SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 07 Şubat 2022 02:27

KUDÜS'ÜN KUTSAL TOPRAKLARI

Dünyaca meşhur Zeytindağı'ndan aşağıya bakıyorum ve karşımda muhteşem bir ambiyans ve manzara var. Burası Kudüs'ün doğusunda yaklaşık sekiz yüz metre yükseklikte bulunan bir tepecik.

Kudüs'ün kutsal toprakları

Hava tam kararmak üzere ve gökyüzü yavaş yavaş laciverte dönüyor.

Karşımda Kubbet-Üs Sahra’nın altın renginde parlayan kubbesi, eski Kudüs’ün tarihi surları ve çatıları, tarihi kiliselerin çanları ve Ağlama Duvarın silueti görünüyor . Şehir ışıkları bir bir yanmaya başlıyor ve bir anda akşam eczanın sesi yükseliyor. Ambiyans o kadar enteresan ki, etkilenmemek mümkün değil.

Zeytindağı’nda şu an bulunduğumuz noktada eskiden zeytin bahçeleri yükselirmiş. Burada üç bin yıldır Musevi topluluğuna ait çok önemli tarihi bir mezarlık bulunuyor. Musevi inancına göre kıyamet günü tüm ölmüşlerin bu noktadan göğe yükseleceğine inanılıyor.

Eski Ahit’ e göre ise İsa peygamber çarmıha gerilmeden önce de son gününü burada Zeytindağı’nda zeytin bahçelerinde geçirmiş ve Roma askerleri tarafından tutuklanarak ertesi gün çile dolu ölüm yolculuğuna çıkmış. Bu nedenle burası Hristiyanlar içinde çok önemli bir lokasyon.

kudus-4

Çatışmaların sürdüğü bölge

Evet burası beş bin yıllık geçmişi olan Kudüs ve üç monotheist dünya dinin yani İslam’ın, Hristiyanlığın ve Museviliğin en önemli tarihi ve spritüal merkezi. İsrail topraklarına bağlı olan bu kent asırlardır dinmeyen çekişmelerin, siyasi kavgaların, dini çatışmaların devam ettiği bir bölge.

İsrail ve özellikle Kudüs semavi dinler için çok önemli zira tüm peygamberlerine bu topraklar ev sahipliği yapmış ve eski ve yeni Ahitte anlatılan dini olaylar bu topraklarda yaşanmış.

Kudüs öyle derin bir kültüre ve tarihe sahip ki bir sayfada anlatmak imkânsız.

Bu nedenle Kudüs’ü üç ayrı yazıda anlatmaya çalışacağım. Bu yazımda size Musevi topluluğun diğer yazılarımda ise Hristiyan ve Müslüman toplulukların bilgilerini paylaşacağım.

Kudüs milattan önce 1003 yılında Kral Davut tarafından başkent ilan edilip 400 yıl boyunca bu hükümdarlığın başkenti olmaya devam ediyor.

İlerleyen yıllarda önce Babil krallığı ve daha sonra Büyük İskender kenti ele geçiriyorlar ve iki kez Museviler için en önemli dini bina sayılan Süleyman Tapınağını tahrip ediyorlar. Kent zamanla daha sonraki yüzyıllarda Romalıların, Memluklerin, Osmanlıların ( 1517 -1917 ) ve İngilizlerin hâkimiyetine geçiyor ve İkinci Dünya Savaşın sonunda Birleşmiş Milletler bu topraklarda 1948 de Israil devletini kurmaya karar vererek, Batı Kudüs İsrail'in başkenti Doğu Kudüs ise Filistin’in başkenti ilan ediliyor.

Bu şekilde dünyanın her bir yanına dağılmış Museviler bu coğrafyada tekrar bir anavatana kavuşuyorlar. Toprakların paylaşıldığı komşu ülke Ürdün ve Filistin'le bu konuda günümüze kadar çok büyük sorunlar yaşanıyor.

kudus-2

Eski Kudüs

Günümüzde Kudüs’ün tamamında yaklaşık bir milyon insan yaşarken, eski Kudüs bölgesinde kırk bin kişi ikamet ediyor. Eski Kudüs yaklaşık bir kilometre karelik bir alanı kapsıyor ve dört tarihi ana kapısı bulunuyor. Bunlar Zion Kapısı, Arslan Kapısı, Jaffa Kapısı ve Damaskus Kapısı fakat Kudüs esasen oniki tarihi kapıya sahip. Bu kapılar geçmişte İsrailoğullarının oniki ailesini ve daha sonraki dönemlerde oniki havarileri sembolize etmiş fakat günümüzde kısmen kapatılmış ve kullanılmıyor.

Eski Kudüs’te ayrıca Musevi, Ermeni, Hristiyan ve Müslüman Mahallesinden oluşan dört ana mahalle var.  Seyahatimizin ikinci gününde Zion Kapısından Musevi Mahallesine gidiyoruz. Eski şehrin içine girdiğimizde zaman tünelinde yolculuk yapmış gibi hissediyorum. Çarşı -pazar, dükkânlar, insanların kıyafetleri, tarihi binalar ve sokaklar size gerçekten kendinizi binlerce yıl geri gitmiş gibi hissettiriyor.

Nereye baksanız dünya tarihine mal olmuş bir tarihi yapı karşınıza çıkıyor. Biz ise “Western Tunnels” dedikleri namı diğer Süleyman Tapınağın kalıntılarına gitmeye çalışıyoruz. Süleyman Tapınağı milattan önce 957 senesinde Kral Solomon tarafından inşa edilmiş ve Musevi topluluğu için en önemli dini yapı. 

