SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 23 Mayıs 2022 02:01

KAKADU ULUSAL PARK, DARWİN

Bu sefer sizi Avustralya'nın kuzeyinde Northern Territories yani Kuzey Topraklar Bölgesi'nde bulunan ve bu bölgede sadece altmış milli parktan biri olan Kakadu Ulusal Park'a götürmek isterim. Bu ulusal parka gidebilmek Avustralya'nın Alice Springs kentinden Darwin'e uçuyoruz.

Kakadu Ulusal Park, Darwin

Deniz DİKMEN

Bazı seyahatler öyle güzeldir ki. Çok uzaklara gidersiniz. Bambaşka diyarlara, bambaşka zaman dilimlerine ve kültürlere ve böylece de kendi hayatınızı tamamen arkanızda bırakırsınız, hafiflersiniz ve önünüze çıkan güzelliklerin çok daha özgürce tadına varırsınız.

Avustralya kıtasına yapmış olduğumuz seyahat de benim için öyle olmuştu. Bütün yaşantımı, iş hayatımı, günlük rutinlerimi, zorluklarımı ve mücadelelerimi tamamen sıfırlayıp başka bir dünyaya gelmiştim sanki ve bu duygu bana o kadar iyi gelmişti ki.

Avustralya’da çok sevdiğim ve çok etkilendiğim birçok yer olmuştu.

Bu sefer sizi Avustralya’nın kuzeyinde Northern Territories yani Kuzey Topraklar Bölgesi’nde bulunan ve bu bölgede sadece altmış milli parktan biri olan Kakadu Ulusal Park’a götürmek isterim.

darwin-3

Aborjin Bölgesi’ne açılan kapı

Yaklaşık İsviçre’nin yarısı büyüklüğündeki bu Ulusal Park'a gidebilmek için öncelikle Avustralya’nın Alice Springs kentinden Darwin’e uçuyoruz. Darwin şehri adeta Aborjin Bölgesi’ne açılan bir kapı gibi.

Ertesi sabah erkenden aracımıza binip yüz elli mil doğumuzda bulunan Kakadu National Park’a üç saatlik bir yolculuğundan ardından varıyoruz.

Parka vardığımızda girişte “ranger” dediğimiz Aborjin rehberler bizi karşılıyor. Burası Aborjinlerin ve Aborjin hayatının özel olarak koruma altına alındığı bir bölgede aslında.

Öncelikle “wetland” dedikleri çok özel sulak alanları gezmek için yakındaki iskeleye gidip buradaki ortam için özel tasarlanmış teknelere biniyoruz. Ziyaretçiler buralara genelde mayıs ile ekim arası daha kurak olan sezonda geliyorlar. Sular biraz olsun çekilmiş oluyor.

Çevrede inanılmaz güzel manzaralar izliyoruz.

Birbirini sarıp sarmalamış ağaçlar ve bitkiler, nilüferler suyun yüzeyini kaplamış ve çiçekleri koyu pembe renkte açmış, uçsuz bucaksız ve ıssız sulak alanlar bize inanılmaz bir görsel şölen sunuyor. Çevrenin doğal güzellikleri sularda yansımalar yapıyor.

darwin-1

Nehirdeki timsahlar

Nehir suların içinde orda burada değişik boyutlarda timsahlara denk geliyoruz. Bu nedenle yetkililer teknenin kenar uçlarında durmamamız veya ellerimizi tekneden dışarıya doğru uzatmamamız konusunda sürekli uyarıda bulunuyor. Buradaki bir timsah bir ton ağırlıkta ve yaklaşık altı metre uzunluğunda olabiliyor. Gerisini siz düşünün artık.

Diğer yandan burası muhteşem el değmemiş bir kuş cenneti. Özellikle beyaz küçük Kakadu'lar, balıkçıllar, Kookaburra kuşları, siyah leylekler, yerel ördekler ve benzeri yerel kuşlar görüyoruz her yerde. Hava muhteşem berrak. Sular sessiz fakat biz misafirlere tüm sırlarını fısıldıyorlar. Hepimiz bu doğal güzelliklerden büyüleniyoruz.

Mis gibi bir havada bu sulak alanın yakınında öğle yemeğimizde yerel harika lezzetteki Barramundi balıklarımızı yedikten sonra Kakadu National Park’ın Nourlangie Bölgesine geçiyoruz.

Kakadu Ulusal Park’ında Ubiir, Nanguluwu ve Nourlangie bölgelerinde Aborjin halkına ve kültürüne ait yaklaşık kırk bin ile yirmi bin yıllık beş bin adet civarında kaya resimleri bulunuyor.

