SON DAKİKA
EKONOMİ Cumartesi 08 Nisan 2023 02:18

"EKONOMİDE ÖNCELİKLERİN BELİRLENMESİ GEREKİYOR"

Ekonomist Mustafa Sönmez, nüfusun ihtiyaçlarının ön planda tutulması gerektiğini belirterek, "Şimdi önemli olan öncelikleri belirlemektir. Öncelikleri belirleyerek kaynakları tahsis etmektir. Kaynakları çoğaltmaktır. Gerekirse borçlanmaktır, yön vermektir. Bunlar alt edilmez sorunlar değil. Bunlar alt edilir" dedi, Türkiye'de yeterli vergi alınmadığını söyledi

"Ekonomide önceliklerin belirlenmesi gerekiyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomi politikaları için Mehmet Şimşek'in koordinasyonunda bir ekip hazırlık yapıyor" dedi. Bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?

Vallahi Erdoğan bütün tuşlara basıyor. Ve belki arzusu hilafına ismini de kullanıyor. Bence Mehmet Şimşek, Ali Babacan formunda bir insan. Erdoğan'ın bu tek adamlığından onun da hoşlandığını sanmıyorum. Ama işte dış piyasalarda, para piyasalarında itibarı olan biri.  Ondan faydalanmak için ikide bir çağırıyor, görev vermek istiyor. O da pek almak istemiyor, bu fotoğrafın içine girmek istemiyor. Hatta geçen gün enteresan bir şey oldu. Hatırlarsanız. Twitter'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun klibine bir beğeni koymuş. Hemen ortalıkta konuşuldu.

Bence Mehmet Şimşek tek adam sisteminden hazzetmiyor. Onun için bunu buraya gelmiyor. Buraya girdiği takdirde daha önceki kaliteli birtakım siyasetçilerin başına gelen şeyin kendi başına geleceğini de biliyor. Ama burada Erdoğan ondan da bir medet umuyor. İkide bir ismini telaffuz ediyor.

Kaldı ki; Şimşek gelse nasıl bir sihirbazlık yapabilir ki? Türkiye'de en büyük banknot 200 TL ile yirmi yedi tane soğan alınabiliyor, vaziyet bu…

O var. Onun yanı sıra bu devlet sistemi yani bu ucube sistem hakikaten bir kişiye bu kadar yetkiyi vermek… Bakın depremin bu kadar ağır can ve mal kaybına yol açması da tamamen bununla ilgili çünkü tek kişinin talimatına her şey endekslenmiş ve o kişinin çok doğru kararlar vereceği var sayılmış. Yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Şimdi Mehmet Şimşek de -velev ki; Cumhur İttifakı seçimi kazanmış olsun 14 Mayıs’ta- gelip bu yapının içine girmez.

Çünkü bu yapı onu da öğütür. Anlamadıkları şey şu. Bu yapıya en çok muhtaç oldukları dış dünyaya da itiraz ediyor. Dış kaynak sahipleri burada bir tek adam sisteminin her tür yaratmış olduğu anomalilerin farkında. Bu son depremde de test edilmiş oldu. Bu enflasyonun yangınının çıkarılmasında da görüldü. Yani hiçbir şekilde bu yapıya güven duymuyorlar. Dolayısıyla Mehmet Şimşek de dış dünyada bulunan ve temas eden bir insan olarak bunun farkında. Bu yapının içine girmez benim tahminim.

"Türkiye'nin sorunları alt edilemez değil"

Türkiye sefalette dünya lideri, sekiz milyon asgari ücretli açlık sınırının altında yaşıyor. En son Birleşik Kamu-İş sendikasının araştırmasına göre emekçilerin yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında. Yoksulluğun yapısal bir sorun haline geldiği Türkiye'de olası bir iktidar değişikliğinde nasıl bir enkaz geriye kalacak?

Bakın bu da tıpkı konut ihtiyacı duyan depremzedelerin durumuna benziyor. Nasıl depremzedelerin durumunun ihtiyaçlarının her şeyin önüne alınması gerektiğini düşünüyorsak gelir adaletsizliğinde de bu kadar çok hayati ihtiyaca erişemeyen, gıdaya erişemeyen, sağlığa erişemeyen, eğitime erişemeyen nüfusun ihtiyaçlarını ön planda tutmak lazım. Şimdi önemli olan öncelikleri belirlemektir. Öncelikleri belirleyerek kaynakları tahsis etmektir. Kaynakları çoğaltmaktır. Gerekirse borçlanmaktır, yön vermektir. Bunlar alt edilmez sorunlar değil.

Bunlar alt edilir. Sonuçta gelir eşitsizliği bir afet değil. Bu, bir insan eliyle ortaya çıkan bir şey… Dolayısıyla bunun giderilmesi de yine bir sosyal devletle mümkündür. Hani giderilmese bile azaltılması, dengesizliklerin ve eşitsizliklerin azaltılması bir sosyal devlet uygulamasıyla mümkündür ve olmalıdır. İşte şimdiden Millet İttifakı, mesela Kılıçdaroğlu emeklilere Kurban Bayramı'nda iki asgari ücret tutarında bir ödeme yapılacağını, son yıllarda kaybetmiş oldukları alım güçlerini telafi için böyle bir yol izleyeceklerini söyledi. Şimdi bu bir önlemdir.

