SON DAKİKA

Bakanlıkların ceza davasına katılması

Türk Ceza Kanunu'nun 3'ncü bölümü Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar başlığını taşımaktadır. Bu başlık altında kamunun sağlığına karşı işlenen suçları tanımlanmıştır.

Bunlardan birisi de 186’ncı maddedir. Bu maddenin kanuna eklenmesinin gerekçesinde; kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş ve içeriği değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeylerin veya ilâçların satılması, tedarik edilmesi veya bulundurulması suç olarak tanımlanmış ve madde metninde hapis cezası öngörülmüştür. Bu suçun, resmi izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrası kapsamında işlenmesi hâlinde verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür. Bu suçun faili, zarar göreni, mağduru ve malen sorumlu kişilerin kimler olduğuna bakalım. 

Fail kimdir? Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her türlü yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları satan veya tedarik eden veya bulunduran kişidir. 

Mağdur kimdir? Korunan hukuki yarar kamunun sağlığı olduğundan, haksızlığa uğrayan herkestir. 

Suçtan zarar gören kimdir? Suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişidir. 

Malen sorumlu kimdir? Bu suçun işlendiğinin mahkeme hükmü ile kesinleşmesinden sonra maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hüküm sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.

Katılan kimdir? Mağdur veya suçtan zarar gören veya malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer alandır. 

Tüzel kişiler davaya katılabilir mi? Suçtan doğrudan zarar görmüş ise veya belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir yasa hükmü varsa katılabilir. 

Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti eyleminin suç olarak ceza kanununda yer almasıyla korunan hukuki yarar kamunun sağlığıdır. Bakanlık ve bağlı birimlerin topluma karşı sorumluluğu olduğu gibi denetim yetkisi de vardır. Ancak denetim yetkisinin varlığı bakanlık veya bağlı birimlerine suçtan zarar gören veya malen sorumlu sıfatlarını kazandırmamaktadır. Ancak kamu davasına katılmayı özel olarak düzenleyen bir kanun hükmü var ise davaya katılabilmektedirler. Buradan ne Tarım Bakanlığı’nın ne Sağlık Bakanlığı’nın ne de bu bakanlıklara bağlı kuruluşların bu davalarda Cumhuriyet Savcısı’nın yanında ceza davasına katılamadığını görmekteyiz. 

Hak arama hürriyeti hem Anayasamız hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle korunmuştur. Herkes yani kişiler, tüzel kişiler, kamu kurumu tüzel kişileri hem hak arama hürriyetine sahiptir hem de meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Yine Anayasamız gereği Devletin temel görevi kamu sağlığını ve birey sağlığını korumak, gerekli gözetim ve denetimini yapmaktır. Çağdaş ceza hukuku fail odaklı olma yaklaşımından mağdur ve suçtan zarar gören odaklı yaklaşıma evrildiği gibi hak, yetki ve özgürlüklerini daraltan kıyas da yasaktır. 

Bu nedenle; kamu sağlığının korunması gibi teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren bu hususlarda denetim ve gözetim yetkisine sahip bakanlıkların ve bağlı kuruluşların Cumhuriyet Savcısının yanında yer alamaması, davaya katılamaması, istinaf ve temyiz kanun yollarından yararlanamaması adil yargılanma ilkesi ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı olduğunu sonucuna varabilmekteyiz. 

Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek biçimde bozulmuş ve içeriği değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeylerin veya ilâçları satan, tedarik eden veya bulunduranların ceza yargılamasının yapıldığı süreçte, hem kamunun yararını ve sağlığını koruma yükümlülüğü hem de denetim ve gözetim yetkisi bulunan bakanlık ve bağlı kuruluşların bu ceza davalarında Cumhuriyet Savcısı’nın yanında yer almasının önemi kavranmalıdır.