SON DAKİKA

Bu akıl tutulması ne zaman son bulacak?

Çoğu insan artık haberleri izlemekten, sosyal medyada haber sitelerini takip etmekten ve gündeme dair konuları duymaktan, bilmekten korkar hale geldi. Çoğu haber ürkütücü olmasının yanı sıra insanın geleceğe daha da karamsar bakmasına sebebiyet verecek kadar üzücü. Üstelik bu durum sadece ulusal haberler için de geçerli değil. Sanki tüm insanlık ortak bir akıl tutulması yaşıyor gibi.

Örneğin, Avcılar’da 2 bin dairenin bulunduğu bir sitede kediler için su kabı bırakan altı yaşındaki birkaç çocuğun evine biner lira para cezası gönderildiğine dair haber insanlar ne zaman bu kadar bencil oldu dedirtiyor. Cezanın gerekçesi su kaplarının ortak alana konulmasıymış ancak ortak alan bile olsa birkaç su kabının insanlara ne gibi bir zararı olabilir? İnsanlara zararı olmayan kaplar hayvanlar için çok önemliyken böyle bir cezanın altında yatan gerçek sebep nedir? Hayvanları seven çocuklar yetiştirmek yerine onlara zarar veren çocuklar mı yetiştirmek lazım? Hayvanlara verilen zararlar cezasız kalırken yardım etmeye çalışanların cezalandırılmasının başka bir mantıklı açıklaması var mı? 

Bağcılar’da yaşanan ve maalesef sosyal medyada paylaşılmasından dolayı çoğu kişinin denk geldiği korkunç olaysa hepimizi korkuttu ve etkiledi. Burada asıl konuşulması gereken ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde olması gereken bir hasta nasıl kaçak durumda evinde olabiliyor? Evde olduğu tespit edilip hastaneye neden tekrar sevk edilmiyor? Akıl hastalıkları ve uyuşturucu bağımlılıkları konusundaki düzenlemelerin acilen değişmesi gerekiyor çünkü 50 yıl öncenin düzenlemeleri hala yürürlükteyken bu tarz olaylar maalesef tekrarlanacak. Kaldı ki akıl hastası veya uyuşturucu bağımlısı çocukları olan aileler de genellikle bu durumu kabul etmek istemedikleri, insanlar ne der düşüncesiyle hareket ettikleri için önlem almakta gecikiyorlar. Bu da bazen kendilerinin bazen de rastgele bir 3. Kişinin zarar görmesine yol açıyor. Bu tip hastalıkları takip edip kontrol altında tutacak bir sistem acilen düşünülmeli ve harekete geçilmeli. 50 yıl öncesinin şartlarında yaşamadığımıza göre öyleymiş gibi hareket edilmemeli. 

Bir insanlık dramı da İran’da yaşanıyor. Baş örtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle öldürülen Mahsa Amini’nin ardından başlayan protestolar hala devam ediyor ve maalesef birçok kadın da zarar görüyor. İnsanlar birbirine saygı göstermediği, bir şeyleri birbirine dayatmaya çalıştığı ve kendi gibi yaşamayanları “kafir”, “şeytan” vb. tanımlamalara sığdırdığı sürece dünyanın neresinde olunursa olunsun böyle olaylar yaşanmaya devam edecek. Kaldı ki kadın erkek eşitliğine inanılmayan ve kadını bir hizmetçi olarak gören coğrafyalarda bu olaylar çok daha fazla yaşanıyor. İran’da yaşananlar umarım kadınların zaferiyle sonuçlanır ancak maalesef en modern toplumlarda bile öyle veya böyle kadınlar eziliyor. İran’da veya başka Orta Doğu ülkelerinde yaşadıkları zulümlerle karşılaştırmak mümkün değilse de en modern denebilecek toplumlarda bile kadınlar daha aşağıda görülüyor. 

Küresel bir değişim şart ancak ne zaman?