SON DAKİKA
Tarım ve hayvancılık Salı 24 Aralık 2019 11:05

KARLI OLANI ÜRETİYORUZ

Dünyada yüksek üretimi ve 2,5 milyar dolarlık ihracatıyla fındık, kiraz, incir ve kayısıda dünya lideri olan Türkiye son 5 yılda tarımda 110 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bitki araştırmalarıyla ünlü ALATA'nın Müdürü Doç. Dr. Davut Keleş, "Hiç kimse tarımda geride olduğumuzu söyleyemez" dedi.

Karlı olanı üretiyoruz
Dünyada yüksek üretimi ve 2,5 milyar dolarlık ihracatıyla fındık, kiraz, incir ve kayısıda dünya lid

Sedat YILMAZ/MERSİN

Küresel ekonomik daralma, Türkiye’de tarımı da etkiliyor. Ancak dünya ölçeğinde tarım sektöründe ağırlığımız, üretim ve ihracatımız daha güçleniyor. Son 5 yılda 110 milyar dolarlık ihracata imza atan tarım sektörü dünyadaki ekonomik düzelme paralelinde yılı daha kârlı kapatmanın hesaplarını yapıyor.

2017 yılında ortalama yüzde 4,7 büyüyen tarım sektörü son 15 yılın 12’sinde büyüyerek son yarım yüzyılın en istikrarlı dönemini yakaladı. Aynı dönemde tarımsal gayrisafi yurtiçi hasıla yüzde 16,9 artarak 188,6 milyar liraya ulaştı. Ancak ekonomi 2018 yılında yüzde 2,6 büyüdü ve tarım sektörünün büyümedeki payı da azaldı. Toplam ekonomideki zayıflamaya karşılık 2018 yılında tarım sektörünün katma değeri yüzde 1,3 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde sanayi sektörü yüzde 1,1 katma değer üretirken inşaat sektöründe ise katma değer yüzde 1,9 azaldı. 2018 yılında yüzde 5,6 katma değer artışı ile hizmetler sektörü ön plana çıktı.

alata-7

Tarım 2019 yılında atak yaptı

2019 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 0,9 büyüyen ekonomide, tarım sektörü yüzde 3,8 ile bir önceki yıla göre önemli bir atak gerçekleştirdi. Türkiye’nin tarımsal milli geliri son 17 yılda 37 milyar liradan 214 milyar liraya ulaştı. 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatı 2019 yılı itibariyle 20 milyar dolar seviyesine geldi.

Son 5 yılda sadece üretim ve ihracatta dünya lideri olduğumuz fındık, kiraz, incir ve kayısıdan 2,5 milyar dolar ihracat geliri sağlandı. Türkiye dünya ölçeğinde ayva, haşhaş tohumu, kavun ve karpuz üretiminde ikinci, mercimek, Antep fıstığı, kestane, vişne ve salatalık üretiminde üçüncü, ceviz, zeytin, elma, domates, patlıcan, ıspanak ve biber üretiminde ise dördüncü sırada yer alıyor. Ülkenin toplam bitkisel üretimi 120 milyon tonla tarımda ileri seviyede yer alan birçok ülkeyi geride bırakmış durumda.

Söz konusu dönem alt sektörler bazında incelendiğinde, en yüksek ihracat 6,7 milyar dolarla hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamullerinde yapılırken bunu 5,1 milyar dolarla mobilya, kağıt ve orman ürünleri ve 2,5 milyar dolarla su ürünleri ve hayvansal mamuller izledi.

alata-3

ABD’den aşağı kalmıyoruz

Yılın son çeyreğinden itibaren küresel risklerin hafiflediği ve gelecek yıla umutla bakıldığı ekonomide  tüm olumsuzluklara karşı katma değerinden taviz vermeyen tarım sektörünü Mersin’in Erdemli ilçesindeki ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürü Doç. Dr. Davut Keleş ile konuştuk.

2012 yılından bu yana ALATA’nın başında bulunan Doç. Dr. Davut Keleş, ALATA’da yapılan Ar-Ge çalışmalarından elde edilen sonuçları sektörün kullanabileceği hale getirmek ve böylelikle sektörü daha katma değerli hale getirmek için çalıştıklarını söyledi.

