SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 28 Mart 2022 02:13

BAVYERA'NIN KALBİNDE MÜNİH KENTİ

Bavyera Eyaleti her zaman kendini Almanya'dan ayrı çok özel bir statüde görmüştür, hatta zaman zaman Almanya'dan eyalet olarak ayrılıp özerk olmaya çalışmıştır fakat bu Alman Anayasa'sına uygun değildir

Bavyera'nın kalbinde Münih kenti

Münih kentine ilk gidişimde on yedi yaşındaydım, lise talebesiydim ve Münih Üniversitesi’nin bir daveti üzerine gitmiştim. Tek başına seyahat ettiğim ilk seyahatlerimden haftayı yüzümde bir tebessümle anarım

Almanya gibi bir ülkede tabii şehirler bizde ki gibi bir anda büyüyüp, gökdelenlerle dolup sözüm ona modernleşip değişimlere uğramıyor.

Seneler içinde defalarca hem özel olarak hem iş için Münih’e gittiğimde hiç bir şeyin değişmediğini ve tüm güzellikleri ile her şeyin yerli yerinde durduğunu görmek çok sevindiriciydi.

Almanya’nın bu güzel şehri konum olarak Alp Dağların eteklerinde ve İsar Nehir’in kenarında bulunmaktadır ve yaklaşık bin yıllık bir tarihe sahiptir. Günümüzde kentin 1,5 milyon nüfusu var ve Almanya’nın üçüncü büyük kenti olup Özgür Bavyera Eyaleti’nın başkentidir. Bavyera Eyaleti her zaman kendini Almanya’dan ayrı çok özel bir statüde görmüştür, hatta zaman zaman Almanya’dan eyalet olarak ayrılıp özerk olmaya çalışmıştır fakat bu Alman Anayasa’sına uygun değildir. Sanırım bu özellikleri asırlarca çok güçlü hanedanların ve kralların burada hüküm sürmesinden, eyaletin çok zengin olmasından ve Avusturya hanedanlığına olan yakınlığından da kaynaklanmaktadır.

bavyera-5

İlk akla gelen Oktoberfest 

Münih deyince ilk akla gelen sanırım dünyanın en büyük festivallerinden biri sayılan  “Oktoberfest” ve bira geliyor fakat Münih ve hatta çevresi bundan çok daha fazlası. Dilerseniz size o tarihi kentin biraz gezilecek yerlerinden anlatayım.

Münih aslında İkinci Dünya Savaşı sırasında ağır bir bombardıman altında kalıp büyük zararlar gören bir kenttir. Şehrin hemen hemen yarısı savaş sırasında yerle bir olmuştur fakat savaş sonrası halk ve yetkililer yeni bir kent kurmak yerine tüm yıkılan binaları ve kültürel değerleri olabildiğince orijinallerine sadık kalarak tekrar inşa etmeye karar vermiş ve kanımca başarmıştır. Bugün Münih’te 1468 yılına ait kentin ikonik yapısı olan çift kuleli “Frauenkirche” yani “Kadınlar Kilisesi”nden daha yüksek bir bina göremezsiniz. Burası aynı zamanda Münih Başpiskoposun mekanıdır. Herhangi bir binanın üst katından baktığınızda ise bu kilisenin arkasındaki Alp Dağların uçları karlarla kaplı muhteşem panoramasını görebilirsiniz.

Şehir merkezine gittiğinizde Meryem Ana’nın sütunu ile meydanı süsleyen Marienplatz, eski ve yeni belediye binası olan “Altes” ve “Neues Rathaus”u görebilirsiniz. Münih’in eski kiliseleri olan St Michaelskirche ve Theatiner Kirche gibi kiliseleri ziyaret edebilirsiniz. Bavyera eyaletinde barok ve rokoko dönemine ait aşırı süslü ve zengin kiliselere denk gelmek pek mümkün. 

bavyera-4

Birası ile ünlü

Münih elbette birçoğumuzun bildiği gibi birası ile çok ünlüdür. Paulaner, Augustiner gibi bira markaları pek meşhurdur. “Helles” açık renk bira, “Dunkles” dediklerinde koyu renk birayı kastederler ve birayı su gibi tüketirler. Bira bir “Mass” ile içilir yane 1 litre birayı alan özel bira bardağı ile servis edilir. Bira severler bazen bu bira bardağını bir yudumda bitirebilirler ve “Oktoberfest” dediğimiz festivaldeki “Dirndl” denilen özel geleneksel kıyafetleri ile servis yapan hanımlar 5 bira bardağı bir elinde 5 bira bardağı diğer elinde yani toplam 10 litre bir ayı aynı anda servis etme yetisine sahiptir.

bavyera-1

Ünlü Hofbraeuhaus

“Hofbraeuhaus”, sanırım dünya çapında en çok bilinen ve geleneği devam eden Alman birahanesidir.

Münih’teki bu bina 1589 senesinde Dük Maximillian tarafından kurulmuştur ve o dönemki devlet bira evlerinin bir devamıdır. Günümüzde bu bira geleneği dünya çapında çok sevilmektedir ve “Hofbraeuhaus” turistlerin mutlak uğrak yerlerinden biridir.

Belki bu mekanın çok bilinmeyen yönü burasının Adolf Hitler için olan önemi. Dönemin Nazizm'in hareketlerinin merkezlerinden biri Münih kentiydi. Hitler ilk defa bu bölgede beğeni görmeye ve partisine sempatizan toplamaya başlamıştı.

Hofbraeuhaus bu bağlamda 1919 yılında kendisinin ilk siyasi konuşmalarını yaptığı, halka ulaşabildiği ve siyasi kariyerine ilk adım attığı bir mekandır.  Ardından kendisi inanılmaz bir siyasi yükseliş ile dünya siyaset sahnelerinde yerini almıştır.

