Güney Afrika Cumhuriyeti, Namibia, Zimbabwe ve Zambiya’ya komşu olan bu ülke, yaklaşık iki milyon çok seyrek bir nüfusa sahip olup, meşhur Kalahari Çölü’nü, olağanüstü Okavango Deltası’nı ve Zambezi, Limpopo ve Kuando nehirlerini içinde barındırır.

Bu gezimizde Afrika’nın en güney noktasından Capetown’dan gelip, Namibiya çöllerini aşarak Botswana’ ya uzanıyoruz. Namibiya sınırını geçer geçmez burada başka bir dünya başlıyor. Meşhur “Elephant Path” dedikleri fil yoluna giriyoruz ve buradan sonra zaten bütün ülke açık hava bir milli parkı gibi.

Her an yabani hayvan çıkabilir

Yolumuzun sağından solundan her an için her türlü yabani hayvan çıkabiliyor. Bu nedenle aracımızla bu doyumsuz doğayı izleyebilmek ve çalıların arasından olası çıkabilecek bir hayvanı yaralamamak için yavaş gidiyoruz.

Afrika’nın o muazzam florası, kendine has güneşe karşı parlayan ağaçları ve muhteşem hayvanlar alemi beni her daim büyülemiştir. Bir bakarsınız yanınızdan bir fil sürüsü geçer, bir bakarsınız zürafalar, babunlar, buraya has kuşlar, akbabalar geçer, hangi birini sayayım?

Fakat bir hayvan var ki Botsvana için çok özeldir Zebralar!

Gelin size bu yazımda Botsvana’da zebranın neden çok önemli olduğunu anlatayım.

Hikayenin baş kahramanları

Öncelikle size hikayenin baş kahramanları ile tanıştırayım.

Biri Seretse Khama, Bamangwato adındaki eski bir Botsvana kabilesinin lideri olan III Khama’nın torunu. Kendisi 1921 senesinde Botsvana’nın eski adı olan Bechuanaland’da doğuyor ve 1944 senesinde önce Güney Afrika ‘da ve daha sonra Ingiltere’de hukuk eğitimi almaya gönderiliyor.

1947 senesinde ise üniversitede babası bir İngiliz emekli subayı olan Ruth Williams ile tanışıyor ve aşık oluyor. Çift , ailelerinin birlikteliklerine şiddetle karşı çıkmasına rağmen , 1948 senesinde evlenme kararı alıyor .

Bu duruma karşılık kabilenin başında bulunan Seretse’nin amcası ve ailesi Seretse’nin derhal İngiltere’den dönmesini, bu “beyaz” kadından derhal boşanmasını ve kabilenin başına geçmesini emreder fakat çift bunu kesin bir dille kabul etmez. Uzun seneler süren bir çekişme başlar– bir yandan İngiliz otoriteleri, siyasiler ve Ruth’un ailesi diğer yandan Bechuanaland’deki aile fertleri ve siyasiler bu evliliği noktalamaya çalışırlar fakat Seretse ve Ruth mücadeleyi elden bırakmazlar.

Bir müddet sonra Seretse Ruth ile birlikte Bechuanaland’e yerleşmeye karar verir ve burada çocukları dünyaya gelir. Büyük bir sabırla Ruth Afrika’daki kabileye ve aileye çok derin bir sevgi, saygı, mütevazılık, incelik ve zeka ile yaklaşıp kabileye sonunda kabul edilir ve dolayısı ile Seretse Ruth ile birlikte kabilenin lideri olarak onaylanır.

1962 senesinde ise Seretse Khama Botsvana Demokratik Partisi’ni kurup 1965 senesinde ülkeye başkan olarak seçilir. 1966 senesinde ise Bechuanaland özgürlüğüne kavuşup Botsvana ismini alır.

Ülkenin simgesi zebra

Bu vasıta ile Botsvana’nın sembolü siyah ve beyaz çizgileri olan zebra olur.

Sembol Seretse ve Ruth’un aşk hikayesine atıfta bulunarak siyah ve beyaz ırkın eşitliğine ve bir arada armoni içinde yaşamasına ve toplumun çoğulcu doğasına vurgu yapmak ister.

Bugün Botsvana’nın bayrağında gökyüzünü ve suyu sembolize eden açık mavi rengin yanı sıra siyah ve beyaz çizgileri görürsünüz. 

Bayrağın ortasında ise bir kalkanın yanında ayakta duran birer zebra, üç nehri sembolize eden üç koyu mavi çizgi ve bu ülke için çok önemli bir yer tutan büyük baş hayvancılığı temsil eden boğa kafasını görebilirsiniz.

Botsvana’nın futbol takımındaki oyunculara da” the Zebra Boys” yani 

“Zebra çocuklar “derler ve kendileri dayanıklılıkları ve sert şutları nedeniyle bütün ülke tarafından çok sevilirler.

Botsvana’nın o güzel toprak yollarında giderken bu gerçek aşk hikayesini dinlediğimde çok etkilenmiştim. İki insanın aşkı, ülkeleri, ırklar arası tolerans, sevgi ve barış için verdikleri mücadele ve sonunda yılmadan kazandıkları o güzel zafer olağanüstüydü.

Dünyanın günümüzde bile en gelişmiş ülkelerde hala ırk, din, cinsiyet çatışmaları sürerken, en temel insan, kadın, çocuk ve eşcinsel hakları hala tartışılırken, bu güzel aşk hikayesi bana her şeyin üstesinden gelinebildiğini ve barış ile özgürlüğün yakalanabileceğine dair bir umut oldu.

En barışçıl ülke

Seretse Botsvana’ya başkan olduktan sonra ülke dünya çapında gerek ekonomik gerek demokratik ve siyasi anlamda en çabuk gelişme gösteren ülkeler arasına giriyor ve günümüzde Afrika’nın en barışçıl ülkesi olarak yerini alıyor.

Yetmiş sene evvel sadece on üniversite mezunu olan, sadece on iki kilometre asfaltı olan, neredeyse popülasyonunun tamamı okuma yazma bilmeyen ve hiç bir ekonomiye sahip olmayan dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Botsvana bu vizyon sahibi lideri sayesinde  çok önemli tarım, hayvancılık, turizm ve eğitim politikaları izleyerek dünyada kendine önemli bir yer edinebildi ve gelişmeye günümüzde de devam ediyor.

Bir başka yazımda size Botsvana’yı daha yakın tanıtıp yeryüzünün en büyük inland deltasını yane nehir suların çöl kumların içinde yok olan Okavango Deltası’nı ve yol boyunca yaşadığımız o harika anılarımızı anlatmak isterim ancak ülkeyi anlamak icin temelinde yatan bu tarihi aşk hikayesini de bilmek gerek diye düşündüm. 

Bu muhteşem aşk hikayesi hepimiz için, dünya için bir umut ışığı ve harika bir örnek olsun.