık eskisi gibi pek tüketime yönelik günlerde harcama görmüyoruz. Bu günlerden biri de bu sıralarda Cadılar bayramı diye adlandırıldı. Bizim kültürümüzde yeri olmayan ama toplumu harcamaya sokan bu tip günlerde tüketimdeki artış şaşırtıyor. Bu da bana şaka gibi geliyor. 

 Aslında tüm dünyadaki harcama güdüleri birbirine bağlı bir dünyada birbirine bağlanan ekonomiler olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik ve politik çalkantılar, dünyanın zaten küreselleşmeden çıkmakta olduğu yönündeki spekülasyonlara yol açıyor. Ancak kanıtlar, nüanslarla da olsa, küresel entegrasyonun kalıcı olduğunu gösteriyor. McKinsey Küresel Enstitüsü’ne göre, Dünyamız, küresel mal, hizmet, sermaye, insan, veri ve fikir akışıyla birbirine bağlı, birbirine bağımlı bir dünyadır. Küresel değer zincirleri bu akışlar üzerine inşa edilerek daha müreffeh bir dünya yaratmaya çabalıyor. Ancak pandemi, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve ABD ile Çin arasında yıllardır artan gerilimler ışığında, bazıları dünyanın halihazırda küreselleşmeden çıkmakta olduğu yönünde spekülasyonlar yapıyor. Zaten biz de iki fil arasında kalmış çimenlik alan gibi değil miyiz? Küreselcilerle vatanseverler arasında bir o yana bir bu yana savruluyoruz. Sizce de yaşadığımız hayat şaka gibi değil mi?

Dünya derinden birbirine bağlı olmaya devam ediyor ve akışlar, en son türbülans sırasında oldukça dirençli olduğunu kanıtladı. Ayrıca hiçbir bölge kendi kendine yeterli değildir. En azından bu duruma getirdiler dünyayı. Rusya ile Ukrayna kavga ediyor biz tahıl yolu açıyoruz. Bu nedenle zorluk, özellikle ürünlerin menşe yerlerinde yoğunlaştığı durumlarda, bağımlılığın risklerini ve dezavantajlarını yönetirken, ara bağlantının faydalarından yararlanmaktır.

Aslında, küresel entegrasyonu yönlendiren akışlara ilişkin bir bakış açısı ve karşılıklı bağımlılık ve yoğunlaşma riskleri ile çokuluslu şirketlerin önemli rolüne ilişkin bir değerlendirme yapılmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuya ülkemizde kafa yoran kişileri araştırıyorum. Belki ileriki günlerde bir röportajım olacak onlarla da. Araştırmam, ticaretin (kaynakları, üretilen malları ve hizmetleri kapsayan 30 küresel değer zinciri), sermaye, insan ve gayri maddi varlık akışının yanı sıra küresel olarak ticareti ürünlerin analizine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme olmasında yarar var.

Çünkü, küresel entegrasyonu yönlendiren mal, bilgi ve emek akışı ve bu akışları yeniden şekillendirmenin birbirine bağlı geleceğimiz için ne anlama gelebileceği hakkında araştırma yapıp sonuca gitmek ve bunu ülke politikalarına göre değerlendirmek oldukça meşakkatli bir iş. 

Bu konuya kafa yoranlardan bir olan Olivia White, “Genel olarak, üretim bölgeleri olan bölgeler kaynaklar açısından dünyanın geri kalanına çok güçlü bir şekilde bağımlıdır: bir dereceye kadar gıda, ancak gerçekte enerji ve mineraller konusunda dikkatli olunmalıdır” diyor.

Yani kısaca hayatın şaka olmadığını gerçek anlamda bize neler sunup neler aldığını anlamamız gerekiyor. Bize okullarda bir dönem öğretilen “Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz” cümlesine yeniden kavuşmalıyız. 

Ben Afrika’ya gittiğimde her ülkede Çin Devletinin çalışmalarını görüp şaşırmıştım. “Çin nere Afrika nere” demiştim. Ama, Çin, madenlerinin yüzde 25'inden fazlasını Brezilya, Şili ve Güney Afrika gibi uzak yerlerden ithal ediyor. Çin, Ortadoğu'dan ve Rusya'dan enerji, özellikle de petrol ithal ediyor. Birçok ülkenin ekonomik stratejisi çok farklı. Yani “Hayat Şaka Gibi” değil demir gibi gerçek.