SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 28 Şubat 2022 02:38

KUZEY AMERİKA'DAKİ GÖLLER BÖLGESİNİN SIRRI…

"Finger Lakes" bölgesi buzul çağında meydana gelmiş ve bölgenin önemli tatlı su kaynaklarından birisi olmuş. On bir göl ince ve uzun biçimleriyle burada güneyden kuzeye doğru uzanıyor

Kuzey Amerika'daki göller bölgesinin sırrı…

New York City’deyiz ve aylardan Ocak. Akşam vakti, hava karanlık ve buz gibi.  Sokak köşelerinde inanılmaz bir rüzgâr esiyor. Grand Terminal Station da bu soğukta Cornell Üniversitesine bağlı bir Lüks bir kulübe sığınmışız. Dışarda dolaşılacak gibi değil. Kulüp sıcacık, biraz eski İngiliz tarzında döşenmiş. Kapıdaki görevliler, dışarda donmuş olup da içeriye giren misafirlerini hemen sıcak bir çay veya kahve ile karşılıyorlar. İçerde sıcakta ve korunaklı bir ortamda olmak şu havada ne kadar güzel anlatamam. Dışarda insanlar sokaklarda bir an önce evlerine varmak için koşturuyorlar. Sokağın tam köşesinde bir evsiz duvara dayanmış yerde oturuyor. Kendisine büyük gelen montun kapüşonunu da çekmiş içinde yok olmuş sanki. Bu soğukta binanın duvarı ile bütünleşmiş, kıpırdamıyor, yüzü gözükmüyor. Bu soğuğa bir insan nasıl dayanabilir ki? Fakat bu tarz manzaraları insanlar burada kanıksamış gibi. Biz de ancak kulüpten bir bardak sıcak çay ve bir kaç kurabiye alıp duvarın dibinde oturan bu insana takdim ediyoruz. İçim çok fena.

goller-5

Bir üniversite şehri

Neyse ki, hareket vaktimiz geliyor ve gecenin geç vakti otobüsümüze binip, bu karda kışta Ithaca’nın yolunu tutuyoruz. Yaklaşık 370 km’lik yolumuz var ve beş altı saatlik bir yolculuktan sonra İthaca’ya varıyoruz.

Ithaca , “Finger Lakes” (Parmak Göller) bölgesinde New York eyaletine bağlı Cayuga gölünün güneyinde bulunan dünyaca meşhur bir üniversite şehri. Bu “Finger Lakes” bölgesi buzul çağında meydana gelmiş ve bölgenin önemli tatlı su kaynaklarından birisi olmuş. On bir göl ince ve uzun biçimleriyle burada güneyden kuzeye doğru uzanıyor ve muhteşem jeolojik bir formasyon oluşturuyor. Göllerin isimleri Conesus, Hemlock, Canadice, Honeoye, Canandaigua, Keuka, Seneca, Cayuga, Owasco, Skaneateles ve Otisco diye geçiyor. 

İsimler değişik geldi değil mi? Evet, ben de çok şaşırmıştım. Bu göller isimlerini bir zamanlar burada yaşamış olan Kızılderili kabilelerinden alıyor.

goller-2

Adları Kızılderililerden

Örneğin, Cayuga Gölü bu göllerin içinde 63 km boyu ve 5 km eni ile en uzun olanı. İsmini bir zamanlar burada yaşamış olan Cayuga halkından alıyor.

Veya Canadice Lake ismini İrokualı halkın dilinden alıyor ve ‘skaneadice’ kelimesi o dilde ‘uzun göl ‘anlamını taşıyor.

Honeoye Gölü’nün ismi Seneca kabilesinin kullandığı ‘haneayah’ kelimesinden gelip ‘parmağın yattığı yer ‘ diye geçiyor.

‘Canandaigua’ yerel halkın dilinde ‘seçilmiş bölge’ anlamını taşıyor.

‘Keuka’ Irokua dilinde ‘irseği olan göl’ anlamına geliyor.

Seneca Gölü’de Seneca halkına atfen bu ismi almıştır. Yaklaşık 250 yıl evvel bu gölün kenarındaki tepelik alanlarda Seneca kabilesine ait köylerin bulunduğu biliniyor.