ALATA’nın ABD’deki Kaliforniya ve Florida üniversitelerinden aşağı kalır yanı olmadığını belirterek, “Dünya üniversitelerinde hangi projeler üretiliyorsa bizde de aynı şekilde projeler ortaya konuluyor, ıslah çalışmaları yapılıyor. Bizim en büyük eksiğimiz, çiftçisinden tutun da fidancısına, tohumcusuna kadar sonuçları sektör temsilcilerine ulaştırmadaki yaşadığımız sıkıntılar. Ancak her şeye rağmen elde edilen sonuçları tarım sektörüyle en iyi ortamlarda paylaşıyoruz” dedi.

Çiftçi ve üreticinin umuduyuz

Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu’nun gerçekleştirdiği Ar-Ge çalışmalarıyla çiftçi ve üreticinin ümidi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Davut Keleş, ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu’nun Mersin sahilinde Erdemli ve Tarsus ilçelerindeki 4 bin 840 dekarlık bir alanda hizmet verdiğini, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay’ı kapsayan bölgede meyvecilik, bağcılık, sebzecilik, süs bitkileri, tıbbi ve aromatik bitkiler, toprak su kaynakları ve arıcılık konularında uygulamalı tarımsal araştırmalar yaptığını söyledi.

Şu ana kadar 382 adet araştırma projesini sonuçlandırdıklarını ve Türkiye tarımının hizmetine sunduklarını hatırlatan Doç. Dr. Davut Keleş, özellikle toprak, su, havza yönetimi ve iklim değişiklikleri konularına ağırlık verdiklerini kaydetti. Araştırmalarında insan sağlığı ve dengeli beslenmesine azami dikkat ettiklerini ve bu konuda çalışmalarına hız verdiklerini anlatan Doç. Dr. Keleş, “Gerçek ekonomide insanların iyi beslenmesi ve üreticinin iyi para kazanması için araştırma geliştirme faaliyetleri önemli. Bu kapsamda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız Ar-Ge'ye oldukça fazla önem veriyor” diye konuştu.

alata-2

Uluslar arası bir marka olabiliriz

Sebzeler konusunda hastalığa ve kuraklığa karşı yeni çeşitler geliştirdiklerini ve daha çok ıslah ve genetik üzerinde çalıştıklarını dile getiren Doç. Dr. Davut Keleş, tarımla buluşturdukları projelerin yansımasının oldukça müspet olduğunu, ölçümleri daha sağlıklı yapmak için araştırma dönüşüm katsayısını daha gerçekçi hale getirmenin yollarını aradıklarını kaydetti.

Tarımsal destek konusunda biraz daha destek beklediklerini, Ar-Ge’nin yurt dışı ve içi faaliyetlerle daha da artırılması gerektiğine değinen Doç. Dr. Keleş, tarımsal teknoparkların kurulmasını istediklerini söyledi. Tarımda ıslah akademisiyle tarımsal teknoparkların markalı uluslar arası bir araştırma enstitüsü haline gelebileceğini dile getiren Doç. Dr. Keleş, özel sektörle de işbirliklerini artırmak istediklerini, Ar-Ge dönüşümlerinin bu yolla daha da kolaylaşacağını ve ekonomiye katkının daha da yükseleceğini kaydetti.

Yılda yaklaşık 40 binden fazla toprak, gübre, yaprak ve sulama analizi gerçekleştirdiklerini, sonuçları üreticilere hem yazılı hem de diğer iletişim yollarıyla ulaştırdıklarını belirten Doç. Dr. Davut Keleş, her veriyi en iyi şekilde değerlendirerek ülke tarımına katkı vermeyi hizmet edindiklerini ifade etti.

alata-4

İnovasyonun kapılarını açtık

Enstitünün en önemli görevlerinden birinin de üretilen fidanların üreticilere ulaştırmak olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Davut Keleş, her sebze ve meyveden yüzlerce çeşit elde ettiklerini ve tarımda yeni bir inovasyonun kapısını açtıklarını söyledi.

