SON DAKİKA

17 Ağustos felaketinin 25.yılında depremi önemsemeyen bir ülke

Geçen hafta 17 Ağustos 1999 depreminin 25. yılına girdik. Ve hiçbir 17 Ağustos bu kadar sessiz sedasız geçmemişti. Kim bilir belki 6 Şubat depremlerinden sonraki sürecin unutulması için depremi hatırlatacak programların en aza indirildiği adeta halen çözülemeyen bu problemin devletin acizliği gibi gözükmemesi adına sesinin kısılması gerekiyordu belki de…

Kim ne yaparsa yapsın, tek bir gerçeği var bu güzel ülkenin oda depreme hiçbir şekilde hazır olmaması gerçeğidir. Yıllardır yazıyorum bu konuyu televizyonlarda anlatıyorum, Youtube’da yüzlerce video çektim. Devlet bu süreci üzülerek söylüyorum ki iyi yönetemedi. Alınan deprem vergileri ile TOKİ deprem konutları yapabilirdi. Bütün binalardan deprem analizi istenebilirdi ve bu süreçte yıkılması gereken eski tip binalar ayıklanabilirdi ve Devlet, Toki’ye maliyetine yaptırdığı konutlara, buradaki insanları yerleştirebilirdi…

Ancak maalesef bunların hiçbiri yapılmadı ve bu dönüşümü zaten parası olmayan ay sonunu zor getiren vatandaşın yapması beklendi.

Tabii ki sonuçta hiç bir şey olmadı. 24 yıl plansız programsız ve boşuna geçti. Bakınız deprem sadece İstanbul’da beklenen bir felaket değil ülkemizin topraklarının %95’i deprem bölgesinde. Türkiye’de yaklaşık 20 milyon bina var bu binaların %60’ı 1999 öncesi yapılmış olan eski tip binalar. Yani zemin etüdü olmayan, hazır beton kullanılmamış, nervürlü demir kullanılmamış, yapı denetim hizmeti almamış, gerekli mühendislik hizmeti görmemiş binalar. Ülke çapında ciddi bir kentsel dönüşüm seferberliği yapılması gerekiyor ancak demir fiyatları uçmuş, beton fiyatları tavan yapmış ve insanların bu maliyeti karşılayacak paraları yok. 

İşin tuhaf tarafı devletin de bu maliyeti karşılayacak parası yok ki gerekeni yapmıyor. Ya da daha kötüsü parası var ancak bu konu devlet için o kadar da önemli değil…

Peki o zaman neyi bekliyoruz?

Zaten parası olmayan vatandaşların uzun vadeli krediler alıp bu binaları kendi çabalarıyla dönüştürmelerini bekliyoruz. 

Peki şu ana kadar toplanan 40 milyar dolar deprem vergisi ne yapıldı ve neden toplandı o zaman?

Bakınız, depremden sonra Hatay – İskenderun’a zemin çalışmaları için gittiğimde insanlardan en çok duyduğum şey biz bu depremin İstanbul’da olmasını bekliyorduk sözü idi…

Ve, 1 milyon 672 bin kişinin yaşadığı Hatay’da toplam nüfusun %10’unun hayatını kaybettiğini orada yaşayan vatandaşlardan üzülerek dinledim bu sayı en az 167 bin kişi yapar oysa resmi rakamlara göre depremden etkilenen 11 ilde toplamda 50 bin kişinin öldüğü söyleniyordu.

Muhalefete göre ise hükümet, seçim öncesinde daha fazla puan kaybetmemek için bu rakamları TUİK rakamları gibi bilerek eksik söylemişti. 

Oysa ülkemizin deprem problemi o kadar büyük ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Köklü çözümleri devletin bizzat elini taşın altına koyarak başlatması gerekiyor. Bana göre tüm yatırımlardan kısılması ve özellikle yıkılması kesin olan binaların yıkılarak yerine kar amacı güdülmeden deprem güvenli konutlar inşa edilmesi gerekiyor. Şu an en büyük öncelik bana göre budur. Gerekirse bu konutların finansmanı için yurt dışından düşük faizli fonlar bulunmalıdır. Ancak bu şekilde bu problemin çözülmesi için yol alınabilir.

Burada ilk öncelik finansman bulunması ikincisi ise artık vatandaşın can güvenliğine öncelik verilmesidir. Bu süreç tüm ülkede deprem güvenli konutların yapılması adına başlatılmalıdır. Ülkemizde ki binlerce mühendis bu problemi çözebilecek bilgi ve tecrübeye sahiptir devlet ise finansmanı bulmalı ve kararlı olmalıdır. 

Aksi taktirde gerçekleri daha fazla yok saymak, görmezden gelmek ve halının altına süpürme ihtimalimiz kalmamıştır çünkü beklediğimiz depremin gerçekleşme vakti çok yakındır. 

Bu konuda bütün bilim insanları aynı şeyi söylerken siz depremi yok soyarak olmasını engelleyemezsiniz…

Einstein’ın da söylediği gibi aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç beklemek ahmaklıktır…