SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 07 Haziran 2021 02:49

HOLLYWOOD'DAN GELEN PRENSESİN ÜLKESİ

Akdeniz kıyısındaki bu sahil yolu dünyanın en güzel ve en keyifli yollarından biridir. Kıvrımlı dar virajlardan o Akdeniz'in eşsiz "azur mavisinin" eşliğinde pitoresk sahil kasabalarından ve ünlü Avrupa sosyetesinin yazlık bölgesi olan muhteşem koylardan geçersiniz

Hollywood'dan gelen prensesin ülkesi

Deniz DİKMEN

Bu kez yolumuz Güney Fransa’daki Provence Bölgesinden başlıyor.  Marsilya’dan hareketle  Fransız Rivyerası boyunca  Cassis, St Tropez, St Raphael, Cannes, Antibes, Nice, Villefranche Sur Mer, Saint Jean Cap Ferrat, Eze, Cap d’Ail gibi kasabaları ve köyleri aşarak dünyanın en küçük yüzölçümüne ve bu daracık alanda en yoğun ve en zengin nüfusa sahip olan ülkelerden birine gidiyoruz. Monako Prensliğine.

Akdeniz kıyısındaki bu sahil yolu dünyanın en güzel ve en keyifli yollarından biridir. Kıvrımlı dar virajlardan o Akdeniz’in eşsiz “azur mavisinin” eşliğinde pitoresk sahil kasabalarından ve ünlü Avrupa sosyetesinin yazlık bölgesi olan muhteşem koylardan geçersiniz. Ağustos ayı geldiğinde yapılan yaz tatilinde bütün Fransa bu güney sahillerine akar ve yazı burada geçirir. Lavantalar, gelincikler, güller, irisler, ay çiçekleri, anemonlar, nilüferler ve bir çok kır çiçekleri ile Monet, Renoir gibi ünlü ressamların tablolarına konu olmuş doğası ile, sanat galerileri, sanatçıları, festivalleri, butik ve restoranları ve kafeleriyle bilinen bu bölge gezmek için harikulade ve bu müthiş sahil yolu sizi Fransız Rivyera’sından alır ve İtalyan Lombardiya bölgesinegötürür .

monaco-1

Yüzölçümü 2 km2

Sadece iki kilometrekare yüzölçümü ve kırk bin nüfusu olan minicik bir ülke olan Monako da tam bu yolun üstündedir. Vatandaşlarına tanımış olduğu vergi avantajlarından dolayı Monako’nun nüfusunun üçte biri servetini dünya ülkelerinden buraya taşımış milyonerler ve milyarderlerden oluşmaktadır.

Yüzyıllardır bu prenslik, Ceneviz kökenli Grimaldi Ailesi tarafından yönetiliyordu. Fakat bin dokuz yüz elli altı senesinde o dönemin prensi Monakolu III Prens Rainier’in güzeller güzeli Amerikan aktris Grace Kelly ile evlenmesi ile Monako Prensliğine bambaşka bir ışıltı ve şöhret gelir.

monaco-4

Grace Kelly farkı

Grace Kelly o dönemde Holywood’un en gözde ve zarif, Oscar ve Altin Küre ödüllerine sahip, yetenekli  ve dünyaca hayranlık uyandıran, Alfred Hitchcock gibi yönetmenlerle çalışmış, Cary Grant, James Steward, Gary Cooper, Bing Crosby, Frank Sinatra, Stewart Granger, William Holden, Ava Gardner gibi dünya starlarıyla başrollerini paylaşmış bir aktristi. Monako’da evlenip prenses unvanı aldığında Gracia Patricia ismini aldı. 

monaco-3

Grace Kelly Monako tahtına bir varis doğurmasının yanında, kumarhane cenneti olan prensliğe ünlü Amerikalı kumar oynamayı seven zenginler ve evrensel bir ün kazandırmak içinde seçilmişti. Ancak, prenses bir türlü Monako’da aradığı mutluluğu yakalayamamıştı.

Prensliğin kurallarına ve Monako halkına alışamamıştı. Aklı Hollywood’daki film setlerinde kalmıştı. Arkadaşı olan Alfred Hitchcock ve o çok sevdiği film dünyasını özlüyor, yeni filmler çekmeyi çok arzu ediyordu. Ama bu tarz bir çalışma onun prenseslik konumuna ve sarayın kurallarına pek uygun değildi.

