Miami üzerinden rahatlıkla ulaşabileceğiniz bu dünyaca meşhur adalar topluluğu, yaklaşık yedi yüz adacıktan oluşuyor. Florida’nın güneyinde ve Küba Adası’nın da kuzeyinde bulunuyor. Bu adalardan sadece otuz tanesinde yerleşim var, diğerleri boş ve dolayısı çok doğal şahane bir yapıya sahip.

Adaların başkenti Nassau ‘’New Providence’’ adındaki en büyük adalardan birinde bulunuyor. Burada yaklaşık iki yüz elli bin kişi yaşıyor . ‘’Bahamalar ‘’ ismi aslında koloniyal döneminde burayı işgal eden İspanyollardan ileri geliyor . ‘’ Baja Mar ‘’ İspanyolca ‘’sığ sular’’ anlamını taşıyor ve gerçekten de burada deniz kıyıları sığ ve deniz yavaş yavaş derinleşiyor .

Masmavi sularda yüzmeyi, tüple veya şnorkel ile dalmayı seviyorsanız eğer burası tam bir cennet. Adalar birbirinden güzel, harika bembeyaz kumsallar ve türkuaz mavisi denizin rengi gerçekten eşsiz.

Burada adaların denizaltındaki doğal duvarlarında enfes dalışlar yapabilirsiniz , yunuslarla denizde yüzebilirsiniz ,köpek balıkları ve vatozları izleyebilirsiniz , mercanlara dalabilirsiniz, derin mavi delikleri de keşfedebilirsiniz ,sörf, yelken ve katamaranda yapabilirsiniz .

Örneğin, Bahamalar’a bağlı Long İsland Adası’nda kıyıdan çok uzakta olmayan Dean’s Blue Hole adındaki denizdeki derin mavi delik  iki yüz iki metre derinliği ile dünyanın en derin mavi çukurlarından biri.

En çok bilinen boş adalardan ve kumsallardan biri ise Bahama Adaları’na has yabani domuzların denizde yüzdüğü ve turistlerin ilgisini çeken Exuma ‘daki Pig Beach. Buradaki domuzları yanınızda denizde yüzerken gözlemlemek kesinlikle görmeye değer ve farklı bir deneyim. 

Biz de Florida ’dan hareket eden muhteşem bir gemi seyahati ile Nassau ve dolayısı ile Bahama Adaları’na geldik. Hava ve deniz pırıl pırıldı. Yüzmeye ve dalış yapmak için küçük bir tekne ile Nassau’ a yakın Pearl Island Adasına gittik . 

Teknedeki ekip çok neşeli, yerel müzikler çalıp bize güzel ikramlarda bulunuyordu. Pearl Island Adası’na giderken yolumuzun üstünde Atlantis Bahamas Otelin önünden geçtik.

Bu çok lüks otelde örneğin Michael Jackson’ a ait meşhur köprü suite de kalmak isterseniz geceliği yirmi beş bin dolardan en az dört gecelik yer ayırtmanız gerekiyor . Bu otelde ayrıca denizdeki habitatın canlandırıldığı oldukça büyük bir akvaryumu da ziyaret etmeniz mümkün. Pearl Island ‘a giderken elbette lüks yatların ve lüks yazlık malikanelerinde önünden geçiyorduk. Denizin turkuaz ve yeşil tonları unutulmaz güzellikteydi, denizde yoğun bir akıntı olmasına rağmen, bir fener altındaki dalış yaptığımız berrak sular rengarenk mercanlar ve balıklar harikuladeydi .   

Ertesi günümüzü ise Nassau kentini gezmeye ayırmıştık. Burası tabii minicik bir yerleşim merkezi. Ancak, Kent merkezinde pembe parlamento binaların bulunduğu minik parlamento meydanını gezebilirsiniz. Bütün Bahama Adaları’nın en önemli Anglikan katedrali olan Christ Church Katedrali’ni ziyaret edebilirsiniz , bin sekiz yüz otuz yılında ‘’Pompey’’ adındaki bir kölenin isyan etmesinden adını alan ve adada köleliğin sonlanmasına sebep olan Pompey meydanını da gezebilirsiniz. ‘’ The Cloister ‘’ adında onüçüncü yüzyıldan kalma bir Fransız manastırı günümüzde Four Seasons Oteli’nin bir bölümü olarak kullanılıyor. Bu mekanda  özellikle nikah merasimleri yapılıyor.

Unutmayın ki Bahamalar aynı zamanda korsanların ikamet ettiği adalardı. Bu nedenle bir çok yerde korsanlara atıfta bulunulmakta ve on yedinci yüzyılda bölgede yaşayan meşhur korsan ‘’Blackbeard ‘’ ün de kullandığı korsan kulesini ziyaret etmeli ve hikayelerini dinlemelisiniz.

Yürüyüşümüz esnasında ayrıca adadaki ziyaretçilere hitap eden ve turistik eşya satan bir çok rengarenk dükkanları ve deniz ürünleri ile süslenmiş objeler veya ahşaptan yapılmış tablolar ve heykellerin satıldığı küçük bir meydan ve kermesi gezmiştik .

Okyanustan topladıkları dışı kahverengi benekli ve içi pespembe kocaman deniz kabukları güneşte parlıyordu ve kulağınıza tuttuğunuzda sanki okyanusun o muhteşem sesini duyuyor gibiydiniz.

Dünyanın en büyük hasır çarsısı da burada Nassau limanında bulunuyor . Hasırdan sepetler, şapkalar, çantalar, ev eşyaları, süs eşyaları, ne isterseniz var.

Bahama Adaları’nda çoğunlukla siyahiler yaşıyor. Zamanında Afrika kıtasından köle olarak getirilmişler adaya. Ana caddede kölelerin edindiği özgürlüğe ithafen bir köle müzesi de bulunuyor . Kulağa fena geliyor ve insan o dönemlerde bu insanların yüzyıllar boyunca yaşadıklarını düşünmek bile istemiyor .

Limanın kenarından bizde yürüyüşümüzü tamamlayıp gemimize dönmeye çalışırken Bahamalı siyahi bir kadın dikkatimi çekmişti . Çok tatlı ahşaptan deniz atı heykelleri ve deniz kabukları satıyordu . Bir hatıra eşya almak için kendisine yöneldiğimde hangi ülkeden geldiğimizi sordu . Türkiye’den geldiğimizi öğrenince ise, Türkiye’nin Atatürk gibi çok ender ve değerli bir lidere sahip olduğunu ve O’nun ülkesi için çok önemli icraatlarda bulunduğunu çok detaylı bir biçimde benimle paylaşmıştı. Şaşkına dönmüştüm . Hiç beklemediğim bir andı benim için ve aslında kadının bilge bakışlarının beni kendisine çektiğini anlamıştım.

Şaşkınlığımı gizlemek ve bu anı ölümsüzleştirmek için bir hatıra fotoğrafı çektirmeyi önerip kendisine teşekkür ettim . Beni gururlandıran inanılmaz bir deneyimdi benim için .

Bazen gün geliyor gemiyle Bahamalar’a gelişimizi, o özenle sanki yaratılmış muhteşem kıyıları, kumsalları , turkuaz rengindeki suları anımsarım. Burasıda dünyanın güzide köşelerinden biri kuşkusuz.

Anlıyorum ki gemi ile seyahate çıkmayı da ne çok özlemişim . İlk fırsatta tekrar uçsuz bucaksız denizlere yelken açmayı ve yeni diyarları keşfetmeyi ve güzel sürprizlerle karşılaşmayı bekliyorum.