SON DAKİKA
Kültür - Sanat - Magazin Pazartesi 16 Eylül 2024 02:12

PAMUKTAN BİR GÖKYÜZÜ DÜŞLE

Çizer Esra İlter Demirbilek, arkadaşımız Deniz Özen Başaran'ın sorularını içtenlikle yanıtladı. Demirbilek, yaşam öyküsünü anlattı, çocukken kendisini konuşmaktan çok yazarak ve çizerek çok daha rahat ifade ettiğini söyledi

Pamuktan bir gökyüzü düşle

Merhaba, öncelikle bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim. Biraz klasik olacak ama aslında tüm hikâyem çocukluğumda başlıyor. Çocukken konuşmaktan çok kendimi yazarak ve çizerek çok daha rahat ifade ettiğimi fark ettim. Çünkü hayal dünyamı sözel olarak paylaştığımda başkaları tarafından zor anlaşılır birisi olabiliyordum. Bu da beni sosyal olmaktan alıkoyuyordu. Mizah dergilerine çok meraklıydım ve ilk olarak ortaokulda kendi yarattığım tiplemelerle çizgi hikâye serileri ürettim. Lise dönemimde bunları kendi çapımda çıkardığım mizah gazeteleri takip etti.  Günlük olayları absürt bir biçimde mizahla birleştirerek çizgi hikâyelere dönüştürmeye üniversite yıllarımda da devam ettim. Mizah olmazsa olmazımdı, stres ve hayatın zorluklarıyla dalga geçerek mücadele etmeyi o yıllarda yaşam tarzım haline getirmiştim. 

Mezun olduktan sonra kurumsal firmalarda mühendis olarak çalışmaya başladım. Maddi olarak şartlarım çok iyiydi ancak manevi olarak bir şeylerin eksik kaldığını hissetmek beni hayallerimin peşinden gitmeye itti ve cesaretimi toplayarak yayınevlerine çizimlerimden oluşan bir portfolyo yollamaya karar verdim. Bir süre sonra olumlu dönüşler başladı ve çizer olarak yayıncılık dünyasına adımımı attım. Mühendislikten emekli olduktan sonra da tüm zamanımı çizerliğe verdim. Türkiye’nin büyük yayıncılarla çalışmaya başladım, birçok ünlü çocuk kitabı yazarının eserini resimledim. Yurtdışında çeşitli ajanslar aracılığıyla Amerika ve Çin’de resimlediğim kitaplar yayımlandı. 

Bir gün editör arkadaşlarımdan birisi kendi yazdığım çocuklara yönelik herhangi eserin/projenin olup olmadığını sordu. Buradan sevgili editörüm Gamze Tuncel Demir’e sevgilerimi iletiyorum. O zamanlar bir çizgi roman projesi olarak başladığım Çılgın Deneyler Kulübü’nü ona gösterdim ve kendisi bu konsepti çok sevdi. Onun desteği ve bana verdiği cesaret ile ilk kitabım Çılgın Deneyler Kulübü-Işınlama Kazası yayınlanmış oldu. Ardından da diğerleri onu izledi. 

Çocuklarla aranız nasıldır?

Sırf çocuk oldukları için çocuklara çok da farklı davranmıyorum sanırım. Yetişkinlerle aram nasılsa onlarla da aynıdır diye düşünüyorum. İletişim dilim elbette farklı olabilir, kelimelerimi daha özenle seçiyor olabilirim ama davranışlarımı çok değiştirdiğimi düşünmüyorum. Belki de bu yüzden beni samimi görüyor olabilirler. Bu sorunun cevabı çocuklarda 

deniz-3

Çılgın Deneyler Kulübü çok sevildi. Ve de Yeryüzü Takımı... 

Bunlar için seri kitaplar diyebiliriz değil mi? Geri dönüşleri nasıl çocuklardan?

