SON DAKİKA
İŞ DÜNYASI Çarşamba 04 Aralık 2019 15:36

O GÜNLER GERİDE KALDI

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan: "Ekonomide aşırı yüksek kur hareketliliği başta olmak üzere öngörü ufkunun daraldığı günler geride kaldı. Birçok kuruluş büyüme tahminlerini yükseltti. Ülkemizde nispeten daha sakin diyebileceğimiz günlere karşılık dünyada olağan dışı hareketlilik devam ediyor. Gündemdeki sorunlar dünyanın çoklu bir kriz durumuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ülkemiz de bu krizlerden muaf değil"

O günler geride kaldı

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, ekonomide aşırı yüksek kur hareketliliği başta olmak üzere öngörü ufkunun daraldığı günlerin geride kaldığını belirterek, "Birçok kuruluş büyüme tahminlerini yükseltti. Ülkemizde nispeten daha sakin diyebileceğimiz günlere karşılık dünyada olağan dışı hareketlilik devam ediyor." dedi.

Özilhan, JW Marriott Otel'de düzenlenen "TÜSİAD YİK Toplantısı"nda, ekonomide, iç ve dış politikada bazı risk faktörlerinin geride bırakıldığını söyledi.

İç politikada seçim sürecinin geride kaldığına dikkati çeken Özilhan, yerel seçimlerin Türk toplumunun demokrasi ve sandığın meşruiyetine duyduğu inancı teyit ettiğini dile getirdi. 

Özilhan, dış politikada S400 ve Suriye harekatı gibi belirsizlik yaratan konuların ateşinin biraz hafiflediğini belirterek, Rusya ve ABD ile ilişkilerin seyrinin Türkiye'yi "nereye gittiği en çok tartışılan ülkelerden biri olmaktan çıkarttığını" ifade etti. 

Ekonomide aşırı yüksek kur hareketliliği başta olmak üzere öngörü ufkunun daraldığı günlerin geride kaldığına işaret eden Özilhan, "Birçok kuruluş büyüme tahminlerini yükseltti. Ülkemizde nispeten daha sakin diyebileceğimiz günlere karşılık dünyada olağan dışı hareketlilik devam ediyor." diye konuştu. 

Özilhan, dünyanın, şiddetli toplumsal hareketlerden Brexit sürecine, ekonomik yavaşlamadan küresel iklim krizine, sosyoekonomik dengesizliklerden teknolojik dönüşümün etkilerine uzanan çok geniş bir yelpazedeki sorunlar yumağıyla uğraştığının altını çizerek, şunları kaydetti:

"Bu nedenle birçok ülkede sokak siyaseti 1968'den bu yana ilk kez parlamenter siyaseti gölgede bırakarak belirleyici dinamik haline geliyor. Gündemi işgal eden bütün bu sorunlar bugün dünyanın çoklu bir kriz durumu ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ülkemiz de bu krizlerden muaf değil, kendi konjonktürümüzden kaynaklanan sorunların hafiflemesiyle sürekli ertelemekte olduğumuz yapısal sorunlarla nihayet uğraşabileceğimiz bir fırsat çıkıyor önümüze. Bu zamanı iyi kullanmalıyız. Dış tehditlere karşı en başta yapmamız gereken şey, içeride bünyemizi kuvvetlendirmek ve değişen koşullara uyum yeteneğimizi artırmak."

"Ekonomi yeniden büyüme sürecine giriyor"

Özilhan, faiz oranlarındaki gerileme ve kamu bankalarının uyguladığı kredi genişlemesi sayesinde tüketimin hareketlenmeye başladığını belirterek, "Geçen günlerde açıklanan verilerin de gösterdiği gibi ekonomi yeniden büyüme sürecine giriyor. Öte yandan, gerek iç talep, gerek dış talep üzerindeki baskılar hızlı büyümenin önünde engel oluşturuyor." ifadesini kullandı. 

İşsizliğin yüksek seviyelere gelmesinin endişe verici olduğunu anlatan Özilhan,"Bu durumun çözümü için sadece büyümenin geri dönmesini beklemek yetmeyebilir, ilave tedbirler alınması gerekebilir." dedi.

"Üretim yapısında radikal değişiklikler gerek"

Özilhan, dış talebin de dünya ekonomisindeki yavaşlamadan olumsuz etkilendiğini ifade ederek, 2019'da dünya ekonomisinde beklenen büyümenin 2008-2009 döneminden bu yana görülen en düşük oran olduğunu kaydetti. 

Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden Almanya, İngiltere, İtalya, Brezilya ve Meksika'nın resesyon riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Özilhan, küresel ticaretin adeta durakladığını, bu durumun Türkiye'nin büyüme hızını yavaşlatacağını söyledi.

Özilhan, büyümenin geri dönmesiyle beraber dış açık sorununun hortlamaması için üretim yapısında radikal değişiklikler gerektiğine işaret ederek, bunun için öncelikle yatırım ortamının iyileşmesi gerektiğini bildirdi. 