Parmak Gölleri bölgesinde o dönem Irokua kabilelerinden olan Seneca ve Cayuga halkları, Tuscarora kabilesi, Onondaga ve Oneida kabileleri bu çok verimli topraklarda, ormanlık alanda göl kenarlarında yaşayıp özellikle balıkçılık ve tarım ile uğraşırlarmış. Su ise bol çünkü göller tatlı su kaynağı zaten.

goller-6

Kaderleri değişti

Fakat Kuzey Amerika’da yaşayan bu insanların kaderi 1779 senesinde Sullivan seferi olarak bilinen askeri harekât ile birlikte tamamen değişime uğruyor. Bölgeyi istila eden dönemin hükümetinin gönderdiği askerler buradaki kabileleri yerinden edip göller bölgesinden uzaklaştırıyor ve Avrupa’dan gelen göçmen ailelere yer açıyor. 

Sadece bu bölgede değil maalesef tüm kıtadaki Kızılderili kabileler aynı kaderi paylaşıyorlar. Doğudan başlayarak gördükleri askeri baskı sonucunda sürekli olarak batıya doğru göç edip yaşadıkları toprakları terk etmek durumunda kalıyorlar. 1777 senesinde bir buçuk milyar dönüm araziye sahip olan bu halk topraklarının nerdeyse tamamını ilerleyen 200 yıl içinde kaybediyor ve haritalarda sadece orda burada nokta kadar büyüklüğünde minicik rezervuarları geri kalıyor.

Tercumseh, Shawnee kabilesinin öncüsü olarak Kızılderili kabileleri arasında bir dayanışma ve birlik kurarak korumaya çalışsa da kayıpların önüne geçememiştir.

Bugün örneğin İllinois da bir ilçe olan Evanston önceleri Potawatomi kabilesinin yaşadığı bir bölgeydi.

Eski ‘Mooniyaang’ günümüzde ‘Montreal’ ismini almıştır. 

Eskinin Wawilantong bugünün ‘Detroit’u olmuştur.

Eskinin ‘Zhigaago’ veya Algonquin kabilesinin kullandığı ‘Shikaakwa’sı bugün Chicago olmuştur. Bu kelime hem kokarca hem soğan anlamına gelir ve Chicago bölgesini eskiden kokarcaların çok yaşadığı ve yabani soğanında çok fazla bulunduğu bölge olarak tanımlar.

goller-4

Kıyımlara sebep oldu

Kuzey Amerika’da yaşayan 574 kabilenin tamamı ve milyonlarca insan bu koloniyal dönemde büyük baskılara maruz kalıp yok edilmiş geriye kalanlarda asimile edilmişlerdir.

Bu oluşum sadece Kuzey Amerika’da değil Güney Amerika, Avustralya gibi diğer kıtalarda da kıyımlara sebep olmuş ve hesaplamalara göre yerel halklardan yaklaşık 60 milyon insan bu koloniyal devirlerde hayatını kaybetmiştir. O döneme göre bu nerdeyse dünya nüfusunun yüzde onuna denk geldiği düşünülüyor.

Kuzey Amerika’da Kızılderili çocuklar ailelerinden zorla koparılıp Katolik kiliselerinde özel okullarda eğitime gönderilirlerdi. Yaklaşık 150 bin çocuğun bu özel okullara alındığı bilinmektedir ve binlercesinin hastalıklardan, kötü muameleden veya intihar ederek vefat ettiği tespit edilmiştir.

Birçok Kızılderili aile çocuğunu evlatlık olarak batılı ailelere vermesi için zorlanmıştır. Amaç buradaki kültürü, yerel dilleri ve soyları yok etmekti.

Bazı çocuklar sürecin yaşandığı dönemde çok küçük olduklarından olanları tam kavrayamamış fakat tam asimile birer yetişkin olduklarında aslen Kızılderili olduklarını öğrenip büyük travmalar yaşamışlardır.