Yaş meyve ve sebze sektöründe en önemli alt grubu oluşturan turunçgillerde Türkiye’nin üretici ülkeler arasında 8’inci sırada yer alırken ihracatçı ülkeler arasında 2’nci sırada bulunduğunu belirten Doç. Dr. Davut Keleş, uluslar arası organizasyonlarda da Türkiye’yi en iyi şekilde tanıtmanın mutluluğunu da yaşadıklarını anlattı.

Mersin ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu’nda çok sayıda sebze ve meyve çeşidinin ıslahı ve genetik çalışmasının yapıldığını ve özellikle çekirdeksiz limonun büyük ilgi gördüğünü dile getiren Doç. Dr. Davut Keleş, çekirdeksiz limonunun en önde gelen taliplerinin arasında ABD ve Güney Afrika olduğunu kaydetti.

Çekirdeksiz limonun  kütdiken cinsinden elde edildiğini ve en az 9 ay saklanabildiğini ve bu sayede lojistik ve depolamada büyük avantajlar sağlandığını anlatan Doç. Dr. Keleş, “Tüm turunçgillerde çekirdeksizlik istenilen bir özelliktir. Lüks lokantalarda veya otellerde çekirdeği düşmesin diye limonun tülbente sarıldığını görürsünüz. O tülbenti siz ne kadar hijyen tutabileceksiniz. Bu nedenle ürünün büyük ilgi göreceğini tahmin ediyoruz” dedi.

Her şeyi üretme tuzağına düşmeyelim

ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Davut Keleş, Mersin’deki enstitünün 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın başladığı yerde kurulduğunu hatırlatırken kendisinin de ıslah ve genetik alanında dünyada sayılı kişiler arasında yer aldığını söyledi. Başta ABD olmak üzere yurt dışından birçok teklif aldığını ancak kendisini ülkesine adadığını ifade eden Keleş, yurt dışında devlet imkanlarıyla okuyup da geri dönmeyen ve belli mevkilere kavuşanları da Türkiye’yi unutmamalarını istedi.

Tarım konusunda bugün çok çeşitli spekülasyonlar yapıldığını ve Türkiye’nin tarımda geride olduğuna dair iddiaların çok konuşulduğunu belirten Doç. Dr. Davut Keleş, “Bir kere tarımda geri falan değiliz. Türkiye dünyada tarımsal üretimde 7’inci sırada. Avrupa’da birinci sırada. Yaş meyve ve sebzenin üçte biri Akdeniz bölgesinde yetişiyor. Bizim araştırma enstitüsünde yapılan küçük bir iyileştirmenin katma değerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Tarımda en ileri ülkeler arasında yer alıyoruz. Birincisi örnek verecek olursam, mısır ve soya gibi dünyanın en kârlı ürünlerini rahatlıkla üretebiliyoruz. Buğday ithalatıyla dünyada un ihracatında şampiyonuz. Dünyanın un ihtiyacının yüzde 30’unu karşılıyoruz. Hem de nüfusun büyük bir bölümünün şehirlerde oturduğu halde” dedi.

Her şeyi üretme tuzağına düşmemek gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Davut Keleş, “İthalatınız ile ihracatınızı karşılaştırdığınızda, ihracatınız yüksek ise problem yok. Tarımda biz bu kertedeyiz. İhracat ne kadar yüksek olursa o kadar iyi. Tarımda 20/80 kuralı var. Siz ilk 20 üründe, geriye kalan 80 üründen alacağınız katma değeri sağlayabiliyorsanız, sorun yok demektir. Akıllı olan az ürün, bol ve katma değerli çeşitle yurt içi ve yurt dışı ihtiyacını karşılayabiliyorsa bu yeterli olur. Verimin ne kadar yüksek olursa ihracatın da o kadar artar. İhtiyacın varsa, üretmediğin ürünleri ithal edersin. Fakat biz her şeyi üreteceğiz tuzağına düşüyoruz ve tarımda yanlış bir düşünceye kapılıyoruz” diye konuştu.

alata-1

Sanayinin temelini turunçgiller attı

Türkiye’de turunçgil üretiminin geçmişiyle ilgili bilgiler de veren ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Davut Keleş, “Rusların Türk tarımının gelişmesinde ciddi katkıları olmuştur. Bizdeki ağır sanayi Ruslar tarafından kuruldu. O zaman Türkiye’nin Rusya’ya vereceği parası yoktu. Bunun karşılığında limon, portakal, altın top meyvesiyle ağır sanayinin bedelini ödedik. Dolayısıyla ALATA’nın bu konuda ülkeye büyük katkıları oldu” bilgisini verdi.