Çılgın Deneyler Kulübü oğlum ve arkadaşlarından ilham alarak ürettiğim, bol mizah öğeleri içeren, bilim kurgu macera türü özgün bir seri oldu ve bugüne kadar yüzbinlerce okurla buluştu. Bu başarıda başta editörüm olmak üzere yayınevim Doğan Kitap ve ekibinin katkısı büyük. Çok teşekkür ediyorum. 

Yeryüzü Takımı ise Çılgın Deneyler Kulübü’nden biraz farklı bir seri oldu. Mühendislik hayatım boyunca enerji tasarrufu, küresel ısınma, iklim krizi gibi konuları yetişkinlere anlatıp durduk ve şunu gördüm ki aklımız ikna olsa da kalbimizi işin içine koymadıkça tüketim alışkanlıklarımızı ne yazık ki değiştiremiyoruz, özellikle biz yetişkinler. Çevre için konforumuzdan ödün vermek istemiyoruz. Bu noktada Türk Mitolojisi ve Atalarımızın doğaya olan sevgisi ve saygısı geldi aklıma. Ve ortaya fantastik-mitolojik ögelerin bilimsel gerçeklerle harmanlandığı yepyeni bir konsept çıktı. Yeryüzü Takımı’nın da başarısı sanırım buradan geliyor. Yetişkinlerin dahi anlamakta zorlandığı karmaşık konuları çocuklara anlatmak ve bunu yaparken onları sıkmadan, boğmadan maceradan maceraya koşturarak heyecanlandırmak, bu konuda farkındalık yaratmak çok da kolay olmadı. Doğan Çocuk Yayınları’ndaki editörüm sevgili editörüm Keriman Güldiken ile epey kafa patlattık bu konuda. Çok teşekkür ediyorum ona.  

Çocuklar her iki seriyi de çok seviyor çünkü aradıkları aksiyonu buluyorlar. Görsel düşünüp yazan birisi olduğum için her iki kitap serisi de çok rahat film ve animasyona dönüştürülebilir nitelikte, bu sebeple “Okurken çoğunlukla gözümde film gibi canlanıyor.” sözünü sıkça duyuyorum. Bu eserlerin beyaz perdeye aktarılması en büyük hayallerimden birisi. 

Siz mesajlarınızı nasıl seçiyorsunuz?

Çocuk Kitaplarında alt metin mesaj durumu çok önemli. Aslında yazara büyük sorumluluk düşüyor. Siz mesajlarınızı nasıl seçiyorsunuz?

Kitaplar aracılığı ile çocuklara mesaj vermeyi ana hedef haline getirmeyi sevmiyorum. Hayat akıp gidiyor ve hayatın içinde pek çok şeye şahit oluyoruz. Hayatın içinden alabiliyorsak o mesajları doğal yoldan zaten alıyoruz. Ama birisi bize dikte ettiği zaman da direnebiliyoruz. Mesela çok inatçı bir çocuktum, hâlâ da öyleyim gerçi. Bana bir şey için “Şunu yapma!” dedikleri zaman ben onu yaparım. En azından denerim. Oysa “Şunu yapma!” dedikleri şeyin yapıldığı durumda sonuçlarını gördüğümde bir kere daha düşünürüm. Belki de görsel öğrenen biri olduğum için öyle. O sebeple yazdığım kitaplarda da mümkün olduğunca olayları kendi doğal akışı içinde anlatmaya çalışıyorum. Çocuk okurken o mesajı alıyorsa ne âlâ. Almıyorsa da sorun değil, zaten herkes kendi bakış açısı ve tecrübesine göre olayları yorumluyor. Hatta bazen bir okur yanıma gelip "Şurada şunu mu demek istediniz?" diye sorduğunda, aslında öyle bir şey kastetmediğimi fark ediyorum. Ama onun bakış açısından bakınca, gerçekten de öyle bir anlam çıkarmış olabileceğimi görüyorum. Bu yüzden, mesaj vermeye odaklanmaktansa olayları kendi doğallığında bırakmanın daha etkili ve güzel olduğunu düşünüyorum.

deniz-2

Düet yapan iki sanatçıya benzetiyorum

Çizim çocuk kitabında nerede duruyor?

