SON DAKİKA

Ekonomide kriz yılları tekerrür mü ediyor?

Dünya yıllardır ekonomik krizlerle cebelleşiyor. Ülkemiz de bu konuda ne yapılması gerekiyorsa yapmaya çalışıyor. Faiz bile fırladı biliyorsunuz. Ekonomik krizler yeni bir olgu değildir ve tarih boyunca ekonomik gerileme ve durgunluk dönemleri olmuştur.

Farklı ekonomik krizler arasında sıklıkla benzerlikler olsa da, her krizin nedenleri ve sonuçları bakımından benzersizdir. Mevcut ekonomik durumu doğru bir şekilde anlamak için belirli ekonomik göstergeleri, politikaları ve küresel olayları incelemek önemlidir.

Küresel bir durgunluğa neden olan COVID-19 salgınının ekonomik etkisiyle hala boğuşuyoruz. Hükümetler ve merkez bankaları, ekonomik etkileri hafifletmek için teşvik paketleri ve faiz oranları ile oynamaya başlayıp çeşitli önlemler uygulamaya koyuyor. Dünya ekonomisinin dönüşümü ve krizi mutlaka öngörülebilir veya döngüsel bir şekilde tekrarlanmayabilir, ancak çeşitli faktörlerin birleşimi nedeniyle tarih boyunca periyodik olarak da karşımıza gelebilir. Büyüme ve durgunluk dönemlerini de içeren ekonomik döngüler küresel ekonomik sistemin doğal bir parçasıdır. Gözlemlenebilecek kalıplar ve eğilimler olsa da, her ekonomik dönüşüm ve kriz kendine özgü koşullar ve olaylardan etkilenir.  Ekonomiler, genellikle iş döngüsü olarak adlandırılan genişleme ve daralma döngülerinden geçme eğilimindedir. Bu döngüler, ekonomik büyüme ve refah dönemleri ve bunu takip eden gerileme ve durgunluk dönemleri ile karakterize edilir. Uzunluğu ve şiddeti büyük ölçüde değişebilir. Bir diğer ekonomik değişiklik de, Yapısal Değişikliklerdir. Teknolojik ilerlemeler, küresel ticaret kalıplarındaki değişimler, demografik değişiklikler ve ekonomi politikalarındaki değişikliklerin tümü, küresel ekonominin işleyişinde önemli dönüşümlere katkıda bulunabilir. 2008 küresel mali krizi gibi mali krizlerin dünya ekonomisi üzerinde geniş kapsamlı ve uzun süreli etkileri olmuştur. Bu krizler genellikle aşırı risk alma, finansal dengesizlikler ve düzenleme başarısızlıkları gibi faktörlerin birleşiminden kaynaklanmaktadır. Hemen bunların ardından da Jeopolitik Olaylar karşımıza çıkıyor. Jeopolitik olaylar ve çatışmalar da dünya ekonomisini etkileyen bir başka unsurlardır. 

Kilit bölgelerdeki ticari anlaşmazlıklar, savaşlar, yaptırımlar ve siyasi istikrarsızlık küresel tedarik zincirlerini ve ticaret akışlarını da bozmaktadır. Doğal Afetler de ekonominin planlarını alt üst eden unsurlar oluyor.  Kasırga, deprem ve pandemik hastalıklar gibi doğal afetler, üretimi, tedarik zincirlerini aksatarak ve ekonomik şoklara neden olarak önemli ekonomik ve sosyal sonuçlara yol açabiliyor. 

Mali ve parasal önlemleri de içeren hükümet politikaları, ekonomik krizlerin hafifletilmesinde veya şiddetlenmesinde önemli bir rol oynayabiliyor. Böylesi durumlar ekonomik gerilemenin ciddiyetini ve süresini etkileyebiliyor. Geçmişteki ekonomik dönüşümlerden ve krizlerden tarihsel paralellikler ve öğrenilecek dersler olsa da, her dönemin benzersiz olduğunu, kendi koşulları tarafından şekillendiğini ve çeşitli paydaşların karar ve eylemlerinden etkilendiğini kabul etmek önemlidir. Gelecekteki ekonomik dönüşümlerin ve krizlerin zamanlamasını ve doğasını tam olarak tahmin etmek, faktörlerin karmaşık etkileşimine bağlı olması nedeniyle zorlu olmaya devam ediyor. Ancak ekonomi tarihini incelemek ve ekonomik ilkeleri anlamak, bireylere ve kurumlara, ortaya çıkan bu zorluklarla daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabilir.

Bence 1929 yılında “Büyük Buhran” diye de adlandırılan krizinden başlayarak yaşanan krizlerin ekonomik tarihinde sonuçlarına dikkat etmek lazım. Dünya savaşlarının getirdiği yatırım sapması gibi kayıpları da unutmamak gerekiyor. Yaşanılan bu süreç devletlerin yatırımcı olarak ekonomiye müdahil olmasıyla sonuçlandı. Sonrasında “gelişmiş devletler” ve “gelişmemiş devletler” kavramı ortaya çıkmıştı.  ABD’li İktisatçı Whitman Rostow’un “ekonomik büyümenin aşamaları” teorisi devletleri ve ekonomiyi ayırmaya başladı. Bunun yankıları 1970 yılındaki krizde anlaşıldı. 1980 yılına geldiğimizde devreye Neoliberalizm girdi. Böylece sermaye hareketleri serbestlik kazandı. Ancak bu durum başta ülkemizde olmak üzere bazı ülkelerdeki “üçlü açmaz” denilen durumu ortaya çıkardı. Sermaye hareketi serbest ise Döviz kuru ve Faiz serbest olamaz. 1990’lı yıllara gelindiğinde ekonomide kayıp yıllar olarak adlandırdı bu dönem. 

2008 yılındaki yaşanan dünya krizinde ABD ve Avrupa ile tabi ki ülkemiz neler yaşadı umarım bunu da unutmadınız.  Daha sonrasını biliyorsunuz. Bir türlü dikiş tutturamadık. Dış sermaye girişine bağlı ve hatta bağımlı borç ekonomisi bizi pek sevdi ve bu günlere geldik. Aslında yerim kalmadığı için bu konuyu kısaca yazdım. Ama, size ekonomi tarihini  hatırlatmaya söz vererek şimdilik veda ediyorum.