ALATA’nın ayrıca Yörüklerin yerleşik hayata geçerken hayvansal ve bitkisel üretimde önemli bir destek sağladığını anlatan Doç. Dr. Keleş, “ALATA’nın kuruluş amaçlarından biri de budur” derken konserveden sebze-meyve kurutmaya ve dikiş nakışa kadar enstitünün bölge halkının sosyo ekonomik ve kültürel kalkınmasına önemli bir katkı verdiğini kaydetti.

ALATA’nın her alanda olduğu kadar özellikle surptropik meyveler üzerine yoğunlaştığını, avokado, incir, muz, kivi gibi meyvelerin melezleme ıslahına yöneldiklerini dile getiren Doç. Dr. Keleş, Tarım ve Orman Bakanlığı Toprak Gübre ve Su kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (TAGEM) – Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü işbirliğinde üç lokasyonda faaliyet gösterdiklerini söyledi.

alata-6

Gen bankacılığında dünyada ilk 10’dayız

Mersin sahilden başka Tarsus lokasyonunda sulama, gübreleme, iklim değişikliği, Çamlıyayla’da soğan köklü bitkiler, yetki üzüm ve meyve çeşitleriyle ilgili melezleme ve adaptasyonlarıyla ilgili çalışmalarda bulunduklarını belirten Doç. Dr. Keleş, “Birçok türde elimizde ciddi bir gen bankamız var. Sadece narenciyede 800 değişik çeşidimiz bulunuyor. Narda 320 çeşit… Limonda 250 çeşit… Dünyada narda en büyük ikinci gen bankasına sahibiz.  Gen bankası açısından ALATA dünyanın ilk 10’u arasında. Labarotavurlarımız sürekli hazır bekliyor. Genleri korumak, akrabalık ilişkilerini araştırmak, genlerin yerini beğendirmek, genleri programlamak, tamladığımız genlerin geri aktarımı, çevresel şartlardaki durumu, ürettiğimiz meyve ve sebzelerin kokusu, aroması, tadını tek tek analiz yapıyoruz… Nasıl gübrelenecek, nasıl sulanacak, bunları araştırıyoruz” şeklinde konuştu.

Doku kültürü çalışmalarının da en modern şekilde yapıldığını ve üniversitelerden gelen araştırmaların da yine enstitüde gerçekleştirildiğini belirten Doç. Dr. Keleş, özel sektöre de hizmet verdiklerini söyledi. Keleş, ALATA’da akrabalık ilişkilerinden ıslah süreçlerine kadar sektörel hizmetler de sunduklarını, enstitüde farklı 20 bin melez veya mutanın arazide denendiğini, içinde limon, portakal, mandalina gibi 10 bin kadar fidanın seralarda araştırma dahilinde olduğunu belirtti. Meyvede olduğu kadar sebzede iddialı olduklarını belirten Doç. Dr. Keleş, özellikle 120 çeşit süs bitkisi türüyle dikkat çektiklerini söyledi.

Royalti ödemelerinden kurtulduk

Halen 82 projeyi fiilen yürüttüklerini ve bunların içinde en önemli projelerden birinin kayısı olduğunu anlatan Doç. Dr. Keleş, “Biz sofralık kayısı üretimi için çalışıyoruz. Malatya ise daha çok kurutmalık. Ayrıca muz ve avokado fidanları da üretiyoruz. İşte Ar-Ge’nin böyle bir gücü var. Gelişmişliğin temeli Ar-Ge’dir” dedi.

Melezleme çalışmaları sebebiyle royalti ve gümrük ödemelerinden kurtulduklarını da belirten Doç. Dr. Keleş, “Bölgeyi inovasyona açık hale getirdik. Önünü açacağız, özel sektör geldiğinde geri çekileceğiz. Olması gereken bu. Atom bombası olmadığı için yıkılmamış, halkını besleyemediği için yıkılmıştır” diye konuştu.

