SON DAKİKA
EKONOMİ Çarşamba 31 Ocak 2024 07:03

TÜRKİYE KIZILDENİZ KRİZİNİ FIRSATA ÇEVİRECEK Mİ?

Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 12'sinin geçtiği Kızıldeniz, uluslararası taşımacılık açısından büyük önem taşıyor. Türkiye'nin bölgedeki önceliklerinin bir diğer önemli boyutunu ekonomik çıkarlar oluşturuyor. Türkiye'nin bu krizi fırsata çevirmek için atması gereken birçok adım bulunuyor. UND İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, Kızıldeniz'deki krizin Türkiye için bir fırsat olarak görülebileceğini söylüyor ancak somut bir adım henüz atılmadı.

Türkiye Kızıldeniz krizini fırsata çevirecek mi?

Süveyş Kanalı’nda yaşanan gerilim, uluslararası lojistik ağını vurdu. Ülkeler rotayı Kızıldeniz’den başka yönlere kaydırdı. Bu da navlun fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu krizde öne çıkan tek ülke ise Türkiye. Güvenli lojistik rotasına sahip olan Türkiye’nin Kızıldeniz krizini fırsata çevirmesi gerekiyor ancak bunun için uluslararası alanda çalışma yapması gerekiyor. Türkiye, Kızıldeniz’de yaşanan gerilimden Avrupa ülkeleri kadar zarar görmez. Uzmanlar, Türkiye'nin enerji tedariği de dahil olmak üzere uluslararası ticari ilişkilerini "ağırlıklı olarak Süveyş Kanalı dışında, kendi yakın coğrafyasında kurduğuna” dolayısıyla Kızıldeniz'e diğer bazı ülkelere göre daha az bağımlı olduğuna dikkat çekiyor. 

Ekonomik fırsat olabilir

Uluslararası Nakliyeciler Derneği İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, Kızıldeniz'deki krizin Türkiye açısından ekonomik bir fırsat olarak görülebileceği görüşünde.

Krizin Türk ticareti açısından olası etkilerini değerlendiren Özel, Kızıldeniz'deki zorlu durumdan mağdur olan Batılı tedarikçilerin, giderek artan biçimde Türk nakliyecilere yönelmeye başladığı gözlemini aktardı. Özel, "Bu, Türkiye için bir fırsat olabilir. Zaten Orta Koridor gündemde. Kuzeydeki demiryolu koridoru, savaş nedeniyle kapandı. Güneyden gitmek için de elle tutulur bir koridor mevcut değil. Bölgeyi en iyi Türk uluslararası karayolu taşımacılığı filosu bildiği için, biz burada büyük bir fırsat görüyoruz. Sıkıntı fırsata çevrilebilir" diye konuştu.

Türkiye-Kafkaslar-Hazar Denizi-Türkmenistan-Kazakistan-Çin hattı üzerine kurulu Orta Koridor girişiminin krizle birlikte "daha da canlanacağını" düşündüklerini aktaran Özel, "Çin'den gelen malların bu koridor üzerinden Türkiye'ye girişinin artacağını ve karayolu taşımacılığının soruna bir çözüm olabileceğini öngörüyoruz" dedi.

Çin’in tutumu değişebilir

Kriz nedeniyle Çin'in tutumunun değişeceği öngörüsünü paylaşan Özel, "Çin'in, konteynerlerini karadan gönderme eğilimi artacaktır. Çin, mallarını Kırgızistan veya Kazakistan sınırından geçirip, oradan Kuryk Limanı üzerinden Hazar Denizi'ni geçecektir. Veya bu malların Özbekistan, Kırgızistan üzerinden Türkmenistan'a gelmesi ve Türkmenbaşı Limanı üzerinden Bakü'ye gitmesi söz konusu olacak. Burada bir yığılma olmasını bekliyoruz" değerlendirmesini yaptı. Türkiye'ye ulaşan malların da karayolu nakliyecileri vasıtasıyla Avrupa'ya taşınacağı bilgisini paylaşan Özel, "Örneğin Çin'den mal tedarik eden bir Alman şirketinin, siparişini 60-70 gün yerine karayolundan hızlıca getirmesi lehine olacaktır" değerlendirmesini yaptı.

