SON DAKİKA

Akıl sağlığımız yerinde mi?

Geçtiğimiz gün bir arkadaş toplantısında iş döndü dolaştı insanları şu anki psikolojik durumuna geldi. Konuşmaya başlarken enflasyon, ihracat rakamları, akaryakıttaki litre fiyatlarının iniş çıkışı, acaba altının durumu ne olacak olan konu birden ülkenin uzun süredir devam eden ve hızla kötüleşen başka bir halk sağlığı sorununa geldi.

Her kes birbiriyle kavga eder diğerini çekemez oldu. Yani akıl sağlığımızı tehlikeye atıyoruz kararı çıktı. Çünkü haberleri seyredemez olduk. Hangi kanalı açsanız birbiriyle kavga eden insanları görüyorsunuz. Son olarak bir okul minibüsündeki çocukların korkusuna şahit olduk. Servis şoförü bir motosiklet kurye ile kavga ediyordu. Gaz spreyi motorcunun kaskı silahlardı. Beni en çok etkileyen çocukların korku dolu bağrışları ve ağlamaları oldu. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde popüler olan 47 haber medya kuruluşundan alınan 23 milyon manşetteki duygu ve duygunun kronolojik bir analizini yapmışlar. 18 Ekim 2022 tarihinde yayınlanan  Rosada ve Ark araştırma şirketi, On iki yıl içinde  Duyarlılığın olumlu ya da olumsuz ve insan duygularını yansıtan bir araştırma ve sonucunda da grafik hazırlamışlar. İnsanın duyguları ve vücut hareketleri, yüz mimikleri konusunda araştırmalar yapan psikolog Paul Ekman'ın altı temel duygusunun yani öfke, tiksinti, korku, neşe, üzüntü ve sürpriz başlıklarının yanı sıra manşetleri otomatik olarak bir yazılımla etiketlemişler. Nötr algılaması için ince ayarlı Transformer dil modellerini kullanılmış. 

Sonuçlar, 2000 yılından bu yana yazılı haber medyasında manşetlerdeki duygu olumsuzluğunda bir artış olduğunu göstermiş. Manşetlerin duygusallığının kronolojik analizi, öfke, korku, tiksinti ve üzüntü gibi duygusal açıdan atılan manşetlerin yaygınlaştığı görülmüş... 

Gördüğünüz gibi bu stres ve agresiflik sadece bizim ülkemizde olan bir şey değil. Bu tip bir araştırma acaba ülkemizde de yapıldı mı diye araştırdım ama şimdilik bir belgeye erişemedim. 

Ülkelerin akıl sağlıklarında oluşan bu öfke ve saldırganlıklar psikolojik bir yıpranmayı da beraberinde getiriyor. ABD’de Biden Yönetimi de, sertifikalı toplum davranış sağlığı kliniklerine yaklaşık 300 milyon dolar destek sağladı ve 15 milyon dolar daha 2023'te dağıtılacak. Ayrıca neden böyle olduğumuzu da araştırıyorlar. Arkadaşlar arasında bir ara ABD’ye kan bağışında bulunduk onlar da bizim genlerle mi oynadılar sorusu da ortaya atıldı.  

Acaba, bu tip bir çalışma ülkemizde de olmaz mı? Bir çok psikolog arkadaşımın kafasını kaşıyacak vakti yok. Bu stresli ekonomik ortamda 300 milyon ayırmak bizim ülkemiz için biraz lüks ama sağlıklı bir toplum da istiyoruz. Bizim millet bu güne kadar sevgi, şefkat ve yardımseverlikle anıldı bu zamana kadar. Bize ne oldu da böyle olduk?

Peki, Avrupa ülkelerinde akıl ve ruh sağlığı tedavisinde durum nedir? Diye soracak olursanız, Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı veriler bu sorulara ışık tutuyor. Buna göre Avrupa’da akıl ve ruh sağlığı tedavisi için hastanelerde kişi başına düşen yatak sayısı en fazla Belçika’da, en az ise Türkiye’de. Buna sevinmeli miyiz? En sağlıklı bizim ülke bu yüzden akıl sağlığı açısından kişi başına düşen yatak sayısı en az bizde diyerek. 

Son zamanlarda yapılan araştırmalardan biri de “Aile Stresi Teorisi” Aslında, aile stresi teorisi, 1949'da sosyolog Reuben Hill tarafından geliştirilen bir teoridir. Özellikle ailelerin 2. Dünya Savaşı'ndan nasıl etkilendiğiyle ilgilendi ve savaşın neden olduğu ayrılıkların ve yeniden birleşmelerin aileleri nasıl değiştirdiğini inceledi. Günümüzde ise Pandemi sonrası travmaların sonucu araştırılıyor. Ama bence biz ülke olarak fazla spor yapmadığımız için stresimizi trafikte ya da başka yerlerde atmaya çalışınca kavga çıkmaması imkansız. 

Ama bugün neden böyle bir toplum olduk, bu kavgacı ruh halimizden kurtulmak için neler yapmalıyız sorularına cevap arıyoruz. Açıkçası, öfkelenmek, sesinizi yükseltmek veya duygusallaşmak iletişiminizi daha net hale getirmeyecek. Bunun için daha mülayim bir ilişki içinde kimseye bulaşmadan yaşamak bizi ömür boyu mutlu edecektir. 

Bugün size dertleşme gibi bir yazı yazdım. Ekonomik yanı pek yok gibi ama aslında temelinde var. Bu reklam ve sponsorluk paraları doğru kaynaklarca kullanılsa ve de kültürümüze sahip çıkabilsen, çekilen film ve diziler de eğitimsel bakımdan olumlu mesajlar verse biz sağlıklı huzurlu mutlu olmaz mıyız?