Aborjin rehberimiz bize parkın içindeki Nourlangerie veya Burrungkuy bölgesindeki bu kaya resimlerini tek tek gösterip bilgi veriyor. Kızıl kayaların arasından yürüyerek gizli kalmış kıyılarında köşelerinde balık, kanguru, Tasmanya kaplanı, gökkuşağı yılanı, kaplumbağa gibi hayvan resimlerin yanı sıra kayalarda insan resimleri örneğin av sahneleri, doğum sahneleri vs. gibi çok enteresan figürlerin bulunduğunu keşfediyoruz. Bu sembollerin içinde en önemlisi aslında Aborjinlerin rüya zamanına ait ve dünyanın oluşumunu sembolize eden mitolojik gökkuşağı yılanı. Bu kaya resimleri sadece Avustralya’nın değil sanırım dünya çapında en eski kaya resimlerden bazıları ve bu nedenle insanlık tarihi içinde önemli bir yer tutuyor.

darwin-2

60 bin senelik yaşam

Avustralya’nın kendi yerel halkı olan Aborjinlerin yaklaşık altmış bin senedir bu kıtanın topraklarında yaşadığını hatırlayalım. Ancak 18’inci yüzyılda koloniyalist güçlerin adaya ayak basmasıyla birlikte yerel halka uzun bir süre kıyımlar yapılıyor ve Aborjin'ler her anlamda büyük kayıplara uğruyor. Kuzey Topraklar’da bulunan Kakadu National Park da Uluru Kayası gibi çok kutsal ve Aborjin halkın ve atalarının elli bin yıldır kültürlerini ve dinlerini bozmadan yaşadıkları bir bölge.

1976 senesinde bu bölge kıtanın bazı başka toprakları gibi Avustralya hükümeti tarafından asırlarca yerel halka yapılan zulümlerden sonra özür dilenerek  Aborjin halkına iade edildi.

Bu nedenle günümüzde Kakadu National Park‘ın yönetimi Aborjin'lerden oluşan bir yönetim kurulu ile parkın organizatörleri arasında paylaşılıyor. Yaklaşık üç yüz Aborjin hala çok eskiden olduğu gibi bu ulusal parkta medeniyetten uzak geleneklerine ve eski kültürlerine uygun olarak yaşamaya devam ediyorlar ve koruma altındalar. 

Avustralya’nın tüm milli parklarında olduğu gibi Kakadu National Park’ta da örneğin Gunlom Falls, Jim Jim Falls ve Twin Falls gibi muhteşem şelaleler, doğal havuzlar,  kayalık geçitler, nehirler, olağanüstü manzaralara sahip özel seyir noktaları bulunuyor.

İşin en güzeli ise, eğer arzu ederseniz, bu şelalelerin aktığı doğal gölet veya nehirlerde yüzebilirsiniz ancak çok dikkatli olmalısınız çünkü sezona göre ve yağışlara göre suyun yüksek olduğu zamanlarda su yolları birbiriyle birleşiyor ve timsahlara her türlü yol açılabiliyor yani yüzdüğünüz suyun içinde sizin için tehlike oluşturabilecek bir şeyin olmadığından emin olmanız gerekiyor .

Timsal tehlikesi

Milli parklarda genelde bu tarz doğal havuzlarda tabelalar asılı oluyor “Tehlikesi yoktur” veya “Timsah tehlikesi vardır” ya da “kendi riskiniz üzerine suya girebilirsiniz” diye belirtiyorlar.

Biz Kakadu National Park‘ta değil ama daha güneydeki bir ulusal parkta böyle bir şelalenin altında tatlı suya girmiştik ve bu deneyimin hayatımda en unutulmaz, en güzel deneyimlerden biri olduğunu ve bu olağanüstü doğal ortamların gerçekten Avustralya’nın ruhunu dibine kadar yansıttığını söyleyebilirim.

Avustralya deyince buradaki topraklara insanın değil vahşi doğanın hakim olduğunu ve üstün güç olduğunu da unutmamalıyız. Bu bağlamda her daim gözümüzü açık tutmalıyız çünkü milli parklarda her türlü vahşi hayvanlarla karşı karşıya kalabiliriz – zehirli örümcekler, vahşi atlar ve develer, vahşi dingo köpekleri, su mandaları, kangurular, Wallabyler – her şey, ve kendimizi olabildiğincede korumalıyız.

Akşamüstü rehberimiz bizi bölgedeki ilk defa göreceğimiz karınca höyüklerine de götürüyor. Karıncaların senelerce emek verip 4-5 metre yüksekliğe kadar varan evleri bunlar. Aborjinler karıncaları çölde susuzluğa karşı kullanıp vücutların arka kısımlarının sıvısını su diye içiyorlar. Ben de denedim.

Aborjin rehberlerimiz bize her yerde eşlik ediyor ve kendi evleri gibi bildikleri doğayı bize tek tek anlatıyorlar. Dinlemek ne kadar güzel.

Gün ağardığında ise rehberimiz bizi özel bir seyir noktasına götürüyor. Kayaların üstüne çıkıp önümüzdeki sonsuz ovayı gün batımında izliyoruz ve doğanın tüm güzelliğini içimize çekiyoruz.

Yarın sabah doğa bu noktada on binlerce belki yüzbinlerce senedir olduğu gibi gene aynı şekilde uyanacak.

Kakadu National Park ilk kez 1981 senesinde ve daha sonra 1987, 1992 ve 2011 senesinde ilaveler yapılarak hem jeolojik hem doğal hem de kültürel açıdan bir UNESCO Dünya Mirası unvanına erişti.

Ben size bu satırları yazarken kulağıma sanki bir Didgederoo’nun ve Kakadu Park’ın ağaçlarının yaprak sesleri geliyor. Sararmış çalıların arkasından sanki teni nerdeyse siyah sayılabilecek, kıvırcık saçlı bir Aborjin çıkacakmış gibi düşler kuruyorum.

Bekle beni Avustralya, inşallah yakın bir zamanda gene görüşelim.