SON DAKİKA

Beklenmeyeni beklemek

Artık işler o kadar karmaşık oldu ki insan "yok canım bu kadar da olmaz" diyeceği olaylarla karşılaşıyor.

Çevreyi koruma, uzun vadeli ekonomik kalkınmayı teşvik etme, açık bir dünya ekonomisini sürdürme ve barışı sağlama konularında işbirliğini dünyanın geleceği için hepimiz düşünüyoruz. Evimizdeki ekonomi konusunda da başta enflasyon olmak üzere çok çalışıyoruz.  Aslında bugün biraz dünyayı düşünelim. Haberlerde ve diğer yayınlarda görüyorsunuz. Açlık ve kıtlık konusunda uyarılarla dolu. Dünyada yaşayanlarla dünya ekonomisini ve savunmasız bir gezegeni paylaşıyoruz. Salgının küresel erişimi bize bu gerçekleri hatırlattı. Bizim ki kırılgan bir dünya. Geçen bir buçuk iki  yıldan sonra, bunu biliyoruz. Hiç bir zaman da 

Bugünkü başlığım “Beklenmeyeni beklemek.” Bunun için neler yapmalıyız hiç düşündünüz mü? Dünya çok büyük ama dert bizim de derdimiz. Yoksa birileri bizim yerimize düşünüyor ve çaat diye beş milyon insan nedensiz hastalanıp ölüveriyor. Bu nedenle de birbirinin ardına toplantılar yapılıyor.  Dayanıklılığı teşvik edin. Fakir, güçsüz, yardıma muhtaç aileleri ve ülkeleri koruyun. Küresel olarak işbirliği yapın deniyor. Bunlar, 21. yüzyılın iki büyük şoku olan küresel mali krizin ve Covid-19 pandemisinin dört açık dersidir.

Pandemi, doğal afetler, siyasi çalkantılar, savaşlar, yıkıcı terörizm, finansal krizler gibi hayal edebileceğimiz her şey olabilir. Siz bunlara çevreyi ve göçleri de ekleyebilirsiniz. Belki de aklımıza gelmeyen birçok kriz var. Bunlardan başka dersler de alınabilir: Mali krizden en çok zarar görenler, buna sebep olanlar değildi ve salgından en çok zarar görenler, onu yanlış yönetenler değil. Felaket, hem ülkeler hem de insanlar arasında her zaman eşit olmayan bir şekilde vuruyor.

Acil ekonomik zorluk, ya da pandeminin etkisinden mümkün olduğunca güçlü bir şekilde çıkmaktır. Gerekli koşullar, yüksek gelirli ekonomilerde sürekli mali ve parasal destek, hızlandırılmış bir küresel aşılama programı ve yükselen ve gelişmekte olan ülkelere yardım etmek bu yüzyılın bize verdiği görevlerdir. Ama tüm anlattıklarımızı ilk olarak aileden başlayarak düşünün. 

Uzun vadede, yüksek gelirli ülkeler için net yerel ve küresel öncelikler görebiliriz. Ama hiç beklenmeyen bir zamanda bir savaş ortamı germeye yetiyor. En önemli yurtiçi ekonomik hedeflerimizin, tekeli frenlemek, yeniliği hızlandırmak, fırsatları yaymak ve ekonomik büyümenin meyvelerinin daha adil dağılımını sağlamak olmalıdır. Modern çağda hiçbir ülke bir ada değildir. Birbirine bağımlı bir dünya ekonomisini ve savunmasız bir gezegeni paylaşıyoruz. Salgının küresel erişimi bize bu gerçekleri hatırlattı. Çevreyi koruma, uzun vadeli ekonomik kalkınmayı teşvik etme, açık bir dünya ekonomisini sürdürme ve barışı sağlama konularında işbirliğini yoğunlaştırmamız gerekiyor. 

Bizimki kırılgan bir dünya. Geçen bir buçuk yıldan sonra, bunu biliyoruz. Unutmamalıyız. 

Düzenleyiciler ve yatırımcılar bazen askeri generallere benzerler: son savaşta savaşmak için eğitilirler. Ya da daha doğrusu, son finansal patlamaya ve çöküşe neden olan konularla saplantılı bir şekilde ilgilenmek görevleridir. Dolayısıyla, son yıllarda finans piyasaları etrafındaki gevezeliklerin çoğunun bankaların durumu, ipotek piyasaları ve hisse senedi fiyatları hakkında olması şaşırtıcı değil. Bunlar hala önemli. Ancak ortaya çıkan çok daha büyük sorular var. Birincisi, aşırı gevşek para politikasının etkisidir. Yatırımcılar, merkez bankalarının sonunda desteği geri çekmeye çalışabileceği bir dünyaya sorunsuz bir şekilde uyum sağlayabilir mi? Zaten ülkemiz inşaattan başka bir kurtuluş yolu görmüyor gibi.

Diğer bir soru da, dünyayı bundan sonra çok etkileyecek ABD ile Çin arasındaki çekişme. Çin'in sermaye hesabını ve finansal sistemini ekonomik gücüyle orantılı bir şekilde liberalleştirip liberalleştiremeyeceği gerçeği çok önemli. Bunun da sarsıntı yaratabileceğinden şüphe yok. Öte yandan yatırımcıların iklim değişikliğinin etkisine sorunsuz bir şekilde uyum sağlayıp sağlayamayacakları önemli bir durum. Daha bu konu pek gündemde değil ama siz yine de bir yana yazın. 

Ancak, belki de en büyük soru, dijital devrimin finans üzerindeki etkisidir. Kripto para birimleri, blok zinciri ve yapay zeka platformları, paranın dünyayı dolaşmasını yeniden şekillendirmekle tehdit ediyor. Bakmayın şimdi Kripto paranın yerlerde sürünmesine.  Mantıklı politikalar geliştirme çabalarını baltalıyor. Ancak teknoloji sektörü ekosistemi o kadar hızlı yeniden şekillendiriyor ki, bunun önümüzdeki yıllarda en önemli hikaye olacağını tahmin ediyorum.