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR); 28-31 Ocak tarihlerinde Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen ve dünyanın önde gelen yeme içme fuarları arasında yer alan ISM 2024 Şekerleme ve Atıştırmalık Ürünler Fuarı’na, 30 firmayla katıldı. ‘Made in Türkiye’ algısının tüm dünyada her geçen gün yükseldiğini belirten İHBİR Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı, “Bugün işlenmiş gıda ürünlerinde Avrupa'daki birçok markadan ve büyük firmalardan daha moderniz. Ağırlıklı olarak yarı mamul ihraç ediyoruz ancak, her geçen gün kendi markalarımızla satış trendimiz artıyor. Geçmişte ‘Made in Türkiye’ ibaresini bile görmek istemiyorlardı. Şimdi, artık Türkiye'deki üretim tercih edilir hale geldi.” dedi. Kızıldeniz’de yaşanan gerilimli sürecin etkisiyle Avrupa’nın rotasını Türkiye’ye çevirmeye başladığını söyleyen Taycı, “Bu, ilerleyen süreçte daha da artacak.” diye konuştu.

 

Rota Türkiye’ye çevriliyor

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Başkanı Kazım Taycı, “Kızıldeniz'deki krize değindi, süreçle ilgili hem avantajlı hem de dezavantajlı bir durumun olduğunu söyledi. Taycı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Kızıldeniz’de yakından takip ettiğimiz sürecin artıları ve eksileri var. Ham maddemizi ağırlıklı olarak hala Uzak Doğu’dan ithal ediyoruz. Eksi yanı, bu ürünlerin bize ulaşım süreleri uzadı ve navlun fiyatları arttı. Bu ürünlerimizde biraz daha yüksek stoklu çalışmaya başlayacağız. Ham maddeyi Uzak Doğu’dan ithal ediyoruz ancak, ağırlıklı olarak dünyaya bitmiş ürünü satıyoruz. Dolayısıyla ülkemizin coğrafi konumundan dolayı birçok ülkeye hem deniz hem de karayoluyla ulaşabilme imkanı var. Şimdi, Avrupa rotasını yavaş yavaş bize çevirmeye başladı ve bu ilerleyen süreçte daha da artacak.

İhracatımız hız kesmeyecek

 

Sektör için en önemli ihracat pazarlarının Afrika, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Orta Asya olduğunu belirten Kazım Taycı, “Hedefimiz, dünyadaki resesyon gündemine rağmen işlenmiş gıda ve tarım ürünlerinde ihracatımızın hız kesmemesi. Fakat, gerçekçi olmamız lazım. Biz, hala kendi markamızla ağırlıklı olarak ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinde ya da birinci dünya ülkelerindeki etnik marketlerin raflarında yer alıyoruz.” dedi. “Daha önce yüzde 7 ile 13 aralığında oluşan maliyetler içindeki işçilik ve personel maliyetleri bugün itibarıyla yüzde 25’e ulaştı” diyen Taycı, “Bu denklemde, bugün asgari ücretli bir çalışanımızın bize olan maliyeti yaklaşık 850 ile 1100 dolar aralığında değişiyor. Emek yoğun sektörlerimizde, dolar kuru mevcut şartlarda olduğu sürece rekabet etme şansı ortadan kalkıyor. 219 ülkede elde ettiğimiz rafları kaybetmememiz; rekabetçi olmamız lazım. Bu yüzden üreticiler olarak, ihracatçıya yönelik Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan minimum yüzde 10 daha fazla desteklenen özel kur istiyoruz. İş veren payımızda, SGK primlerimizde, enerji kullanımımızda ihracatımızla orantılı bazı teşviklerin uygulanmasını istiyoruz. Geçen yıl 10 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiysek hem üretici hem ihracatçı olarak örneğin bir yıl içinde kullanılan elektrik ya da doğalgaz için sübvansiyon verilmesini talep ediyoruz.” yorumunu yaptı.