Diğer taraftan ABD’nin çöl bitkisi ve roket yağlarının imal edildiği bitki olarak bilinen Jojoba hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Keleş, “Jojobayı burada üretmeye çalışıyoruz. Jojoba yağı sıcağa çok dayanıklı ve çok ince. Dolayısıyla hassas makinelerin yağlanmasında kullanılıyor. Saat sanayinde, otomotiv, ve metalürji sanayinde; yağın ısıya ve basınca dayanıklı olması nedeniyle roket ve füze gibi uzay araçlarında, askeri araçların yağlanmasında geniş çapta kullanılırlık alanı var. Jojoba yağı ayrıca kozmetik sanayinde de yer bulmuş. Kaliteli rujlar bu yağdan üretiliyor” bilgisini verdi.

Bol ve en kaliteli bal için çalışıyoruz

ALATA Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nün sadece sebze ve meyve üzerinde çalışmadığını ayrıca arıcılık konusunda da önemli başarıları olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Davut Keleş, Torosların 2 bin 300 rakımlı tepelerinde ve kışın ise sahilde en kaliteli balı üretmek için çaba gösterdiklerini söyledi. Ana arı ve arı yetiştiriciliği konusunda eğitimler verdiklerini ifade eden Keleş, bu eğitimlerin kaliteli ve bol bal üretimi açısından önemine değindi.  Arıların bir hayat kaynağı olduğunu belirten Davut Keleş, “Albert Eistein teorisine göre, arılar öldükten 400 yıl sonra tüm hayat sona erer. Einstein, ‘Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz’ ifadesini yabana atmamak lazım.  Arılar, farklı bitki türlerinin çoğalmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanoğlunun da çok önemli ihtiyaçlarını karşılıyor” ifadelerini kullandı.

“ALATA, ABD’deki Kaliforniya ve Florida üniversitelerinden aşağı kalır yanı yok. Hatta onlardan daha fazla projeler ortaya koyuyor. Bunun sebebi Türkiye’de coğrafi şartların elverişliliği ve çalışkan bir ekibe sahip olmamız. En büyük eksiğimiz projelerimizi sahipleriyle buluşturamamak…”

Ar-Ge ile her sebze ve meyveden yüzlerce çeşit elde ediyoruz. ALATA olarak bizler tarımda yeni bir inovasyonun kapısını açtık. Bu da bize uluslar arası arenada Türkiye tanıtımına önemli katkı sağlıyor. Yeni ürünlerimiz ihracatın bir numaralı isimleri haline geliyor…”

“Türkiye dünyada tarımsal üretimde 7’inci. Avrupa’da birinci sırada. Yaş meyve ve sebzenin üçte biri Akdeniz bölgesinde yetişiyor. Bizim araştırma enstitüsünde yapılan küçük bir iyileştirmenin katma değerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Tarımda en ileri ülkeler arasında yer alıyoruz…”

“Rusların Türk tarımının gelişmesinde ciddi katkıları olmuştur. Bizdeki ağır sanayi Ruslar tarafından kuruldu. O zaman Türkiye’nin Rusya’ya vereceği parası yoktu. Bunun karşılığında limon, portakal, altın top meyvesiyle ağır sanayinin bedelini ödedik…”

“Sadece narenciyede 800 değişik çeşidimiz bulunuyor. Narda 320 çeşit… Limonda 250 çeşit… Dünyada narda en büyük ikinci gen bankasına sahibiz.  Gen bankası açısından ALATA dünyanın ilk 10’u arasında. Labarotavurlarımız sürekli hazır bekliyor…”

“Gerçekleştirdiğimiz melezleme projeleri sayesinde royalti ve gümrük ödemelerinden kurtulduk. Kayısı, muz ve avokadoda olmazlar başarılıyor. Buna Ar-Ge’nin gücü denir. Bölgeyi inovasyona açtık. ABD’nin kullandığı roket yağı bitkisi jojobayı bile burada üretiyoruz…”