SON DAKİKA

Elzem bir yazı

Kaan Özbek 09 Eyl 2023

Felaket tellallığı yapma gayem yok; elbette 1999 depreminden bu yana uyarılarda bulunan bilim insanlarının da böyle bir gayesi yok. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu aşikâr ama nedense bir kısım insan korkuyla yaşarken bir kısmının ise umurunda bile değil.

Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Övgün Ahmet Ercan açıkladı geçtiğimiz günlerde yüreklerimizi bir kez daha ağzımıza getiren açıklamalarda bulundu. Ercan, Türkiye'de büyük deprem beklenen 11 ili açıkladı. Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür de sosyal medya hesabından yöneticilere seslendi. Ancak kim bilir kaçıncı sesleniş bu?!

Prof. Ercan,  “Türkiye il sınırları kapsamında görebileceği en büyük deprem: Adana M7,1, Adıyaman M6,9, Afyon M6,9, Ağrı M7,5, Aksaray M6,5, Amasya M7,3, Ankara M6,6, Antalya M7,0(!), Ardahan M6,5, Artvin M6,5, Aydın M7,3 (Öteki iller için yarın sürecek.) Ortalama yıkıcılık eşik değeri M6,5'dur)” paylaşımında bulundu. 

Ercan, yine geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından Türkiye’nin depreme karşı en güvenli 21 ilini açıklamıştı. Prof. Ercan’a göre, “Yıkıcı deprem bakımından Türkiye'nin en güvenli önde gelen illeri: Kırklareli, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize, Artvin , Mardin, Siirt, Batman, Ş.Urfa, Mersin, Antalya, Konya, Karaman, Niğde, Nevşehir, Ankara...”

* * *

Naci hocaya kulak asın!

Öte yandan Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür yöneticilere seslenerek, Kırklareli ve İstanbul’da can kayıplarının da yaşandığı sel olaylarına dikkati çekti. 

Naci hoca, “Evet seller zaman zaman birçok yerde oluyor ama bizde göz göre göre geliyorum diye oluyor. Avrupa yakasında Haliç de dahil Büyük ve Küçük Çekmece Gölleri KB doğrultulu akarsu vadilerinin Marmara ağzında oluşmuşlardır. Aslında bunlar göl değil lagündür. Yani denizin bastığı ana vadi kesimleridir. Bu lagünler çevresinde çok sayıda akarsu kolları bulunur. Bu kollar Trakya'nın bu kesimini direne eder, yağan yağmurları ve akan suları ana vadilerde toplayarak Marmara'ya kavuştururlar. Siz sırf rant kaygısıyla veya bilmeden kimi dereleri doldurur, imara açarsanız er geç bu afetlerle karşılaşırsınız. Bir dere ve çevresinde 40-50 sene su görmezseniz artık buralar kurumuş, su gelmez diyemezsiniz. Tıpkı bir yerde 3-5 nesil deprem görmemiş ise burada deprem olmaz diyemeyeceğiniz gibi. Bizim zaman ölçeğimiz ile tabiatınki farklı. Bizim 100 bin senemiz tabiat için 1 salise bile değil. Özellikle yöneticilere sesleniyorum siz siz olun kentlerin gelişimini bilimin güvenli ellerine teslim edin. Bugünkü sel bölgesi yarının deprem bölgesi. Lütfen buraları hemen şimdi afet dirençli yerler haline getirmeye çalışalım” ifadelerini kullandı.

* * *

Bilim insanların çağrıları ve işaret ettikleri şeyler yenilin yutulur cinsten değil. Ve kulak asılmadıkça bedelini can kayıplarıyla ödüyoruz. Ve diğer yandan kaybedilen onca mal da milli servetten gidiyor. Türkiye mevcut ekonomik durumuyla olası bir büyük afeti daha kaldırabilir mi? Daha 6 Şubat’ta yaşanan acı nedeniyle gözpınarlarındaki yaş kurumadı insanlarımızın. Bölgenin aldığı maddi hasar ve ekonomide yarattığı buhran da ortadayken eşeği niye sağlam kazığa bağlamayı tercih etmiyoruz anlaşılır gibi değil. 

* * *

Şaka gibi bir müteahhitlik anekdotuyla yazıyı bitireyim. Depreme ve afetlere şu an ne kadar hazırız değerlendirmesini siz yapın.

İsmini vermeyeceğim bir İstanbul semtinde bundan 4 yıl kadar önce bir üst geçit inşa edildi. Geçidin bir yanında tekerlekli sandalye ile çıkılabilecek bir rampa mevcut. Gel gör ki; üst geçidin diğer yanında böyle bir rampa yok. Yanılıp çıkan engelli vatandaş geldiği yolu gerisin geriye dönüp alternatif yol bulmaya çalışıyor. Bu zulüm tam 2 sene sürdü. 2 yıl sonra lütfedip geçidin diğer tarafına da rampa koydular da engelli vatandaşın çilesi son buldu. Plansızlığı projesizliği, yarım yamalak göstermelik işleri ve dostlar alışverişte görsünü, gördünüz değil mi? 

Ne yazık ki pek çok proje bu halde…

Ve gerçek bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkanıyor. 

Etmeyin eğlemeyin felaket tellallığı değil bu!

Uyarı ve insanca bir çağrı…