SON DAKİKA
Madencilik Pazartesi 27 Mart 2023 02:23

TÜRK KROMU DÜNYAYA İHRAÇ EDİLİYOR

Krom üretiminde 2 milyon ton kapasiteye sahip Türkiye, 2022'de 338 milyon dolar tutarında 1.5 milyon ton krom ihraç etti. Yıllık 500 bin ton civarında krom ise yurt içinde ferrokrom tesisleri tarafından kullanılırken ihracat karşılığında 367 milyon dolarlık gelir elde edildi

Türk kromu dünyaya ihraç ediliyor

Çağlar ÇAĞATAY

Ülkemizin çok daha fazla krom üretme kapasitesine sahip olduğuna dikkat çeken Krom Üreticileri Derneği (KROMDER) Başkan Yardımcısı Mustafa Selçuk Çevik, “Özellikle yeni ferrokrom tesislerinin kurulması ile ham cevheri yurt dışına satmak yerine katma değeri çok daha fazla olan ferrokrom ihracatımızı artırabiliriz. Ancak dünyayla rekabet etmek için aynı şartlara sahip olmalıyız” dedi

Birçok farklı kullanım alanı bulunan ve metalik bir element olan krom, korozyona karşı direnci nedeniyle paslanmaz çelik üretiminde kullanılıyor. Aynı zamanda krom, birçok endüstrinin vazgeçilmezi. Türkiye, krom üretiminde 2 milyon ton kapasiteye sahip. Ülkemiz, 2022 yılında toplam 338 milyon dolar tutarında 1.5 milyon ton krom ihraç etti. Yıllık 500 bin ton civarında krom ise yurt içinde ferrokrom tesisleri tarafından kullanılırken ihracat karşılığında 367 milyon dolarlık gelir elde edildi. Türkiye'de yer altı ve yer üstü fiili krom cevheri üretimi ve krom ticareti yapan firmaları bir çatı altında toplayan Krom Üreticileri Derneği’nin (KROMDER) Başkan Yardımcısı Mustafa Selçuk Çevik ile sektörün geleceğini ve hedeflerini konuştuk. 

Kromu biz hangi alanlarda, nerelerde kullanıyoruz?

Krom mineralleri öncelikle mukavemeti, dayanıklılığı ve korozyona karşı direnci nedeniyle geniş bir uygulama yelpazesi için popüler bir malzeme olan paslanmaz çelik üretiminde kullanılıyor. Çeliğe krom eklenmesi, korozyona ve oksidasyona karşı direncini artırmaya yardımcı oluyor. Bu da neme, ısıya veya aşındırıcı kimyasallara maruz kalmanın önemli olduğu ortamlarda kullanım için ideal. Krom ayrıca ısıtma elemanlarının üretiminde kullanılan nikrom ve yüksek mukavemetli, düşük alaşımlı çeliklerin üretiminde kullanılan krom-molibden gibi diğer alaşımların üretiminde de kullanılır. Krom, alaşımlarda kullanımının yanı sıra boya, mürekkep ve plastiklerde kullanılan krom sarısı ve krom yeşili gibi pigmentlerin üretiminde de var. Krom bileşikleri, organik kimyasalların üretiminde katalizör olarak kullanılan krom oksit ve üretiminde kullanılan potasyum dikromat gibi çeşitli kimyasalların üretiminde kullanıldığı kimya endüstrisinde de uygulamalara sahip.

Üretici firmalar tek çatı altında toplandı

Madende yeni bir dernek hayata geçti. KROMDER’in dernekleşme sürecinden bahseder misiniz? Buna niye ihtiyaç duydunuz?

Çünkü krom madeni ülkemiz için çok önemli. Dünyada krom ihraç eden ikinci ülkeyiz. Birinci olan Güney Afrika bizden tonaj olarak yaklaşık 9 kat daha fazla krom ihraç ediyor. Fakat bizim Türk kromu paslanmaz çelik sanayisi için çok daha elverişli. Afrika kromuna göre daha kaliteli. Ülkemiz açısından böylesine önemli bir madenin sivil toplum kuruluşu bulunmuyordu. Bu sebeple ülkemizdeki krom madenini geliştirmek, üretim, kullanım ve ihracatındaki zorluklara birlikte göğüs görebilmek, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli önlemlerin ortak çözümlerin alınmasını sağlamak ve tek ses olabilmek adına geçen yıl KROMDER’i kurduk. 

Ülkemizde krom madeni nerelerde çıkıyor?