Burası Musevi inancına göre yaratıcının gücüne ve enerjisine en yakın olan çok özel bir mevkii ve aynı zamanda Musevi topluluğu için önemli dini parçaların saklandığı bir mabet.

Süleyman Mabedi Babiller ve Yunanlılar tarafından tahrip edildikten sonra günümüze ancak binanın bu batı duvarların kalıntıları kalmış. Bu duvar kalıntıların uzantısı ise bugün dünyaca meşhur Musevilerin Ağlama Duvarıdır.

kudus-3

Daracı sokaklardan geçiyoruz

Musevi mahallesinden daracık sokaklardan geçiyoruz, günlerden Cuma. Bu bölgedeki sokakta gördüğümüz insanlar oldukça geleneksel kıyafetler giymişler. Erkeklerin başında kipalar kendilerine başlarının üstünde tanrının olduğunu hatırlatıyor. Erkeklerin yanaklarının hizasındaki saçlar tıraş edilmiyor ve lüle lüle uzun uzun şakaklarından sarkıyor. Kafalara küçük bir kapsül yerleştirmişler. Önce bunun ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz oysa bu kapsüllerin içinde gene birer küçük Thora var ve kendilerine gene tanrıyı ve dinlerini hatırlatıyor. Kadınlar ise uzun etekler giyiyorlar ve evlendikten sonra başlarını örtüyorlar. Yüzlerdeki ifade genelde çok ciddi. Mahallede okullarının önünde top oynayan Musevi çocuklara denk geliyoruz. Yabancılara karşı ürkek davranıyorlar.

Bütün kentte inanılmaz bir gerginlik var. Uzun senelerdir yaşanan ve günümüze kadar süren savaşların, çatışmaların, korkuların, tehlikelerin inanılmaz bir elektriği var havada. Diğer yandan da her yerde Israil askerlerinden oluşan güvenlik güçleri bulunuyor. Sonunda Batı Tünelleri ’ne varıyoruz. 

kudus-1

Buraya sadece özel izinle girebiliyorsunuz.

İnanılmaz heyecanlıyım çünkü bu nerdeyse üç bin yıllık çok özel yapıya girmek üzereyiz. Cuma günü olduğu için dışardaki meydan yavaş yavaş Ağlama Duvarı’ndaki Cuma seremonisine hazırlanıyor. Mabedin eski bir ahşap kapısından içeri giriyoruz. Devasa taşların ve loş daracık geçitlerin içinden mabedin kalıntıların arasından ilerliyoruz ve camlı bir odacığa geliyoruz. Camdan aşağıya baktığımızda tünelin içinde kalan Ağlama Duvarın uzantısında insanların dua ettiklerini görebiliyoruz. Sahneler bana gerçek değilmiş ve sanki eski döneme ait bir film seyrediyormuşum gibi geliyor. Batı Tünelleri’ne ait duvarın diğer tarafı ise Kubbet-Üs Sahra ve Mescidi Aksa’nın bulunduğu meydan aslında. Mutlaka biliyorsunuzdur ama burasıda Hazreti Muhammed’in göğe yükseldiği yer kabul ediliyor. Aynı zamanda Kubbet-Üs Sahra’nın olduğu kaya Museviler için de eski Ahitte yazdığı gibi Hazreti İbrahim ‘in oğlu Hazreti İsmail’i kurban etmeyi kabul ettiği fakat daha sonra bir koçun kurban kabul edilerek hayatının bağışlandığı yer. 

Kudüs işte böyle bir yer. Her şeyin birbirine girdiği, dini değerlerin birbirine çok benzediği veya aynı olduğu ama gene de ayrıştığı ve çekiştiği bir yer. Bu karmaşık yapıları en iyi şekilde anlamaya çalışıyoruz.

kudus-5

Şehir Şabat’a hazırlanıyor

Batı Tünellerinden tekrar dışarı çıktığımızda meydanın kalabalıklaştığını fark ediyoruz. Özel şapkalarıyla belli cemaatlere mensup Musevi erkekler meydanda koşuşturuyor. Bir yanda erkekler, diğer yanda kadınlar Ağlama Duvarı’nda yerlerini almış dua ediyorlar. Kimisi küçük kâğıt parçalarına dileklerini yazmış duvarların kenarlarına sıkıştırıyor.

Biz Musevi olmadığımız halde bizi yabancı olarak da aralarına kabul ediyorlar ancak elbette hiç kimseyi rahatsız etmeden töreni izliyoruz. Bir diğer yandan ise Cuma günü şehir Şabat’a hazırlanıyor. Yani Musevi inancına göre haftanın yedinci günü Cumartesiyi kutsal kabul ediyorlar. İnanışa göre tanrı dünyayı altı günde yaratıp yedinci gün dinlenmeye çekiliyor. Otuz dokuz tarifi yapılmış aktivite Cuma günü öğle itibarı durduruluyor örneğin insanlar çalışmıyor, arabalar kullanılmıyor, asansörler çalışmıyor. Her şey dinlenmeye alınıyor. Zaman sadece aile için kullanılıyor.

Bizim otelde de asansörler çalışmıyor. Tüm aktiviteler asgariye indirilmiş durumda. Cuma akşamı ise otelimizin masa örtüleri diğer günlerden farklı ve açık büfemiz çok zengin. Musevi aileler çok şık giyinmiş, çocukları ve büyükleri ile birlikte otelimizde akşam yemeğine gelip sohbetler edip Şabatlarını kutluyorlar. Bu ambiyansta Kudüs’te ilk deneyimlerimizi yaşıyoruz.

Bizlerde bu güzel kurulmuş sofralarda yerimizi alıp nefis bir orta doğu mutfağı olan yerel lezzetlerden tadıp, gün boyu edindiğimiz izlenimlerimizi sohbetler ederek paylaşıyoruz.