SON DAKİKA

Çin

Bu köşede size Çin konusunu son aylarda bir kaç kez gündeme getirdim. Çünkü ülkemiz kendi derdiyle uğraşırken bir yandan da dünya ülkeleri birbiriyle dalaşmaya devam edip durdu.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Çin’i büyük tehlike olarak gören ülke sayısı pek azımsanacak düzeyde değil. İngilizler de Çin ekonomisinin dünya üzerindeki etkisi nedir diyerek bir araştırma yaptılar ve ekonomi dergileri bu konuya yer vermeye daha sık başladılar. 

Ben bir dönem Star TV de haber programı yapıyordum. Benim en cevval olduğum yıllardır. Sanki dünyayı ben kurtaracakmışım gibi haberler yapıp araştırmalar istatistikler röportajlar koşturup duruyordum. Ama o yıllarda anladım ki, biz ne yapmaya çalışırsak çalışalım dünya başka türlü dönüyor. Bazı dostlarımın her işin başında ABD var görüsü de böylece bende yok oldu. Aslında Amerika devletinin de üzerinde bir yönetim vardı dünyayı düzene sokmaya çalışan. Bunları anlayıp kendi kafamda çözdükten sonra, dünyaya bakışımda da bir değişiklik oldu. Bu nedenle, bizim dışımızdaki ülkelerin tepişmesinden başımıza neler gelebileceğini araştırmaya başladım. Anladım ki denklemde hep biz varız. Yaşadığımız coğrafyanın ortasında o kadar darbeye karşı dimdik ayakta duran bir ülkenin vatandaşı olmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. 

Biz gelelim yazımın başındaki konuya… Çin ne kadar önemli işler yapıyormuş? Aslında son dönemde haberleri izliyorsanız göreceksiniz ki, Çin Afrika’da çölden para çıkarıyor ve dostluklar kuruyor. Dahası birbirine dini konularda küsmüş İran ve Sudi Arabistan onun sayesinde barıştılar. Öte yandan orta doğuda değişik yatırımlarla Suriye’de yaptığı Limanla kendini Akdeniz’e de açmayı başardı. Bir de dünyayı ADD Dolarıyla ticaret yapma işinden uzaklaştırırsa izleyin gümbürtüyü.   

Çin'in bu yıl yüzde 2,3'lük küresel büyümenin yüzde 1 puanını tek başına karşılaması bekleniyor. Çin'in küresel ekonomik büyümeye bu kadar büyük katkı sağladığı en son 2009 yılında olmuştu. O zaman da Çin dışında dünya ekonomisinin büyük bir kısmı resesyona girmişti. 

Çin'in yükselişi, son kırk yıldır dünyanın belirleyici bir özelliği olmuştur. Ülke 1978'de dışa açılmaya ve ekonomisinde reform yapmaya başladığından beri, GSMH'si yılda ortalama %9 gibi baş döndürücü bir büyüme kaydetti. Bu, şaşırtıcı bir şekilde 800 milyon Çin vatandaşının yoksulluktan kurtulmasına izin verdi. O yıllarda Türkiye de aslında büyük atılımlar yapabilirdi. Hatta kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik. Ama başımıza gelenleri biliyorsunuz. Söylediğim küresel güçlerin oyuncağı olduk.

Bugün Çin, küresel üretimin neredeyse beşte birini oluşturuyor. Pazarının ve üretim üssünün büyüklüğü, küresel ekonomiyi yeniden şekillendirdi. Son on yıldır Çin'i yöneten Xi Jinping, ülkesinin artan ağırlığını jeopolitik düzeni yeniden şekillendirmek için de kullanmayı umuyor.

Çin'in hızlı yükselişi artık yavaşlıyor. On yıl önce tahminciler, Çin'in GSMH'sının 21. yüzyılın ortalarında (piyasa döviz kurlarında) Amerika'nınkini geride bırakacağını ve liderliğini koruyacağını tahmin ederken, şimdi çok daha az dramatik bir değişim kapıda ve ekonomik pariteye daha yakın bir durumla sonuçlanıyor.

1978'de, tüm üretken varlıkların yıllarca devlet tarafından kontrol edilmesinden sonra, Çin hükümeti büyük bir ekonomik reform programı başlattı. Uyuyan bir ekonomik devi uyandırma çabasıyla, kırsal işletmelerin ve özel işletmelerin oluşumunu teşvik etti, dış ticareti ve yatırımı serbestleştirdi, bazı fiyatlar üzerindeki devlet kontrolünü gevşetti ve endüstriyel üretime ve işgücünün eğitimine yatırım yaptı. Neredeyse tüm hesaplara göre, strateji muhteşem bir şekilde çalıştı.

Dünyanın önde gelen kuruluşları, dünya çapında ortaya çıkan sorunlar hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayan veriler, analizler ve tahminler için var güçleriyle çalışıp kendilerini duruma göre konumlandırmaya çalışıyor.

Yatırımcılar ve sektör yorumcuları sürekli ters rüzgarları yansıtarak küresel ekonomik büyümenin 2023'te keskin bir şekilde yavaşlamasını bekliyor. Çin ekonomisinin 2023'te %5,7 büyüyeceğini tahmin ediliyor. 

Savaş, küresel bir salgın ve ülkemizin yaşadığı deprem felaketi, son yılların iniş ve çıkışlarında bir işletmeye liderlik eden herkes muhtemelen her şeyi görmüş gibi hissediyor. 

Şimdi başka bir düşmanla, yüksek enflasyon ve ekonomik durgunluğun iki başlı canavarıyla savaşmaya başlıyoruz. Bu korkunç stagflasyon canavarı en son 1970'lerde görülmüştü. Günümüzün üst düzey yöneticilerinin çoğu kariyer basamaklarına ayak basmadan çok önce ortaya çıktı. 

Yeni dünya düzeni, yeni jenerasyon CEO, dünya hazır mı sorunları çözmeye?