Ülkemizin hemen her bölgesinde krom yatakları var. Gelişen teknoloji ve yapılacak Ar-Ge’ler ile daha fazla krom yataklarının bulunacağına eminim. Fakat başlıca büyük yatakların olduğu yerleri şu şekilde söyleyebiliriz. Elazığ -Guleman, Bursa -Harmancık, Kayseri -Pınarbaşı, Sivas - Kangal - Zara - Gürün , Adana - Aladağ, Burdur- Tefenni, Kastamonu en önde gelen şehirlerdir. Bunun dışında Gaziantep - Nurdağı ve Denizli’de üretim yapılıyor.

Krom madeni sanayi için vazgeçilmez bir element. Türkiye, krom madenciliğinde hangi noktada yer alıyor? Bunun hakkında neler söylemek istersiniz?

Dünyada Güney Afrika, Zimbabve, Finlandiya, Hindistan, Kazakistan ve Filipinler'de yoğun krom madenciliği yapılıyor ve toplamda 14-15 milyon ton kromit cevheri çıkarıldığı belirtiliyor. Dünya üzerindeki rezervin ise bir milyar ton düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. Ülkemiz de krom rezervleri bakımından zengin ve küresel rezervlerin yüzde 10-11'ine sahip olduğu biliniyor. Krom, İkinci Dünya Savaşı’nda da Türkiye'nin önemli ihraç ürünlerinden biri oldu. Ülke olarak yıllık 2 milyon tona yakın krom madeni üretimi yapıyoruz. Bunun yaklaşık 500 bin tonunu ülkemiz içerisinde bulunan üç adet ferrokrom tesisinde, ferrokrom için işliyoruz. Ülkemiz, 2022 yılında toplam 338 milyon dolar tutarında 1.5 milyon ton krom ihraç etti. Yıllık 500 bin ton civarında krom ise yurt içinde ferrokrom tesisleri tarafından kullanılırken ihracat karşılığında 367 milyon dolarlık gelir elde edildi. Geri kalan ürünü de başta Çin olmak üzere İsveç, Almanya, Rusya, İtalya ve Slovakya ülkelerine ihraç ediyoruz. Özellikle yeni ferrokrom tesislerinin kurulması ile ham cevheri yurt dışına satmak yerine katma değeri çok daha fazla olan ferrokrom ihracatımızı artırabiliriz. Ancak dünyayla rekabette aynı şartlara sahip olmamız gerekiyor. Şunu da şöyle açıklayabiliriz. Ferrokrom üreten ülkelerle aynı şartlara sahip olmamız gerekiyor ki bunu yapabilelim. Enerji maliyetlerimizin ferrokrom üreten ülkelerle aynı rakamlarda olmalı. Yine finans maliyetlerimizin ve finansa ulaşabilme şeklimizin veya rahatlığımızın aynı şekilde olması gerekiyor. Finansa çok rahat ulaşabilen yüzde iki ya da üç ile senelik olarak borçlanan bir ülkeyle finansa ulaşamayan yüzde 40-50 ile finans maliyeti yapan bir ülke aynı şartlar altında üretimi yapamaz. 

İhracat düşüş gösterecek 

Bu yılki krom madeni ihracat verilerine bakıldığında nasıl bir 2023 bizi bekliyor olacak?

Bu sene ihracat verilerine baktığımızda geçen seneye göre yaklaşık yüzde 37’lik miktarda düşüş yine yüzde 27’lik değer olarak düşüşümüz var. Tabii yaşanan ve hepimizi derinden üzen asrın felaketi burada büyük bir etken. Fakat bu düşüş önümüzdeki günlerde de biraz daha azalarak devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü maliyetlerimiz çok arttı ve bunun karşısında dolar kuru artmadı. Bugün maliyetlerimizin hepsi sanki dolar 25-30 TL arasında bir rakamdaymış gibi arttı. Ama reel dolar kuru 19 TL. Geçen seneye göre yüzde 123 fazla rakamda devlet hakkı, ruhsat bedeli, orman kirası ödüyoruz. Yine personel maliyetlerimiz yüzde 100 daha fazla arttı. Bununla beraber elektrik ve malzeme maliyetleri de yüksek oranda artış gösterdi. Fakat dolar aynı seviyede kaldı. Geçen seneki maliyetlerle ekonomik olan krom ocakları bu seneki maliyetlerle ekonomik olmaktan çıktı. Bu sebepten dolayı önümüzdeki günlerde krom başta olmak üzere diğer madencilik faaliyetlerinde de ihracatımız düşüş gösterecektir.