Bu konuda günlerce konuşabilirim, çünkü bir kitabın resim kitabı, resimlenmiş hikâye ya da eğitim kitabı olup olmamasına göre illüstrasyonun rolü büyük ölçüde değişir. Metin ve illüstrasyonu, düet yapan iki sanatçıya benzetiyorum. Bazen sahnede metin öne çıkar ve illüstrasyon geri planda kalır, bazen de tam tersi olur; illüstrasyon öne geçer, metin ona eşlik eder. Ancak özellikle okuma yazmayı henüz öğrenmemiş çocuklar için hikâyeyi asıl anlatan görsellerdir. Hatta metin farklı bir şey söylese bile (örneğin, ironi içeren durumlarda), çocuk görsellerdeki karakterin duygularını benimser. Bu nedenle özellikle resimli kitaplarda çizimler sadece birer aksesuar değil, hikâyenin ana anlatıcısıdır.

Geçmişte bu konuda çok anlamsız tartışmalar yaşanıyordu, örneğin "Yazar yazmazsa çizer neyi çizecek?" gibi. Ancak sessiz kitaplar bize gösterdi ki, hiçbir metin olmadan da etkili bir şekilde hikâye anlatılabiliyor.

En keyif alarak çizdiği karakter

En keyif alarak çizdiğiniz karakter hangisi oldu?

Alp karakteri. Ne de olsa oğlumdan esinlendiğim bir karakterdi. 

Renk kullanımınız nasıl? Özellikle olmazsa olmaz renkleriniz var mı?

Renk konusu, tarz ve tema ile doğrudan ilişkilidir. İçerik, basılı ürünün türü gibi faktörlere bağlı olarak farklı tarzlarda çizimler yaparız. Örneğin, kitap ve dergi çizimleri birbirinden farklıdır, çünkü amaçları, içerikleri, dağıtım şekilleri ve baskı biçimleri de farklılık gösterir. Hangi mecra ve tema için çizim yapıyorsam, o projeye uygun çizim tarzı ve renk paleti kullanırım. Örneğin, hüzünlü bir öyküde daha naif çizgiler ve sonbahar tonları ön plana çıkarken, neşeli ve heyecanlı bir dergi içeriği için parlak ve canlı renkler daha uygun olur. Bu nedenle, her zaman içeriği en iyi hangi renklerin ifade edeceğine dikkat eder ve o renkleri tercih ederim. İkincil olarak da baskı yapılacak kâğıdın cinsi renk paletini belirler. Sarı tonda bir kâğıda baskı yapılacaksa mesela sarı tonlarını daha dikkatli kullanırız. Biraz baskı konusunda da bilgimizin olması gerekiyor çünkü renkler bilgisayarda başka baskıda ise bambaşka görünebiliyor. 

Çocukların sevme meyli hangisine oluyor?

Karakterleriniz hep düzgün efendi pozitif uslu güzel çocuklar mı? Yoksa yaramaz ya da kötü karakter çiziyor musunuz? Çocukların sevme meyili hangisine oluyor? :)

Herkesin hem iyi hem de kötü yanları vardır. Düzgün diye tanımladığımız çocukların da zayıflıkları olabilir, hata yapabilirler. Aynı şekilde, kötü veya zorba olarak gördüğümüz karakterlerin de öyle olmalarının arkasında bir sebep vardır. Ben, bu arka planları ortaya koyarak okurların "kötü" dediğimiz karakterlerle de empati kurmalarına yardımcı oluyorum.