Kılıçdaroğlu’na kaynağı nereden bulacağı yönünde bir eleştiri geldi…

Bulunur. Dediğim gibi önemli olan önceliği tarif etmiş olması. Şimdi siz depremzedelere 650 bin konut yapılacak dendiğinde "Canım kaynağı nereden bulacaksın?" der misiniz? Bu soruyu niye insanlar sormuyorlar değil mi? Çünkü bu bir ihtiyaç.

 

Nasıl olsa, nereden olsa bulunması gerekiyor. E, bu da bir ihtiyaç. İnsanların ekonomik zaafla ya da ihtiyaçlarını mağduriyetlerini gidermek için tıpkı depremzedeye konut temin etmek gibi insanların ekonomik mağduriyetlerini gidermek gibi bir hedefi de önünüze koyarsınız. "Bunun kaynağını nereden bulacaksın?" sorusu olmaz. Öbürüne nasıl bu soruyu sormuyorsanız buna da soramazsınız. Çünkü bu da sonuçta bir tür afettir. İnsan eliyle yaratılmış bir afettir. Önceliği belirleyeceksiniz. Kaynaklar vardır, kaynaklar olmadığından değil… Kaynaklar yanlış yerlere plase edildiğinden, yanlış dağıtıldığından sıkıntı…

"Türkiye'de yeterli vergi alınmıyor"

Sosyal harcamaların milli gelir içerisindeki payını arttırarak olabilir mesela öyle değil mi?

Vergi meselesi… Devletler niye vardır? Devletler vergi toplamak ve harcamak için vardır. Bir kere toplumda yeterince vergi alacaksınız. Türkiye'de yeterli vergi alınmıyor. Türkiye'de alınan vergi milli gelirin yüzde 20’si civarında. Ama Fransa'da yüzde 45’i civarında. İsveç'te yüzde 50, Danimarka'da yüzde 50’nin üstünde. Ne yapıyor devlet orada? Milli gelirin önemli bir kısmına vergi olarak el koyuyor, sonra yeniden dağıtıyor.

Bunu niye yapıyor? Bunu bir sosyal devlet olarak yapıyor. Türkiye'de eksik olan bu. Bir kere yeterince vergi alınmıyor ve doğru yerden vergi alınmıyor. Yani ödemesi gereken, gücü olanlardan vergi alınmıyor. O anlamda bir taraftan vergiyi arttıracaksınız. En azından Avrupa Birliği normlarına, OECD'nin normlarına çekeceksiniz. Bu da yüzde 34, buraya doğru çekeceksiniz. Kurumlardan, şirketlerden, bankalardan daha çok vergi alacaksınız. Daha az istisna ve muafiyet vereceksiniz.

Zenginden de daha fazla vergi alacaksınız…

Evet, servet vergisi alacaksınız… Herkes biliyor ki; bu ülkede inanılmaz servetler var. İnanılmaz varlıklar var değil mi? Belki ödemiyorlar. Bunları aldığınız takdirde bu kaynağı nereden bulacaksınız sorusu çok absürt kalır.

Yani önemli olan kaynak dağılımını adil kılmak...

Evet, sonra yeniden dağıtmak. Bir de devletler buna muktedirdir. Sosyal devlet olacaksanız bunun gereğidir.

"Devletler iflas etmez, Türkiye ayağa kalkamaz diye bir şey yok"

2022 verileriyle dış ticaret açığı bir yılda 62 milyar doları, dolar borçlanma faizi 9,75’i geçti. Bir yılda enflasyon yüzde 181’i geçti. Vergiler yüzde 200 arttı. Dış borcun milli gelire oranı yüzde 60’a çıktı. Banka karları yüzde 400 arttı. Devletin yıllık vergi, tahsilat artış oranı yüzde 106’yı aştı. Türkiye nerede? İflasın son aşamasına geldi değerlendirmesi yapanlar var. Siz ekonomist gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

"İflas" sözcüğünü abartılı bulurum. Burada sayıları bir kere doğru okumak lazım, onu söyleyeyim. Türkiye ekonomisinin iyi yönetilmediği açık. Olması gereken yerin çok gerisinde, evet. Ama "Buradan ayağa kalkılamaz" diye bir şey yok. Devletler iflas etmez. Ülkeler iflas etmez. Buradan yeniden toparlanır Türkiye. Doğru politikalarla hem insanların kaybettikleri gelirleri, alım gücünü telafi edersiniz hem haksız el koymalar giderlerinin önünü kesersiniz, israfın önünü kesersiniz. Ondan sonra doğru politikalarla güven verirsiniz. Dışarıdan daha ucuz fiyatlarla faizlerle borçlanırsınız. Açığınızı öyle giderirsiniz. Atıl kalmış ya da terk edilmiş tarımınızı yeniden harekete geçirebilirsiniz. Bu size daha çok sebze, meyve, hayvancılık ürünü üretme imkânı verir, fiyatları düşürür. Konutları yeniden sağlam düzgün yaparsınız. Bunların hepsi insan eliyle, aklıyla yapılacak şeyler ve düzelmez değil. Düzelir. Yeter ki akıl galebe çalsın.

independent