Senelerce Monako’daki hayır kurumları için çalıştı ve bin dokuz yüz kırk sekiz senesinden beri faal olan Kızıl Haç Örgütü‘nün yirmi dört sene boyunca başkanlığını yaptı. Her sene büyük bir şaşa ile yapılan Kızıl Haç Balo‘suna dostları olan Shirley Bassey, Elizabeth Taylor, Richard Burton, Ella Fitzgerald, Josephine Baker, Gregory Peck, Tony Bennett gibi dünyanın en parlak yıldızları gelir ve baloya renk ve pırıltı katarlardı. Her sene balodaki ünlülerin şıklıkları, kıyafetleri, aksesuarları , güzellikleri ve resepsiyonun kendisi Avrupa‘nın gündeminde olurdu.  

Ömür boyu ailesi ile ilgili derin üzüntüler ve çalkantılı dönemler yaşadıktan sonra ise bin dokuz yüz seksen iki senesinde Monako’nun girişine yakın Cape D’Ail bölgesinde bahsettiğim o virajlı sahil yolunda kızı Stephanie ile birlikte ağır bir trafik kazası geçirerek elli iki yaşında kendi adını taşıyan Princess Grace Hospital ‘de hayata gözlerini yumdu. Bu nedenle Monako’nun üstünde her zaman Prenses Grace ve ailesinin yaşamış olduğu dramların hüznü vardır . 

Lüks eğlencelerin yeri

Diğer yandan Monako tabii çok da lüks eğlencelerin mekanı olmuştur.

Bizim gittiğimiz dönemde meşhur Monako Formula 1 yarışları vardı. Bütün oteller tıklım tıklım doluydu. Her köşe başında yüksek volümlü bir Formula 1 partisi devam ediyordu. Özellikle aşağıda yat limanında olanlar ve yarışı denizden lüks yatlarından seyredenler pek bir keyifliydi. Şampanyalar patlıyor, herkes çok alımlı, siyah kıyafetli çok şık garsonlar özel yemekler servis ediyor, bayraklarda rüzgarda uçuşuyordu.

Bizde yarışı izlemek için Monte Carlo Casino‘sunun terasına çıkıp bütün koyu ta Grimaldi tepesine kadar izleyebiliyorduk. Bu nefis yaz gününde teras ta burada verilen davet dolayısı ile çok renkli ve pek hareketliydi. Yarıştan sonra bizde Casino‘nun önündeki meşhur Café de Paris restoranında güzel bir yemek yemiştik ve ardından Grimaldi sarayınınn olduğu Rock of Monaco kısaca “The Rock “diye bilinen kayalık tepeye yürüdük. Sarayın çevresini, eski şehrin sokaklarını ve sarayın taht giyme, nikah, vaftiz ve cenaze törenlerin yapıldığı ve hatta saraylıların son istirahatgahının bulunduğu St Nicholas kilisesini ziyaret etmiştik. Burası aşağıya göre çok sessiz ve muhteşem bir Monako ve yat limanı manzarasına sahiptir.

Monako‘ya geldiğinizde  çok uzun seneler ünlü deniz araştırmacısı ve oşinograf Jaques Yves Cousteau’nun direktörlüğünü yaptığı dünyanın ilk Oşinografi Müzesi‘ni de ziyaret etmelisiniz.

Binlerce balık ve deniz hayvanlarının sergilendiği müzede ayrıca ilk yapılan büyük deniz akvaryumu da bulunuyor. 

monaco-2

Görmeye değer

Binanın içinde sergilenenlerin haricinde binanın mimarisi ve konumu da çok özel olduğu için mutlaka görmeye değer. Monako‘da ayrıca çok otantik botanik bahçelerde mevcut. Onları da gezip görmek havasını teneffüs etmek gerçekten çok güzel.

Ülke çok minik olduğundan bir gün içinde her yeri gezip görebiliyorsunuz. Biz de öyle yapmıştık ve akşam vakti tekrar yola koyulup İtalya'ya sınır şehir olan Menton‘a gitmiştik. Burada eskiden kraliyet ailesinin yazlık sarayı olan deniz kenarındaki minik bir butik otelde kalmıştık. Ertesi gün ise sınırı geçip Portofino’ya devam ettik. Bu güzergahı her açıdan tavsiye edebilirim. Özellikle Mayıs ve Haziran aylarında Fransızlar henüz bu kıyılara yaz tatili için gelmeden, bu şahane rivyeranın tadını çıkarmak olağanüstüdür ve her köşesi ayrı bir güzelliktedir.

Hala burnuma o kır çiçeklerinin ve tuzlu denizin kokusu ve kulağıma o Fransız müziklerin esintileri geliyor. Güneş çok tatlı tatlı ısıtıyor… İlk fırsatta gene bu özel “Azur mavisi” Fransız Rivyerası’na gitmek ümidiyle. Güzel günlerde gezebilmenizi diliyorum.