SON DAKİKA

6 Şubat deprem felaketleri ve Ferhat Özçep hocanın jeofizik felsefesi

Üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen yaraları halen taze olan felaketler zinciri, ülkemizi derin bir acıya boğmuş, hepimizi aynı üzüntünün paydasında birleştirmişti…

9 Şubat’ta ise en sevdiğim hocalarımdan, İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölüm Başkanı, Prof. Dr. Ferhat Özçep’in vakitsiz ölümü üzüntümü ikiye katlamıştı. 

Bu gün hem 6 Şubat depremlerinden çıkarmamız gereken dersler hem de zemin mekaniği konusunda ki çalışmaları ile jeofizikten geotekniğe bir köprü inşa etmiş olan kıymetli hocamın jeofizik felsefesinden bahsetmek istiyorum.

6 Şubat depremleri öncesi böyle bir felaket bekleniyor muydu diye soracak olursanız... Evet, bu depremlerin olma ihtimali vardı ancak kimse bu depremlere hazır değildi. Tam tersi depremden sonra bölgedeki zemin çalışmalarına katıldığımda insanların bana en çok söylediği söz biz böylesine ciddi bir felaketi İstanbul için bekliyorduk idi. 

Oysa, Demirtaş ve Yılmaz’ın 1996’da hazırladıkları Türkiye Sismik boşluk haritasında DAF üzerinde ciddi bir depremin olma ihtimali açıkça gösterilmişti.  

Doğu Anadolu Fayı (DAF) üzerinde tarihsel depremleri incelediğimizde, 1789 (7,2 Mw), 1795 (7,0 Mw), 1872 (7,2 Mw), 1874 (7,1 Mw), 1875 (6,7 Mw), 1893 (7,1 Mw) ve 2020'de (6,8 Mw) büyük depremler olmuştu.  

1114'te Maraş'ta 40.000 kişinin öldüğü bir deprem yaşanmıştı. 1513 yılında Maraş yöresinde büyüklüğü Mw 7,4 olan ve Malatya'yı da etkileyen bir deprem daha yaşandı. 2023 öncesinde, 510 yıldır kırılmayan Gölbaşı-Türkoğlu segmenti sismik boşluk olarak değerlendirilmekteydi.

Yani aslında olası riskler gün gibi açık ve netti ancak elbette ki bunlar birer ihtimal olduğu için kimse 510 yıldır enerji biriktiren bir fayın kırılabilme ihtimalini önemsemedi.

Sonrasında, depremden 11 il etkilenirken 1 yıl içinde bölgede 45 binden fazla artçı sarsıntı meydana geldi.

Hasarlı ve göçen binalar genellikle 2000 yılı öncesi yapılmış, deprem yükleri altında sıvılaşabilen zemin üzerinde yer almakta olup, temel sistemlerinde yetersizlikler bulunmaktaydı ayrıca beton ve donatı malzeme kalitesi yetersizdi, etriye aralıkları yönetmeliklerde izin verilen aralık şartlarını sağlamamaktaydı, işçilik kalitesi son derece yetersizdi, dahası pek çok binada zemin katında dükkân yer almakta olup yumuşak kat düzensizliği bulunmaktaydı, bazı binalarda çekme kat bulunması nedeni ile rijitlik düzensizliği de görülüyordu, elektrik, sıhhi tesisat gibi bazı yapısal olmayan sistem elemanlarının kolon- kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarında hasar oluşturacak şekilde imal edildiği ve bu durumun yapıda zayıflamaya neden olduğu görülmüştü.

6 Şubat depremlerinden bir ay önce 25 yıl önce mezun olduğum okuluma Ferhat hocamın daveti üzerine en son yazdığım İstanbul Depremi kitabımı takdim etmek için gitmiştim. Ferhat Hoca ile depremin yıkıcı etkisi ve zemin mekaniği açısından oluşan yetersizlikler üzerine konuşurken aslında benzer konuları 1999 depremi sonrasında da konuştuğumuzu fark ettim. Çok tuhaftı 25 yıl geçmişti ancak halen İstanbul’da beklediğimiz depremin yıkıcı etkisi sonrası oluşacak riskte, hiçbir azalma yoktu. Ferhat hocayı 1994’den beri tanıyordum. Onun kadar kitaplara değer veren başka bir hoca ile karşılaşmamıştım. Okuldaki mütevazı odasında 8000’e yakın kitabı, odanın tüm duvarlarını kaplıyordu. Yazdığı tüm kitapları bana imzalayarak hediye etmişti. Bilim tarihi dışında felsefe konusunda da ciddi sohbetlerimiz oluyordu. Jeofiziğin evrenin ruhu olduğunu söylerdi ve jeofizik konusunda kimsenin negatif bir cümle kurmasına izin vermezdi. 

*Deprem enerjisinin binalara vereceği zararı, jeofizik yöntemleri uygulayarak nasıl en aza indiririz konusuna felsefi bir çözüm arıyordu…

Bir an bana dönüp gülümseyerek kitabımı alırken Borges’ten bahsetti. 

*Borges’e bir röpırtajında, cennet sizce nasıl bir yerdir diye sormuşlar?

Piposundan bir nefes alarak cevap vermiş: Ben cenneti hep bir kütüphane olarak düşlemişimdir…

Sonrasında tuhaf ancak ben de böyle düşünüyorum dedi.

Bu onunla son konuşmamış, bilmiyordum.

Umarım bu konuşmaya, cennette ki kütüphanede, kaldığımız yerden devam ederiz…