SON DAKİKA

Ege denizindeki depremler bize ne anlatmaya çalışıyor?

Kıymetli dostum Adana Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Melih Baki'nin bir makalesinden alıntı yapmak istiyorum bugün.

Mısır'da bir papirüs bulundu. MÖ 1600'lü yıllara aitti. Papirüs'ü İpuwer isimli bir Mısırlı yazmıştı. 1909 yılında çevrildi. Yazılanlar inanılmazdı. Mısır'daki kıtlık, kuraklık ve felaket dönemini anlatıyordu. Nehirlerden kan akmıştı. Sular zehirlenmişti.

Gökyüzü karalara boyanmıştı. Mısır yerinden sarsılmış, büyük yangınlar çıkmıştı. Kurbağalar, çekirgeler her yeri sarmıştı. Tarlalarda ekinler mahvolmuştu. Salgın hastalıklar toplu ölümlere neden olmuştu. Kızıldeniz ortadan ikiye ayrılmıştı. Mısır sanki Tanrının gazabına uğramıştı. İpuwer papirüsü bugün Hollanda Leiden Müzesi’nde sergileniyor. İpuwer papirüsünde anlatılanlar Tevrat ve Kuran'da yazılanlarla hemen hemen aynıydı. İsrail oğullarının Mısır'dan çıktığı dönemden söz ediyordu. Kutsal kitaplara göre Tanrı, İsrail oğullarına zulüm eden firavunu cezalandırmıştı. Tevrat ve Kuran Tanrının bu felaketlerle peygamberi Musa'nın yolunu açtığını ve kabilesini Mısır'dan çıkarmasını sağladığını anlatıyordu.

Peki, gerçek bu muydu?

Tanrı zalim bir firavunu cezalandırmak için çoluk çocuk tüm Mısır'ı kana mı bulamıştı?

Sadece bir kötüyü yok etmek için binlerce günahsızı mı öldürmüştü?

Mısır'ın başına gelenlerin nedeni ilahi güç müydü, yoksa bir doğa olayı mı?

Yahudi asıllı Rus bilim adamı Emmenuel Velikovski, kutsal kitapların aksine İpurew Papirusu’nda yazılanları zincirleme yanardağ patlamalarına ve depremlere bağladı.

Velikovski'ye göre Ege'de Girit yakınlarındaki Thera adasında bulunan Santorini volkanı o tarihlerde patlamıştı. Patlama nükleer bombadan bin kez daha güçlüydü.

Tam bir kıyametti. Minos Uygarlığını batırmıştı. Ege büyük depremlerle sarsılmıştı.

Adalar batarken, yerine yenileri çıkmıştı. Ardından Sina dağı da patlamıştı.

Tüm Ege, Akdeniz ve Mısır'ın başına gelen felaketin nedeni volkanlar ve onların yarattığı depremlerdi. Volkanik küller Nil nehrini kırmızıya dönüştürmüştü.

Suyun zehirlenmesiyle kurbağalar karaya çıkmıştı.

Kurbağalar ölünce sinek ve pirelerin çoğalmasına neden olmuştu. Çekirgeler ekinleri yok etmişti. Ve salgın hastalıklar baş göstermişti.

Santorini ve Sina'nın külleri gökyüzünü öyle sarmıştı ki, gündüzler gece olmuştu.

Jeolojik araştırmalar, arkeolojik bulgular Velikovski'nin görüşlerini doğrular nitelikteydi. Tarih 2012 idi.

"Nature Geoscience" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Santorini yanardağının altındaki magma, Ocak 2011'den Nisan 2012'ye kadar yaklaşık 20 milyon metreküp artış gösterdi.

Araştırmayı yapan Oxford Üniversitesi bilim adamları, bulguların yanardağda gözlenmesi gereken bir hareketliliğin söz konusu olduğuna dikkati çekti.

Uydu görüntüleri ile yanardağın kraterine yerleştirilen Küresel Yer Belirleme Sistemi'ni kullanan bilim adamları, yanardağın altındaki magmanın genişlemesinin Santorini Adası'nın deniz seviyesinden 8 ila 14 santimetre yükselmesine yol açtığını da keşfetti.

Tarih yine 2012 idi.

Bu kez Türk bilim insanları Marmaris Bozburun'da denizin altında faal bir yanardağ buldular. Küdür Burnu’nun kuzeyine doğru yaklaşık 200 metre açıkta, denizin yaklaşık 200 metre derinliğinde iki bacalı bir yanardağdı bu. Bu bacalarda lav yığılmaları hala devam ediyordu.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, bölgedeki deprem yoğunluğunun nedeninin bu yanardağ faaliyetinin olabileceğini açıkladı.

Bilim insanları deniz suyundaki sıcaklığın artma nedenini de bu volkanik hareketliliğe bağlıyor. Bodrum, Datça ve Ege denizi seri depremlerle sarsılıyor.

Deniz suyu ısınıyor. Alman ve Yunan bilim insanları 13 - 14 yıldır bölgede sürekli yaşanan depremleri, bilmeye devam ediyordu.

Sonuç olarak, Afrika plakasının Ege denizinde oluşan dalma batma zonunda Anadolu plakasına geliş hızı yılda 2,5 cm.’den 8 cm.’e yükseldi . Bölgedeki deniz tabanı sıcaklığı 49 °C’ye yükseldi. Yani kısaca magma baskısı yükseliyor. Yani tüm bu olup biten yoğun sismik aktiviteyi sadece graben faylarına indirgemek bana biraz sığ bir açıklama gibi geliyor. 

Yükselen magma baskısının ancak Vezüv, Etna ya da Stromboli yanardağlarında oluşabilecek volkanik bir faaliyetin bölgedeki sismik gerilme tansiyonunu düşürebileceğini, eğer bu durum gerçekleşmezse bölgede ki sismik hareketliliğin artarak devam edeceğini söyleyebilirim.

Tarihsel kayıtlar, sismolojik tekrarlama periyotları jeofizikçiler için çok önemli verilerdir ancak şuan ki anomalileri incelediğimizde örneğin Afrika plakasının kayma hızının 3 katına çıkması, deniz tabanı sıcaklığının 49 °C’ye çıkması ve bölgedeki sismik hareketliliğin artması göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. 

Burada yapılması gereken ise, öncelikli olarak Ege bölgesinde depreme dayanıklı olmayan eski tip binaların dönüşümüne çok acil olarak başlanılması, olmalıdır.