2021 yılında Kanada’da Kamploops Kilisenin bahçesinde bulunan 215 Kızılderili çocuğa ait çocuk mezarlığı skandalı patlamış ve bu yerli halklarla ilgili tartışmaları tekrar alevlendirmiştir.  

goller-1

Hava tertemiz

Bizlerde İthaca’ya geldiğimizin ertesi günlerinde bu olağanüstü güzellikteki çevreyi geziyoruz.

Gökyüzü muhteşem bir mavilikte çünkü hava tertemiz. Her yer bembeyaz karlarla kaplı. Göller donmuş. Bir yandan güneş kendini gösterse de buz gibi rüzgar yüzümüzü kesiyor.

Cayuga Gölün çevresini geziyoruz. Kuş sürüleri kıyılarda uçuşuyor, bu soğukta nasıl donmuyorlar ki?

Çevredeki ormanlar çok güzel, çok bakir. Nüfus çok az olduğundan yollarda, özellikle göl kenarlarında ve ormanların içinde insanlara pek denk gelmiyorsunuz.

Günümüzde burada çevrede şarap evleri var. Kapılarını açmışlar ve müşteri bekleyip şarap tadımları yapıyorlar. Göl kıyılarında tekneler marinalarda karların altında uyuyor.

Yol üstünde minik balıkçı restoranları var, menü çok kısa ve öz ama çok leziz. Muhtemelen ancak gelip geçen yolcular burada duraklayıp bir şeyler yiyip içiyor. Her yerde inanılmaz bir sessizlik var, sadece doğanın sesi duyuluyor.

Çevredeki şelaleler donmuş ve baharın gelişini bekliyor çünkü kar burada aylarca kalıyor ve doğa istirahat ediyor.

Kızılderili dilinden gelen isimleri tabelalarda okudukça gerçekten tuhaf hissediyorum.

Bu harika doğada geçmişten gelen buraların aslında ev sahibi olan insanların koyduğu isimler yerinde duruyor ama insanların kendisi yok artık. Çok uzun bir zaman değil sadece iki yüz sene evvel burada kendi topraklarında kendi halinde doğa ile büyük bir uyum içinde yaşayan yerel halk ve bu toprakların ilk ulusları (First Nations) – kendilerini öyle adlandırıyorlar – artık yok gibi bir şey.

goller--3

Gelenekler yok olmuş

Düşünüyorum da bu insanlar buradan uzaklaştırılmış hatta yok edilmiş olmasaydı bu topraklar bugün nasıl olurdu acaba?

Daha barışçıl bir ortam mı olurdu, yaşam daha mı renkli olurdu çünkü insanlarla birlikte inanılmaz kültürel değerler, gelenekler, inanışlar yok olmuş.

Günümüzde sürdürülebilir diye adlandırdığımız bir yaşantıları varmış. Onlardan öğrenebileceğimiz çok şey olmaz mıydı?

Karların içinde o sonsuz sessizlikte yürürken ve tek tük kuşların seslenişini işitirken, bu sessizlik huzur mu yoksa aslında asırlardır bu topraklarda yaşanan hüznün sesi mi bilemiyorum.

Günümüzde birçok kıtada geçmişte yaşanan dramları en azından tabu olmaktan çıkarıp, bu tarz yerel toplumlardan özür dileniyor. Kendilerine olabildiğince hakları iade edilmeye çalışılsa da elbette artık geri dönüş yok ve yaşanan acıların silinmesi de mümkün değil .

Dünyanın dört bir köşesinde hala ‘medeniyet’ten çok uzaklarda, çok ‘ilkel’ ortamlarda hala yaşayan yüzlerce kabile var. Ben onlara çok kıymetli dünya miraslarımız olarak bakıyorum ve kesinlikle huzursuz ve rahatsız edilmemelerini savunuyorum. Herkese kendimizce ‘doğru’ olan hayat tarzımızı dayatamayız. Onlar bizim yapamadığımızı yapıyorlar, doğanın kanunlarını bilip, saygı duyup doğa ile uyum içinde yaşıyorlar.

Dilerim ki bu geçmişte yaşananlardan biraz olsun dersler çıkarılıp bu insanlara artık saygı gösterilip, kendi hallerinde yaşamalarına müsaade edilir. Dünya huzuru için bu dengeler artık gerçekten çok önemli.