Hitlerin ve partisinin ilk genel merkezide Münih'teydi. “Braunes Haus” yani “Kahverengi Ev” 1930’larda partisine ait genel merkez binasıydı.

Almanya’nın bu tarihi çerçevesinde Münih’teki Prinzregentenstrasse 16 da önemli tarihi bir mekandır zira burası Hitler’in 1929 – 1934 yılları arasında özel olarak ikamet ettiği daireydi.  Hatta bu dairede üvey kız kardeşinin kızı Geli Raubal ile özel ilişki yaşadığı ve Raubal’in de intihar ettiği daireydi.

İkinci Dünya Savaşı bittiğinde bu daire ele geçirildiğinde dairenin Hitler’in kullandığı şekilde ve hiç bozulmadan bulunduğu bildirilmiştir ve bina savaş sonrası Amerikan tümeni tarafından kullanılmıştır.

bavyera-3

Yeşiliyle ünlü Münih

Eğer Dünya ve özellikle Almanya tarihinin bu karanlık sayfalarına merakınız varsa, Münih'te o döneme ait pek çok tarihi ize rastlamanız mümkün.

Münih’teki tüm bulvarlar boyunca tarihi binalar görmeniz mümkün. Odeonsplatz, Ludwigstrasse, Feldherrnhalle gibi mekanlar ilginizi çekecek tarihi mekanlardır.

Diğer yandan bir sanatseverseniz “Die Alte und Neue Pinakothek” dediğimiz tarihi binalardaki hem antik hem modern sanat eserlerini görebilirsiniz.

Viktualienmarkt merkezde harika bir gurme pazarıdır. Aynı zamanda street food tarzında yerel lezzetlere uygun atıştırmalıklarda burada yiyebilirsiniz. Sokak müzisyenleri de size eşlik eder ve ambiyansa bir güzellik katmaya çalışır.

Almanya’nın her yerinde olduğu gibi Münih’teki kafeler, pastaneler ve restoranlar da şahanedir.

Örneğin bir kahve içmek için Marienplatz’daki Rischart Cafe’ye gitmenizi ve eski Münihlilerin uğrak yeri olan bu pastanede bir keyif kahvesi içmenizi ve meydanın güzel manzarasına karşı Pastahanenin muhteşem pastalarından tatmanızı isterim.

Bunların yanı başında Münih çok yeşil ve parklarıyla ünlü bir şehirdir.

Englischer Garten yani İngiliz Bahçeleri Münih’in dünya çapında bilinen en büyük parklarından biridir. Yazın sıcak günlerinde Münih halkı buraya yürüyüş yapmaya, serinlemeye, Eisbach dedikleri insan yapımı nehrin sularında sörf yapmaya ve güneşlenmeye gelirler. Parkın bir özel köşesinde ise insanların çıplak bir şekilde güneşlenmesine de müsaade edilmektedir. O nedenle gün gelirde yolunuz düşerse şaşırmayınız.

bavyera-2

Müzeler önemli

Elbette Münih’teki müzeler de çok önemlidir örneğin Muenchner Residenz olağanüstü güzellikte bir sanat ve tarih müzesidir. Deutsches Museum muhteşemdir.

Bunun yanı başında bölgedeki saraylarda takdire şayandır elbette örneğin Amalienburg, Nymphenburg, Neuschwanstein Kalesi gibi... Bavyera krallarının inanılmaz zenginliğini, doğayı saray mimarisine nasıl yansıttıklarını ve yaşam tarzlarını yerel kültürü anlamak adına mutlaka görmenizi tavsiye ederim.

Bunun yanı başında bildiğiniz üzere Almanya Japonya ile birlikte küresel en büyük araba ihracatcısıdır. Mercedes – Benz, Volkswagen, BMW gibi markalar dünyanın her yerinde tercih edilmektedir. İşte o araba endüstrisinin de kalbi bu bölgede atmaktadır. Bu nedenle arabalara meraklıysanız örneğin buradaki arabaların sergilendiği müzeleri veya fuarları da ziyaret edebilirsiniz. Örneğin BMW Müzesi’ni...

Münih’e gelmişken sadece kentin kendisini değil yakın çevredeki Regensburg, Nürnberg, Bamberg, Salzburg, Innsbruck gibi çok güzel olan kentleri, Almanya’nın en yüksek dağı olan Zugspitze Tepesi’ni ve genel olarak doğal çevreyi, köyleri ve Alp Dağları’nı ve bölge insanlarını keşfetmenizi mutlaka önerebilirim.

Yerel mutfağı tadın

Münih ve çevresi sene boyunca, her türlü iklimde cazip olan bir merkez fakat benim bildiğim kadarıyla Eylül ayı en güzel mevsim derler. Havanın stabil, güneşli ve tam gezmelik olduğu bir dönem. 

Oralara gitmişken her ne kadar bize göre biraz ağır ve yağlı da olsa muhakkak yerel mutfağı tatmanızı dilerim. Muenchner Brezel yani Münih’in simidini, patates salatasını, “Backhendl” yani muhteşem tavuğunu ve şnitzelini yemeden kesinlikle dönmeyin. Eminim damak tadınıza uygun bir dünya lezzet bulacaksınız.

Ben ise geçen hafta pandemi nedeniyle uzun bir ara verdikten sonra tekrar Münih ile kucaklaşma fırsatı bulup insanlarıyla bol bol sohbet etmeye ve hasret gidermeye çalıştım. İstanbul’da kar yağarken Münih bizi muhteşem bir ilkbahar ve Paskalya havası ile sımsıcak karşıladı.

Herkesin hasretle beklediği seyahatlerine bir bahar havası eşliğinde bir an evvel tekrar kavuşmasını dilerim.