Örneğin, Çılgın Deneyler Kulübü’nde zorba olarak tanıdığımız karakterin, ikinci kitapta aslında neden böyle davrandığını anlıyoruz. Ya da genç yetişkinler için yazdığım fantastik roman Kayıp Yıldızın Işığı’nda, ana karakter her ne kadar zalime karşı dirense de bir noktada kontrolünü kaybedip aynı hatalara düşebiliyor. Hayattaki insanlar nasıl karmaşıksa, hikâyelerimdeki karakterleri de o gerçeklikle işlemeye çalışıyorum.

deniz-1

Online atölyeler

Online atölyeler de yapıyorsunuz sanırım. Teknolojiyle aranızın mühendis olduğunuzu da düşünerek iyi olduğunu tahmin ediyorum. Podcast ya da YouTube kanallarınız var mı? 

Dijitalde ne kadar varsınız?

Etkinlik programımın çok yoğun olmadığı dönemlerde çevrim içi illüstrasyon atölyeleri düzenliyorum. Ancak projelerim ve okul etkinlikleri zaman zaman oldukça yoğun olduğu için sürekli ve düzenli bir program oluşturamıyorum. YouTube kanalım var, fakat çok aktif kullanmıyorum. Küresel salgın döneminde meslektaşlarımla yaptığım canlı yayın röportajları ve farklı kanallarla gerçekleştirdiğim yayınların videoları burada yer alıyor. Sosyal medyada, özellikle Instagram’da, elimden geldiğince düzenli paylaşımlar yapmaya çalışıyorum. İkinci üniversite olarak sosyal medya yönetimi okuyorum, ancak bu alan artık başlı başına bir meslek haline geldi ve ciddi bir zaman gerektiriyor. Çizmeye, yazmaya ve üretmeye daha fazla vakit ayırmam gerektiği için sosyal medyaya kısıtlı bir zaman ayırabiliyorum. Ancak bu konuda kendimi yenilemeyi ve daha düzenli bir yaklaşım geliştirmeyi planlıyorum.

Fuarlar okurlarla buluşmak için fırsat

Ulusal fuarlardaki deneyimleriniz neler?

Yurtiçindeki kitap fuarlarında imza günleri, seminerler gibi etkinliklere katılıyorum ve bu, okurlarla buluşmak için harika bir fırsat sunuyor.

Bir çizer olarak, özellikle her yıl İtalya'nın Bologna kentinde düzenlenen çocuk kitapları fuarını çok önemsiyorum. Bu fuar, yalnızca resimli kitaplara odaklanan ve genel ziyaretçilere kapalı olan, sadece yazarlar, çizerler, çevirmenler ve yayıncılar gibi profesyonellerin katılabildiği bir iş fuarıdır. Burada, dünya çapında tanınan çizerlerle tanışma, mesleki seminerlere katılma, yazarlarla sohbet etme ve portfolyonuzu yayıncılar ile illüstrasyon ajanslarıyla paylaşarak yeni iş fırsatları yaratma imkânınız oluyor. Bugüne kadar Bologna, Frankfurt ve Londra’daki kitap fuarlarına katıldım. Keşke yurtiçinde de meslektaşlarımızla buluşup kendimizi geliştirebileceğimiz, profesyonel bağlantılar kurabileceğimiz bu tür mesleki fuarlar olsa diyorum.

Hedef daha çok çocuğa ulaşmak

Yazar ve Çizer olarak kendinize koyduğunuz hedefler var mı? İleride nerede olmak istersiniz?

Daha çok çocuğa ulaşmak, hatta sadece Türkiye değil diğer ülkelerdeki çocuklarla da buluşmak, eserlerimin film ya da animasyonlarının yapılması gibi hayallerim var. Kısmet diyelim. 

Feyz aldığınız takip ettiğiniz kişiler var mı?

Elbette. Özellikle ülkemizde, her şeye rağmen sanat üretmeye kendini adamış pek çok yazar, çizer ve sanatçı var. Onların her biri benim için birer ilham kaynağı. Umutsuzluğa kapıldığımda, hemen onlara bakarım ve yeniden motive olurum. Tabii ki, en büyük idolüm Atatürk’tür. Tüm zorluklara ve umutsuzluklara rağmen ayakta kalmayı başaran herkes benim için bir idol.

Çok teşekkürler.