Krom madeni sektörünün genel olarak sorunları nelerdir? Madenciler olarak ruhsatların alınması sürecinde yaşananlar hakkında neler söylemek istersiniz? Çözüm önerileriniz nelerdir?

ÇED izin süreçlerinin kurum görüşleri aşamasında uzun sürmesi, zaten yatırımları ötelediği gibi bu süreçte yaklaşık 75–80 uzmanın imza attığı belge, STK tarafından hazırlanan ve 3 bilirkişiden oluşan bir raporla iptal edilebiliyor. İlgili kurumların gerek saha tetkiklerinde gerekse yerinde değerlendirilmelerinde şahsa bağlı farklılıkların olması, uygulama birliğinin olmaması da ayrı bir sorun. Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) özelinde kanun ve yönetmeliğin kişilere bağlı farklı yorumlanmasından kaynaklı itirazı durumların bir komisyonca değerlendirilmemesi, yatırımcıyı mahkemelere düşürüyor. Bu durum da işletme süreçlerini aksatıyor. Özellikle devir ruhsat süre uzatımı ve ihaleden alınan ruhsatların taşınmazlar komisyonu kapsamında güvenlik soruşturmasından olumsuz gelmesi ve bir dayanağın gösterilmemesi ruhsat hukukunu tamamen güvensiz hale getiriyor. Madencinin ruhsat güvencesinin olmaması yüzünden işletmeler finansman bulmakta zorlanıyor. Bu yüzden bir sanayici yatırım yaparken yüzde 25–40 oranında öz sermaye koyarken bu oran madenciler için yüzde 75–80'i hatta bazen yüzde 100'ü buluyor. 11 Aralık 2022 tarihli yönetmelik kapsamında Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) kodunda projelerin hazırlanması ve görünür rezervlerin belirlenmesi şartı getirildi. Aksi halde görünür rezerv alanının dışındaki ruhsat alanları taksire açık hale düşecek. Hâlbuki Uluslararası Maden Rezervleri Raporlama Standartları Komitesi (CRISCO) kapsamındaki UMREK kodu da diğer standartlar gibi finansal destek sağlamak ve yüksek güvenilirlik sağlamak amacı ile yapılan rapor. Yatırımcı kendi madencilik faaliyetini sürdürmek için UMREK kodunda projeye ihtiyaç duymaz. Buna rağmen yasalarla zaruri kılınması UMREK standardını değersizleştirecek. Aynı yönetmeliğin bağlı olduğu kanun, UMREK kodu raporlarına yetkin kişi veya yetkilendirilmiş tüzel kişilerin imza atabileceğini belirtiyor. Kanun ve yönetmeliğin getirebileceği bu uygulama yatırımcıya ilave maliyetten başka bir şey getirmeyecek. Ruhsat alanı içerisinde planlanan yatırım çakışmaları, planlanan yatırımları belirsiz süre ile öteliyor. Bu yatırım çakışmalarında şayet madencilik bertaraf edilecekse, rezerv değerlendirilmeksizin yalnızca faturası ibraz edilebilen giderler karşılanıyor.

Madencilik faaliyetlerinin gerek başlangıcında gerekse devamlılığında paydaş olunan mevcut tüm kamu kurumlarının her birinin birbirinden bağımsız hareket etmesi ve koordinasyonu sağlayamamaları madenciliğin mantığı dışında uygulanamayacak taahhütlere imzaların atılmasına sebebiyet veriyor. İşte biz madenciler bütün izinlerin dışında bir de işletme süreçlerinde bu tür sorunlarla mücadele ediyoruz.

Madenciler şehirlerin kurulumunda kritik rol üstlenebilir 

KROMDER olarak Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın (SSB) “Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir?

Raporda yer alan kısa, orta ve uzun vadeli politika önerilerinin bölgenin kalkınması açısından önem arz ediyor. Depremde arama ve kurtarma faaliyetleri ile öne çıkan madenciler şehirlerin kurulumunda ve kalkınmasında da kritik rol üstlenebilir. Kentlerin yeniden inşa sürecinde kullanılacak demir-çelik, çimento, tuğla, kiremit, seramik, mermer, agrega, cam vb. inşaat malzemelerine baktığımızda bunların tamamı madencilik faaliyetleri sonucu elde edilen hammaddelerin nihai ürünleri. Afet zamanı arama kurtarma için çalışan madenciler, bu kez imar için ellerini taşın altına koyacak. 

Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmalı

Sizce, SBB Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu'nda yer alan politika önerilerine ek olarak yapılması gerekenler nelerdir?

Yeraltı madencilik faaliyeti yapan firmaların belli bir oranda tahlisiye yani can kurtarma elemanı bulundurması şartıyla, bu elemanların özel vergi ve sigorta primi desteğinden faydalanması sağlanabilir. Böylece kamu ilk anda nerede ne kadar iyi eğitimli ve donanımlı kurtarma ekibi olduğunu bilir ve bölgelere yönlendirebilir. Bununla birlikte hatırlanacağı üzere depremin ilk günlerinde madencilik sektörü elindeki makinelerini bölgeye göndererek enkaz kaldırma çalışmalarına destek oldu. Kamu bu noktada da bir envanter çıkararak hangi bölgede, kimin elinde ne kadar iş makinesi, tahlisiye ve ilk yardım elemanı var bilirse daha hızlı bir organizasyon sağlanabilir. Aynı zamanda Türkiye, fay hatları üzerinde bulunması sebebiyle birçok bölge jeotermal kaynaklar bakımından zengin. Türkiye'de 4-5 kilometre derinlikte sondaj yapabilen makineler daha yeni yeni çalışmaya başladı. Ülkemiz jeotermalle ısıtılan seralar yaparak, deprem zamanında bunları hızlıca geçici yaşam alanlarına çevirebilir. Seralar İzmir – Manisa tarafında doğrudan jeotermalle ısıtılabilir. Bugün deprem bölgesine odaklandık ama ülkemizin birçok büyükşehir fay hatlarına yakın veya fay hatları üzerinde bulunuyor. İstanbul ve İzmir gibi iller başta olmak üzere buralardaki uygun boş araziler için yeni konut proje alanları yaratılıyor. Şehirleri daha da kalabalık hale getirmeyi yaşanılabilir kentler açısından sakıncalı buluyorum. Bunun yerine uygun alanlara konut yerine seralar kurabiliriz. Hollanda'daki örnekler gibi dikey tarımın da yapılabildiği devasa cam seralar kurulabilir. Böylece normal zamanlarda kentlerin taze gıda ihtiyacını yakından tedarikle karşılarken olası bir afet durumunda ise hem toplanma ve barınma alanları hem de temiz ve taze gıdaya yerinden ulaşım sağlamış oluruz. Afet bölgeleri özelinde ise halihazırda Hatay'da örtü altı bir üretim var. Adıyaman ve Kahramanmaraş özelinde, TOKİ bir yandan konut yaparken bir yandan da bu seralar hızlı bir biçimde hayata geçirilebilir. İnsanlarımızın memleketlerine geri dönmeleri için bedava tohum ve fide teşvikleri devreye alınabilir. İmar tamamlanıp insanlar şehirlerine döndüğünde geçimlerini sürdürebilecekleri şekilde bu seralarda çalışabilmeleri sağlamalı önerisinde bulunuyoruz.  Uzun vadede ise ‘madenlerin bulunduğu yerde işletilmesi zorunluluğu nedeniyle kırsal kalkınma açısından kritik öneme sahip yapılacak yeni madencilik yatırımları için depremden doğrudan etkilenen ilçe ve merkezler baz alınarak nitelikli ve özel devlet yardım mekanizmaları geliştirilmesi’ politikası çerçevesinde madencilik yatırımlarının hızlandırılabilmesi için bu noktada Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulması gerektiğini düşünüyorum. Madencilik sektörünün gerek yatırım gerekse işletme aşamasında birden çok bakanlıkla muhatap olmasından ötürü süreçlerin uzadığına ve maden ruhsat güvencesi sağlanamıyor. Ülkelerin kalkınmasında ve ekonomik bağımsızlığında yerli hammaddenin kritik önemi dikkate alındığında, toprak altındaki bu değerlerin ekonomiye kazandırılması için bürokratik süreçleri hızlıca aşacak mekanizmalara ihtiyaç var. Bunu da ancak bütün süreçlerin tek elden yürüyebileceği bir Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile sağlayabiliriz. Yenilenebilir enerji ve yeşil teknolojilerin revaçta olduğu günümüz dünyasında çevre ve maden ayrılmaz iki unsur. Bu gerçeği dikkate alarak madencilik politikamızı gözden geçirmeliyiz. 


ABONE OL