SON DAKİKA

Beklediğimiz İstanbul depremi, hiç beklemediğimiz bir zamanda olacak

Üzülerek itiraf etmek zorundayım, beklediğimiz İstanbul depremi kesinlikle olacak. Hem de hiç kimsenin beklemediği bir anda ve yakın bir zamanda…

Şimdi içinizden bunca ekonomik kriz içinde bu makalede nerden çıktı diyenler olacaktır. Ancak bu konuda dilek ve temennilerden çok daha fazlası var elimizde. Marmara denizinin tektonik yapısını incelediğimde jeofiziksel anomalileri yorumladığımda yıkıcı bir depremin hiçte uzaklarda bir yerlerde olmadığını görüyorum.

Bu konu ile ilgili onlarca kitap yazıldı, yüzlerce makale okudum ancak inanın bu işin ciddiyeti konusunda ne vatandaşlar ne de devlet durumun vahametinin maalesef farkında değil. Ya da farkında ancak yeterli kaynak olmadığı için görmezden geliniyor…

Orta Marmara çukurunda bulunan kilitlenme zonunda meydana gelen depremcikler Marmara denizi için bizi uyarmaya devam ediyor…

Bizim ülke olarak en başarılı olan yanımız ise afetlere sonradan müdahale etmek yani olup bittikten sonra enkazı kaldırmak, çadır kurmak, yiyecek dağıtmak, iban göndermek…

Oysa bu afetler sürpriz değil tam tersine bağırarak üzerimize geliyorlar.

Bu afetleri sadece deprem olarak da sınırlandırmayın lütfen, sel, çığ, toprak kayması, orman yangınları, deniz kirliliği (müsilaj) bunlardan bazıları, örneğin:

Yakın zamanda, Kastamonu’da sel felaketi sonucu 71 kişi ölmedi mi?

Elazığ depreminden hemen sonra, Van’da çığ sonucu 41 kişi ölmedi mi?

Ülkemizde aşırı yağışlar sonucu meydana gelen heyelanlardan son 90 yılda 1343 kişi hayatını kaybetmedi mi?

Yazın meydana gelen orman yangınlarında binlerce hayvan ölmedi mi?

Denizlerdeki kirlilik ve sıcaklık artışına bağlı olarak oluşan müsilaj sonucu binlerce balık ölmedi mi?

Afetleri önleme çalışmalarında depremi birinci sıraya koymamın nedeni ise ülkemizde afetler sonrası ölüm oranları incelendiğinde depremlerin %58 ile ilk sırada yer almasıdır.

Önemli olan depremin ne zaman olacağı değil kesinlikle olacağıdır. Bu açıdan değerlendirecek olursak.

Şuana kadar deprem için toplanan vergilerin bu alanda malzeme ömrünü tamamlamış binaların dönüşümü için kullanılmaması ve afetler konusunda teori ve pratik eğitimlerin okullarda öğrencilere iyi bir şekilde anlatılmaması, ülkemizin bu konuda her zaman 3.dünya ülkeleriyle aynı kefeye konmasına neden oldu.

Oysa depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda en son kabul edilen yönetmelikler (TBDY-2018) giderek standartları daha üst seviyeye taşırken geçmişten kalan malzeme ömrünü tamamlamış, yeterli mühendislik hizmeti almamış, kontrolleri yapılmamış binaları yıkıp onlardan kurtulamadığımız için çözümsüzlüğü halının altına süpürmeye devam ediyoruz.

Şuan iddia edildiği gibi bu problem uzun vadeli kredi vermekle çözülebilseydi, zaten 23 yılda ciddi bir mesafe alınırdı. 

Bizi bekleyen felaket, depremin olup olmama ihtimali değil, insanların çürük binaların altında can verme ihtimalidir.  

İnsanlarımızın maddi durumları ortada ay sonunu getiremeyen bu insanların tekrar bankalara borçlanarak evlerini yıkıp yaptırma ihtimali sıfır.

Burada kritik olan güçlendirme ile kurtarılabilecek binaların ayıklanması ve bina yıkıp yapma maliyetinin %25’ine güçlendirme yapılmasıdır.

Depremde kesinlikle yıkılacak ve güçlendirme ile kurtarılamayacak binaların yıkım kararı alınarak burada yaşayan ve maddi durumu iyi olmayan insanlarımızın KİPTAŞ ya da TOKİ tarafından yapılan binalara yerleştirilmeleri en hızlı seçenek gibi görünüyor. 

Bundan sonrası içinse önerim okullardaki müfredata afetlerin tamamının teori ve pratik eğitim şeklinde konularak 12 yıl boyunca her yıl başka bir afet konusunda çocuklarımızın eğitilmesidir.

Hala toplanmakta olan deprem vergilerinin bundan sonraki süreçte TOKİ ya da KİPTAŞ vasıtasıyla yapılacak konutların inşası için kullanılarak maddi durumu kötü olan evi olmayan vatandaşlarımızın yararlanması sağlanmalıdır. 

Aksi takdirde beklediğimiz depremi erteleme ya da oyalama şansımız yok. Fatura çok ağır olacak İstanbul için beklenen ölü sayısı minimum 100 bin kişi iken maddi kaybın 150 milyar dolardan fazla olacağını söyleyebilirim.

Elbette ki yetişmiş insan kaynağımızı kaybetmemizin ve acının telafisi mümkün olmayacaktır ancak şuan merkez bankasında da bu kaybı karşılayacak maddi bir kaynağın karşılığının olmadığını hepimiz biliyoruz.

Dost maalesef acı söyler, doğru söyleyeni maalesef 9 köyden kovarlar ancak üzülerek hatırlatmak istiyorum. 

Bekledimiz İstanbul depremi, hiç beklemediğimiz bir zamanda olacak…