"Gelir dağılımının daha adaletli olması için çaba harcanmalı"

Özilhan, iyi bir planlama, etkin bir teşvik sistemi, istikrarlı bir makroekonomik ortam, hukuk ve yargı sisteminde devam edecek iyileştirmelerle rekabet gücü yüksek sektörlere yerli ve yabancı yatırımcıları daha çok çekmenin mümkün olacağını dile getirerek, gelir dağılımındaki dengesizliğe işaret etti.

Para ve maliye politikaları ile konjonktürden kaynaklı sorunlarda bir parça hafifleme görülürken, yoksullukla mücadele ve gelir dağılımının daha adaletli hale getirilmesi konusunda çaba harcamak gerektiğini anlatan Özilhan, "Dünyada da 2008 krizinden sonra yoksullaşmada artış ve toplumsal kesimler arasında muazzam servet farklılıkları ortaya çıktı. Durum birçok ülkede 1930'lu yılları hatırlatıyor. Örneğin, sokak hareketleriyle sarsılan Şili gelir adaletsizliğinin en şiddetli olduğu ülkelerden birisi." diye konuştu.

Özilhan, gelir adaletsizliğine yol açan en önemli sebeplerden birisinin eğitimde fırsat eşitsizliği olduğunu dile getirerek, özellikle ortaöğretimde cinsiyet ve bölgeler ayrımında net okullaşma oranındaki farklarının giderilmesi gerektiğini vurguladı.

Toplumsal adalet açısından önemli bir başka başlığın da cinsiyet eşitliği olduğuna işaret eden Özilhan, kadının güçlendirilmesine yönelik bazı politika ve uygulamaların başlatıldığını ancak sonuçların, kadınlar aleyhine olan adaletsizliğin düzelmediğini ortaya koyduğunu söyledi.

"Kaynakları nereye yönlendireceğimizi istişare ile belirleyelim"

Özilhan, Türkiye ekonomisinin yüzde 30'undan fazlasını oluşturan ve toplam nüfusun neredeyse yüzde 20'sini barındıran İstanbul'u etkileyecek bir depremin yol açacağı insani ve ekonomik trajedinin tahayyüllerin de ötesinde olacağını ifade etti.

Eylül ayında yaşanan depremlerin bu alanda gereken hazırlığın çok gerisinde kalındığını gösterdiğini belirten Özilhan,"Saydığım alanların hepsinde alınacak önlemlerin yaratacağı kazanım, toplum olarak katlanmamız gereken maliyetlerin çok üzerinde olacaktır." ifadesini kullandı.

Özilhan, kaynakların en verimli şekilde kullanılması gerektiğine dikkati çekerek, "Kaynakları nereye yönlendireceğimizi istişare ile belirleyelim. Bir iş yapılacağı zaman işi ehline bırakalım. Harcamalar şeffaf olsun ki, paranın doğru kullanıldığı ve kayırmacılık yapılmadığı konusunda kimsenin şüphesi olmasın. Aksi halde ulaşmak istediğimiz hedeflere ulaşamayız." değerlendirmesinde bulundu.

"Gümrük Birliği anlaşması güncellenmeli"

Özilhan, kısa vadeli akut sorunları ve uzun vadeli yapısal sorunları çözerken içinde hareket edecekleri çerçevenin üç çıpası bulunduğunu söyledi.

Bu çıpalardan ilkinin kural temelli uluslararası sistemle ittifak olduğunu belirten Özilhan, "Bundan sonrası için beklentimiz, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinin konjonktüre göre şekillenen, bireysel düzlemde değil, uzun vadeli, kurumsal düzlemde olduğunun görülmesidir." dedi.

Gelecek dönemde AB ile ilişkilerde mesafe alınmasını beklediklerini dile getiren Özilhan, Gümrük Birliğinin, 21. yüzyılın küresel ekonomi ortamında zaman aşımına uğradığını ve anlaşmanın güncellenmesini gerektiğinin altını çizdi.

"Serbest piyasanın kurumsal yapısı güçlendirilmeli"

Özilhan, ikinci çıpanın, demokrasi ve hukukun üstünlüğü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Birçok ülke toplumsal hareketlerle sarsılırken, geçen seneden beri yaşadığımız ekonomik daralmayı demokrasi içinde atlatma yolunda ilerliyoruz. Bu, ülkemiz açısından başlı başına önemli bir başarı. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra yeni sistemin kurumsal yapısının henüz oturtulamamış olması yapısal sorunların çözümünde bizi yavaşlatıyor." 

Özilhan, üçüncü çıpanın ise serbest piyasa düzeninin kurum ve kurallarıyla etkin şekilde işlemesi olduğunu söyledi.

Ekonomide oluşmaya başlayan olumlu havanın güçlenerek devam etmesi için, serbest piyasa düzeninin kurumsal yapısının güçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Özilhan, düzenleyici kurumların bağımsızlığının garanti altına alınması, kurumlar arasında görev ve sorumlulukların dengeli dağıtılması gerektiğini söyledi.

Özilhan, asla vazgeçemeyecekleri ilkenin "laiklik" olduğunu vurgulayarak, "Laiklik, bu ülkenin çimentosudur. Uzunca bir süreden sonra kısa vadeli sorunların ağırlığının hafiflediği bu dönemde, el birliğiyle bizi hedefimize ulaştıracak olan rotaya kilitlenmemiz gerekiyor." diye konuştu. 

ABONE OL