Biz Steve McCurry’i asıl savaş muhabiri olarak biliyoruz. Yaygın ününü de           1984 tarihinde çektiği “Afgan Kız” Sharbat Gula’nın portresi ile kazanmıştı. Büyük usta McCurry kadrajıyla zor ya da büyülü anları ölümsüzleştirdi uzun yıllar boyunca.

Hikayesi Hindistan’da başladı

Steve McCurry’in ilginç bir yaşam öyküsü var. Çok gençken çıktığı bir seyahatte kendisini Hindistan’da bulur. Oradan da Pakistan’a geçer ve kaldığı motelde                 bir grup Afgan ile tanışır. Afganlar ona ülkelerinde iç savaşın başladığından bahseder ve “Gel fotoğraflarını çek, dünya öğrensin” der. 

Afgan Kızı

Afgan kılığında günlerce Afgan dağlarında kilometre yapan McCurry’nin fotoğrafları The New York Times, Le Monde, El Pais gibi yayınlanır ve çok             genç yaşta savaş muhabiri olarak ün kazanır. McCurry bir mülteci kampında çektiği “Afgan Kız” adlı fotoğrafı ile National Geopraphic dergisine kapak olur         ve dünya çapında bir ikona dönüşür.

Fotoğrafın anlamı

Steve McCurry fotoğraf çekmeyi “Hayatta bazı şeyler vardır, sizi çağırırlar, size anlamlı, derin gelir, ondan konuşmak, onu paylaşmak istersiniz. Onu paylaşmak istersiniz çünkü size hislerinizi aktarmakta, hayat felsefenizi oluşturmakta yardımcı olurlar. “Fotoğraf çekmek görsel bir tat, güzel, derin ve anlamlı” olarak tanımlıyor. İşin sırrı nedir diye soranlar “İnsanların ve içinde bulundukları durumun sizi samimi bir şekilde ilgilendirmesi. Yıllar boyunca insanları fotoğraflarını çektiğinizde insanların psikolojilerini de anlamaya başlıyorsunuz” diye bir cevap veriyor.

Dünyayı gezen sergi

Ben bu sergiyi geçen yıl Paris’te gezmiş ve bayılmıştım. Sergide sadece         Hindistan ya da Afganistan fotoğrafları yok. Amerika’nın ikonları da var.                  Ve onları bugüne kadar hiç böyle görmediniz. Paris’te çok beğenerek gezdiğim bu serginin şimdi İstiklal Caddesi’nde “İstanbul Sinema Müzesi”nde açılması muhteşem bir sanat olayı. Tıpkı baharın gelmesi gibi...